Elvan'ın yarışında ne gibi hatalar yapıldı?
Olimpiyat gibi 4 yılda bir yapılan, sporcu ve ülkesi için çok büyük önem taşıyan spor olayına yarışmadan, antrenmanla hazırlanmayı kabul edemiyorum. Yarışmıyorsan eğer, ya dopingle ilgili endişelerin vardır, ya da antrenörün dünyada benzeri pek az görülen bir gizleme, saklama taktiği düşünüyordur. Ben ikisini de kabul etmedim. Süreyya Ayhan'a yaptığım eleştiriler, Elvan için de geçerli. 11 Haziran'da dünya rekoru kırdıktan sonra Türkiye'de bir gösteri koşusuna çıktı, o kadar. Oysa en az iki ciddi 5 bin, iki ciddi 1500 koşması gerekiyordu. Bu koşular kendini ve rakiplerini tanımana yarar; yanlış yapacaksan küçük yarışlarda yapmana imkan verir, olimpiyat gibi en büyük yarışta değil.
Ertan Hatipoğlu "Bütün kabahat bende" diyor. Doğru söylüyor. Tek doğrusu da bu zaten. Seçme yarışında Elvan'ın kıran kırana bir mücadele hazır olmadığını gördü, ayrıca son 400, hele hele son 200'deki sprinte kalırsa altın madalyayı kaçıracağını anladı. Sonra Atletizm Federasyonu Başkanı Mehmet Yurdadön'ün ifadesine göre oturdular, "Bu yarışı iyi ki kaybettik. Yanlışımızı gördük" dediler ve final taktiği hazırladılar.
Hatipoğlu, Etiyopyalılar'ın ve Ruslar'ın üçer, Kenyalı ve Çinliler'in ikişer atletle yer aldığı finalde, özellikle Etiyopyalılar'ın Elvan'ı yıpratabileceklerini düşünüyordu. Buna önlem olarak planı şuydu: 14:24.68 ile dünya rekorunu elinde tutan Elvan, finali 14:35'te koşarsa peşine kimse takılamaz. Bu doğru bir düşünceydi. Ama yarış planı tam bir intihar oldu. Elvan, hafif, gücü az olan bir atlet. Tempo koşmalı. 14:35'i 12.5 tura bölersin, aşağı yukarı her turu geçme hızın belli olur. Ve bu tempo içinde koşan, rakiplerinin ne yaptığıyla ilgilenmeyen Elvan finaldeki 15 atlet içinde 14:35 koşabilecek başka biri olmadığı için altını alır.
Ertan bunu yapmadı. Etiyopyalılar'dan beklediğimiz yıpratma-hırpalama taktiğini adeta kendi atletine uyguladı. Yarışın ilk 2 bin metresindeki tempo dünya rekorunu, hatta 14:35'i geçin, Elvan'ın 15 dakikada koştuğu seçme yarışından bile çok geride. Yarış böyle yavaş ve uyuşuk giderken Elvan birden 64 ve 65'lik iki tur çıkardı arka arkaya. Yarışın olağan temposunun içinde böyle sürpriz atakları çok güçlü, çok dayanıklı, bu atakların özel antrenmanlarını yapan atletler başarabilir. Tarihte Vladimir Kutz bu tür yarışın örneği olmuştu. Kutz, yarışın ortasında, hatta 54'lük 400'ler geçer ve arkasına takılan Gordon Pirie gibi devleri perişan ederdi. Kutz'un gücünün sırrı çözüldü. 40'ına varmadan sirozdan öldü. O zamanlar doping kontrolu da yapılmazdı. Elvan'ın Kutz tipi bir atlet olmadığı açık.
Tek korkumuz Etiyopyalılar'ın böyle ara ataklarda Elvan'ı yıpratmalarıydı. Etiyopyalılar'ın yapamadığı bu tuzağı Elvan kendi kendine hazırladı. Ve bu iki turun sonunda tükendi. Sonraki turu 70'ti. Ondan sonra da ara hep açıldı. Bronz madalyayı da kaybettiğini görünce yarışı bıraktı.
Elvan'ın zerre kadar suçu yok. Verilen taktiği uyguladı. 64-65'lik turları atarken başaramazsa altını değil, bronzu da kaybedeceğini biliyordu. Ama ya altın ya hiç diyerek yürekle yarıştı. Şimdi görev Spor Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'e düşüyor. Çünkü bütün konuşmalarıyla ortaya çıkıyor ki, Mehmet Yurdadön Türk atletizmini taşıyabilecek çapta değil. Çok iyi bir atletti. İyi niyetli bir federasyon başkanı oldu. Ama "iyi" başarı için yeterli bir sıfat değil. "Mükemmel" olmak lazım. Atletizm gibi çok teknik bir sporda uluslararası bir yöneticinin en azından İngilizce'yi mükemmel bilmesi ve muhakkak yöneticilik bilimi okumuş olması lazım. Sağlık Bakanı olmak için doktor olmak gerekmez. Mehmet Ali Şahin bunu çok iyi bilir. Türkiye'ye çok iyi bir atletizm Federasyonu Başkanı gerek. İki; bu yeni başkan ve yeni federasyonun fevkalade yetenekli olduklarını her fırsatta gösteren Türk atletlerini dünyanın en iyi hocalarına teslim etmelerinin yollarını aramaları gerekir. Yurdadön hâlâ çağdışı danışman, manışman gibi saçma sapan şeyler geveliyor. Doğruyu söyleyen Artun Talay.. Bir şey daha söylüyor Artun Talay: "Bakan bizimle yüzyüze konuşsun, aracısız." Talay, bakana çok şey anlatabilir. Sanıyorum, olimpiyat dönüşü bakan Şahin önemli değerlendirmeler yapacaktır ve yapmalıdır.
Tehdit iddialarını ve Elvan'ın yarışta Etiyopyalı ile işaretleşmesini nasıl yorumluyorsunuz?
Şu aşamada bunları konuşmak komplo teorileri üretmek gibi olur ve işin aslını da etkilemez. Dünya devşirme sporcuları iftiharla kullanıyor. 100 metrede gümüş alan Portekizli, acaba Portekiz'i rüyasında görmüş müydü? "Niye Portekiz'i seçtin?" diyenlere, "Başka ülke teklif yapmadı ki?" yanıtını veriyor. Nijerya'da kanlı isyanlar başlayınca Obikwulu Afrika'ya dönmeyeceğini, iyi çalışma imkanları sağlayacak bir ülkeye gitmek istediğini açıklamıştı. Portekiz'den başka ilgilenen olmamış. Kime ne? Portekiz bayram yapıyor. Olimpiyat madalya klasmanında da Portekiz hanesine bir ekleniyor. Geri zekalılığın alemi yok. Bu oyunu oynayacaksanız, kuralıyla oynayacaksınız. "Herkes yapsa da ben yapmam" diyenlere ben milliyetçi değil, ırkçı diye bakarım.