Fenerbahçe'de sahada işlerin kötü gitmesinden daha kötüsü yaşandı dün akşam. Maç günü yönetim tribünlere "Birbirinizle tartışmayın, kavga etmeyin. Herkes fikrini beyan edebilir" çağrısını yaptı.
Kadıköy gecesinde taraftarların sahaya değil, kulüp politikasına ilgilerini yoğunlaştırmalarıyla, gerçek kırılmanın sportif olmadığı da ortaya çıktı. Tabela galip yazarken, "İstifa" sesleri çıkması, bunun diğer taraftarlar tarafından protesto edilmesi; kulüp aidiyetinin, kişilere indirgenmesi anlamındaydı. 'Aziz'ci veya 'Ali'ci diye bölünmüşse maça gelenler, camiayı "Dik tutacak" omurga eğrilmiş demektir.
Memnuniyetsizlik Fenerbahçe'yi yönetenler dahil, herkeste var. Ama sahaya-salona çıkanlar tek formayı taşıyor. Kulüp yönetim performansını kendi içinde değerlendirir, taraftar görüşünü belli eder ama maç oynanırken takım desteklenir.
Seri travmalar sonrasında maçı sadece galip bitirmek isteyen bir Fenerbahçe seyretmemiz bu yüzden sürpriz değil. Defansif oyuncular dışında ekstra çaba görmedik. Genç Crespo her topa kendini gösterirken, İrfan Can rakibin gölgesinde kaldı. Normalde rakibi "Pas sarhoşu" yapması gereken kadro yapısı, baskıyı görünce uzun oynamaya başladı.
Herkes "Devre arasında transfer olacak mı?" diye düşünüyor. Bu sahipsizlikteyken kulüp, taraftarı takımından uzaklaşıp, kendi başkanının peşine düşmüşse, kimse aklına daha iyi şeyler getirmesin. Sahanın en çok isteyen oyuncusu Mert Hakan'ı protesto etmek, oynayan oyuncuyu ıslıklamak, taraftarlık çizgisini eğriltir. Fenerbahçeliler dün geceyi not etsin. İslam Çupi'nin bahsettiği büyüklüğü anlamayan, bölünmüşlüğün faturası geçmişe değil, geleceğe çıkar.