Avrupa'nın pas kalitesi ve deneyimi en iyi takımlarından birine karşı oynadık. Kolay değil… Son iki Dünya Kupası'nda da önce ikinci sonra da üçüncü oldular. Tüm bunlara rağmen oyuna çok iyi başladık. İlk 20 dakika çok iyi şeyler yaptık. Özellikle Cengiz ve Kerem'le yakaladığımız pozisyonlardan birini atabilsek sonuç farklı olabilirdi. Hırvatistan gibi bir takıma karşı bunlardan birini atmak zorundasın. Atamadın mı rakip bir defa geldiğinde golü buluveriyor. Şaka değil, Hırvatistan ilk yarıda iki defa geldi, ikisini de gol yaptı. Goller de buram buram tecrübe kokuyordu. Aslında ilk golde tecrübeden evvel Ferdi'nin arkaya adamı kaçırışı var. Fenerbahçe'den alışmış çizgi halinde oynamaya ama o anda Çağlar ofsaytı bozuyor ve ardından da ceza alanı içinde bilinçli ya da bilinçsiz paslaşmalarla Kovacic'in golü geliveriyor. İkinci golde de İsmail çıkarken kaptırdı, Modric, Perisic'e bıraktı, onun şutunda da kaleci Mert'ten dönen topu yine Kovacic tamamladı. Bu golde de hatamız var. Mesela Merih, Kovacic'i kovalasa kalecimizden dönen topa bu kadar rahat vuramayacak. Tuhaf olan şu; son 20 dakikada oyuna Arda ve Barış Alper giriyor. Düşünebiliyor musunuz 80 milyonluk bir ülkenin kurtarıcı olarak oyuna soktuğu oyuncular kendi takımlarının ilk 11 oyuncusu değil. Bu işte bir tuhaflık var. Eğer Arda ve Barış gibi isimlerden yararlanmak istiyorsan, onları Ermenistan'da oynatacaksın. Şimdi hedef artık Galler. Hırvatistan bu grubun birincisi olur. Galler'den en az 4 puan almak zorundayız. Maçın hakemi çok çok iyi yönetti ama kafası az çalışıyor. Sanki basketbol maçıymış gibi son saniyede ceza sahasına giriyoruz, pozisyon var ama maçı bitiriveriyor. Buna kötü hakemlik denmez, 'Hakem aptallığı' denir.