Zoru kolaya çeviren, İsviçre çakısı Fred'di. Mourinho'nun Lille etabındaki şikâyetlerinde de ilk maddeydi oyuncunun yokluğu. Göztepe deplasmanında da sahaya atamadılar O'nu… Ama şarkısı var: Dönüşü muhteşem oldu. İlhan Palut hücum merkezini kendi sağ kanadı olarak planlamış. Maximin'in geriye koşuşlarındaki zaafın üstüne tercih yaptı. İstediği olamadı. Neden? Çünkü Maximin, Jayden'in yanında, koridorunda bekçilik yaptı. Taktik disipline sadık kaldı. Mourinho maç öncesinde "Seyrettiğim en iyi takım" dedi Rize için. O da tedb-i ri elden bırakmadan, rakibin "anahtarı" Olawoyin'in başına İsmail Yüksek'i bekçi koydu. Alanı daraltıp hızlı oyunculara alan bırakmadılar hücum kulvarında. Rize geldi, duvara çarpıp geri döndü. Bu sezon ilk kez taraftarın özlediği, Mourinho'dan beklenen oyunu da seyrettik. Önde cesurca bastılar. "Fizik olarak hazır değiliz" diyordu Portekizli. Bir hafta dinlenip geldikleri Rize'de "korakor" oynadıkları gibi, geçiş oyununa da izin vermediler. Fred'in klası, İsmail'in çalışkanlığı, Szymanski'nin temposu. Maçı ayakta tutan, skoru farka taşıyan orta saha gösterisi. Stoperleri beklerken değil, önde basarken de gördük. Örgüler tamamlanıyor. Bundan sonraki haftalarda oyunun hızını konuşacağız. Fenerbahçe'nin penaltı beklediği iki pozisyon var. İkisinde de temas var. Hakem Turgut Doman devam ettirdi, VAR da kararını destekledi. Bu kararların "kabul edilebilir" olmasının tek şartı var; diğer takımların maçlarında da benzer yorumların gelmesi. Bakalım yine "sistem standartı" olacak mı?