Son 70 yılın bütün göç klişeleri -hayatın genelinde olduğu gibi- tek bir ana fikri ihtiva eder: Rızık peşinde koşmak. Kırsal alanda yeterli rızık olmadığı gerekçesiyle İstanbul başta olmak üzere 'taşı toprağı altın' şehirler bu yüzden akına uğramıştır.
1950'li, 60'lı, 70'li, 80'li, 90'lı, 2000'li, 2010'lu yıllar hep köyden kente göçle geçti. 2020'lerde son 70 yılın tüm klişeleri değişmeye başlayacak gibi görünüyor. Artık köyden indim şehre değil de şehirden çıktım köye mottosunun zamanı geldi dersek abartmış olmayız. Ya da Ferdi Tayfur'un o meşhur şarkısındaki gibi 'Hadi gel köyümüze geri dönelim zamanı' dersek de…
Devletin ve sivil toplumun yarım asırdan uzun bir süredir yapamadığını ekonomi yapmaya başladı bile. Bir zamanlar Bülent Ecevit'in meşhur Köykent Projesi vardı. Aslında bu Köykent, Ecevit'in kendi projesi de değildi, CHP'nin projesiydi. O meşhur Köy Enstitüleri Projesi'nden sonraki en kapsamlı kırsal kalkınma projesi olarak dolaşıma sokulmuştu. CHP'nin 1969 yılı seçim bildirgesinde de yer almıştı. Bu projenin 'Toprak İşleyenin, Su Kullananın' diye bir mottosu da vardı.
Ne var ki proje, ne CHP döneminde, ne de sağ iktidarlar döneminde gerçekleşmedi, hatta tersi oldu. Köyden kente göç hızlandı. Siyasetin yanı sıra sivil toplum da şehirden köye göç işine el attı. SİYAMDER adlı bir dernek var, Sivil Yaşam Derneği. Onlar bu projeyi toplumsal düzeyde kendilerince başlatmışlar 2014'te. Siyaset ve sivil toplumun tek başına yapamadığını ekonomi yapmaya başladı bile.
RIZIK KIRSAL ALANDA DA ÇIKARSA…
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye'de tek başına yaşayanların oranı son 7 yılda yüzde 36 artmış. Pandemi dönemi ve sonrasında maddi saiklerle büyük şehirleri bırakıp memleketine dönen çok sayıda kişi de oldu. Koronavirüs salgını nedeniyle işini kaybeden işçi, işyerini kapatan esnaf ve sanayici köyüne dönerek atadan kalan toprakları işlemeye başladı. TÜİK bu konuda da bir istatistik yayınlarsa hakikaten makbule geçer.
Rızık olduktan sonra şehirden köye göç hayal de değil. Tarımın daha fazla önem kazanmaya başladığı bir evreye girdik. Türkiye, bir tarım ülkesi. Coğrafyası ve nüfusuyla, kırsal yerleşime de uygun bir ülke. Topraklarımız, çok şükür geniş. 784 bin kilometre karelik yüzölçümü büyüklüğü ile dünyanın 36. ülkesiyiz. Kime listelerde Antarktika dâhil edildiğinde 37. olarak da geçiyor. Sonuçta pek çok Avrupa ve Ortadoğu ülkesinden daha büyük topraklarımız var. Misal Fransa, Almanya, İngiltere, Irak, Yemen gibi ülkelerden büyüğüz.
Düşünün; üzerinde F-16 ile randımanlı eğitim uçuşu yapamayacak kadar küçük ülkeler var; İsrail. Hatta 1990'larda ve 2000'lerin başında İsrail'e çok fazla iltimas geçtiğimiz dönemde İsrail F-16'ları Konya Ovası üzerinde eğitim uçuşu yapardı.
Yani kırsal alanlarımız geniş, ama malum olduğu üzere nüfusumuz, kentlerde yoğunlaşmış vaziyette. Bu arada şehirlerde de meslek erbabı sıkıntısı baş gösterecek gibi. Muhtemelen çok değil bundan beş-on yıl sonra terzi, kaportacı, köşker, fayans ustası, su tesisatçısı falan bulmakta zorlanacağız.
TERSİNE GÖÇ, 'ORTA DİREK'İ BİLE KAPSAYABİLİR
Tersine göç, yalnızca alt gelir grubunu değil, şehir ekonomisinin en tedirgin kesimi olan 'Beyaz Yakalıları' bile kapsayacak şekilde genişleyebilir. Zira kentlerdeki pahalılık, yalnızca düşük gelir grubunu değil, orta gelir grubunu, yani Özal'ın Orta Direk dediği kesimi de zorluyor. Ekonomi, bir biçimde düzelecektir. Ama mevcut durumu, kır ekonomisini geliştirerek fırsata çevirmek mümkün.
Kır ekonomisinin esasları da ülkemizin tarım ve hayvancılık ihtiyaçlarına göre şekillenecek. Hayvancılık için şu sıralar en çok aranan ürünler; arpa ve mısır.
Bu arada Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), hasat süresince ara verilen arpa satışlarına 2022 hasadının tamamlanmasının ardından yeniden başlanacağını duyurdu. Mısır satışlarına da önümüzdeki ay devam edilmesi planlanıyor.
Bu da önemli bir gelişme. Arpa, hayvancılık açısından önemli bir tahıl, mısır da öyle. Bunlar yem bitkisi çünkü.
Toparlarsak… Devlet de kırsalda tarım ve hayvancılığı da teşvik ediyor. Cazip krediler var. Yani köye dönüş için iyi bir zaman. Son 50, hatta köyden kente göçün başladığı dönemi milat kabul edersek son 70 yılın ütopyası gerçeğe dönüşebilir. Tersine göçün sebebi olan ekonomi, tersine göç ekonomisiyle yeni tür bir 'piyasa' oluşturabilir.
Bununla birlikte 'taşı toprağı altın şehir' imgesinden 'taşı toprağı altın köy' imgesine geçmenin kolay olacağını, göçün bir akın şeklinde gerçekleşeceğini ummak da safdillik olur. Ama yavaş da olsa değişim, değişimdir. Hatta bilakis tersine göçün, bundan 70 yıl öncekinin aksine yavaş gerçekleşmesinde fayda var.