Bizim gazetenin hemen altında, Barbaros Bulvarı'na açılan bir yol var.. Hoşsohbet Sokak..
İşte yazıyorum.. Bir gün beni bu sokakta, Ercan Arıklı'nın sonu bekliyor..
Burası bir kavşak.. Hem de Gayrettepe'nin içine giren tek kavşak.. Hoşsohbet önemli bir by-pass yolu yani. Trafik yoğun.. Yoğun ama, ne işaret var, ne yaya geçidi var, ne de trafik lambası..
Hatırlarsınız, yazmıştım.. Nehir Erdoğan bu kavşakta kaza yapmıştı. Sola dönüş yok.. Ama dönülmeyeceğini gösteren işaret yok.. Ana caddeye çıkışı düzenleyen ışık da yok. İzmirli kız.. Hayatında ilk defa bu kavşakta.. Gece yarısı sola dönmek için yola çıkınca, yukarıdan gelen araba, gümbür..
Şimdi bu Hoşsohbet Sokak'a yukarıdan gelen giriyor, sağ dönüş yaparak.. Siz yaya geçidinde iseniz, görme şansınız yok. Sağa dönenin de sizi görmesi mümkün değil.. Işık da yok.. Yerde yaya geçidi olduğunu gösteren zebra çizgiler yok.. Allah'a emanetsiniz yani..
Aşağıdan gelen de sola dönerek bu sokağa giriyor.. Ona dönüş serbest ışığı yandığında siz karşıya geçiyorsanız, hele biraz dalgın geçiyorsanız gene yandınız.. Çünkü ona ışık var. Geçer.. Siz.. Allah'a emanet.. Ne ışığı.. Dalma, düşünme, bak efendi!..
Vallahi söylemedik adam bırakmadım.. Ama bakın.. Daha SABAH'ın yanı başını düzelttiremedim, geçin kendi hayatımı sağlama alamadım.
Her gün en az bir kere bu ölüm tuzağı Hoşsohbet Sokak'tan karşıya yürümek durumundayım.. Bir gün dalgın olacağım ve.. O gün biri de acele edecek, ışığa güvenip..
Baki kalan bu dünyada bir hoş seda.. SABAH'ın önündeki cebi güvenlik (!) diye kapayan saksılar da aynen duruyor. SABAH'a gelenler indi bindi yaparken ana yolu tıkıyorlar.. En başta da ben, her sabah..
Devletin, ya da yerel yönetimlerin gücü o kural dışı, yasa dışı saksıları kaldırmaya yetmiyor.. Her önüne gelen, evini, işini korumak için saksı ile yol kesse İstanbul trafiği ne olur, düşünün..
Ama biz SABAH'ız ya!.. atv'yiz ya.. Trafik yummuş gözlerini..
Gücü gücü yetene ülkesi..