Rusya-Ukrayna Savaşı'nın başladığı, daha doğrusu 'büyük kuzen' Rusya'nın Ukrayna'yı işgale kalkıştığı 24 Şubat'tan bu yana iki ay geçti. Savaşın, ilk ve orta evrelerine oranla daha düşük yoğunluklu biçimde sürdürüldüğü bir dönemdeyiz. Rusya, savaşı askeri olarak yalnız ama psikolojik olarak Batı destekli biçimde sürdüren Ukrayna'nın güçlü direnişi karşısında hedeflerini minimize etmek zorunda kaldı.
Daha önceleri Kiev'i ele geçirip Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski'yi indirmeyi hedeflerken şimdi Donbas'ı Rus toprağı haline getirmek ve Kırım'ın statüsünü kabul ettirmek gibi daha küçük bir hedefe odaklandılar. Sahada yer yer çatışmalar devam ederken, masada da görüşmeler sürdürülüyor. Ancak henüz iki ülkenin liderini bir araya getirecek bir anlaşma taslağına erişilmiş değil.
Eğer bunun şartları oluşursa Türkiye'nin öncülüğünü yapacağı Putin-Zelenski zirvesinin önünde bir mani kalmayacak. Putin ve Zelenski masaya oturduğunda bütün konular üzerinde görüş birliğinin sağlanması lazım ki, barış masası boşuna kurulmuş olmasın. Aksi takdirde savaş, sonrasında daha da yıkıcı hale gelebilir.
RUSYA'NIN KARİZMASI DENİZDE DE ÇİZİLDİ
Savaşın kara, hava ve denizdeki güç mücadelesi açısından geldiği noktayı da özetleyelim: Rus donanmasının amiral gemisi Moskova'nın batırılması Rusya'nın savaşın başından bu yana Karadeniz'de sağladığı güçlü hâkimiyeti de bir parça sarstı. Rusya, Azak Denizi'ne zaten el koymuştu savaşın başında. Karadeniz'in hatırı sayılır kısmında da Kherson'ı alarak ve Odessa'yı bombalayarak hâkimiyet kurmuştu. Rusya, denizdeki güçlü konumunu kolayca kaybetmez ama bu olayla karizması da çizilmedi değil.
Karada Ukrayna, Rusya'nın topyekûn işgaline geçit vermemişti. Zelenski'yi sevsek de sevmesek de Ukrayna'nın bu noktada başarılı olduğunu teslim etmek durumundayız. Rusya da; nihayetinde 'küçük kuzeni'yle mücadele ettiği için misal Suriye'de kullandığı türden terminatör hava sistemlerini kullanmadı. Zaten gayrimeşru pozisyondaydı, daha da gayrimeşru bir pozisyona düşmeyi göze alamadı.
Rus donanmasının gözbebeği olan Moskova'nın nasıl battığı konusunda da kesin bir bilgi yok. Ukrayna'ya kalırsa bu operasyonda Türk yapımı Bayraktar TB2 SİHA'larının belirleyici rolü var. Çünkü önce geminin radar sistemini TB2'lerle etkisiz hale getirdiklerini iddia ediyorlar. Sonra da Ukrayna üretimi olduğu söylenen iki Neptün füzesiyle vurmuşlar. Onların iddiaları bu. Temkinli yaklaşmak gerekiyor.
Rusya ise Moskova adlı kruvazör limana çekilirken çıkan yangın sırasında gövdesindeki mühimmatın patladığı, geminin aldığı ağır hasar nedeniyle dengesini kaybettiği ve fırtınalı deniz koşullarında da battığını öne sürüyor. Yani o meşhur deyimdeki gibi hakikaten "Karadeniz'de gemim battı" diyor Rusya, batırıldı değil. Ama inanan yok tabii.
Bu arada gemide mahsur kalanların kurtarılmasında Türk gemilerinin rol oynadığını da hatırlatalım. Öyle bir ülke düşünün ki, onun ürettiği bir silahla bir geminin radar sistemi yok ediliyor, sonra da o gemide mahsur kalanların bir kısmını o ülkenin gemisi kurtarıyor. Böyle bir şeyi ancak Türkiye yapabilir.
İki ülke arasında başarıyla kurduğumuz dehşet dengesi diplomasisinin bir sonucu bu.
RUSYA, ASLINDA EN BÜYÜK HEDEFİNE ULAŞTI
Toparlayalım: Her ne kadar henüz Putin ve Zelenski bir araya gelmemiş olsa da nihai anlaşma için masaya oturmaları gerektiğini biliyorlar. Bunun ne zaman olacağını kestirmek güç. Sahadaki gelişmelere ve masadaki konsensusa bağlı…
Şu anda sahada son kozlarını oynuyorlar. Savaş, her iki taraf açısından da sürdürülebilir değil. Hem ekonomik, hem askeri, hem de siyasi açıdan… Savaşı durdurması gereken de Rusya, Ukrayna değil. Çünkü toprakları işgal girişimine uğrayan ülke, Ukrayna.
Üstelik bu işgal girişiminin Rusya'ya ekonomik faturası giderek yükseliyor.
Savaştan önce altın stokladılar, evet. Bölge; 2014'ten beri izlediğim, Kırım referandumu zamanında da gittiğim bir bölge.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Özbekistan ziyareti sırasında da Rusya'nın, dünyanın dördüncü altın üreticisi Özbekistan'dan epey altın aldığını yerel kaynaklardan öğrendim. Vaktiyle Buhara Hanlığı da Türkiye'ye kurtuluş savaşı yıllarında altın göndermişti. Bununla birlikte Bolşevikler bu altını Sovyetler gönderdi izlenimi uyandırmaya çalıştı. Sonuç olarak Rusya, öteden beri Özbekistan'ın zengin altın kaynaklarına sahip olduğunu bilir ve bunu yeri geldiğinde kullanmayı da bilir.
Rusya, kendi ekonomisi ambargolarla epey sarsılsa da bu savaşta hedeflediği ekonomik amaçlardan birisine aslında hali hazırda erişmiş durumda. Doların küresel hegemonyasına son verilmesi artık fısıltıyla değil, yüksek sesle tartışılır hale geldi. Bu başarı bile Rusya'ya fazlasıyla yeter. Bu nedenle Donbas hariç artık geri çekilmenin yollarını arıyorlar. Bunun en iyi formülü de Türkiye'nin kurduğu masayı dağıtmamak ve bir an önce o masaya oturmak.