Türkiye ile ilgili her tür olumsuz haberi keyifle vermeyi ilke edinen, olumlu konularda bile olumsuz ifadelerden kaçınmayan yabancı televizyon kanalları ve haber ajansları bile Türkiye'nin hakkını teslim ediyor ama; maalesef içimizdeki İrlandalılar hala aynı tavırda ısrarcı. Bakınız Amerikan CNN İnternational İstanbul'dan yaptığı canlı yayınla Türkiye'de koruyucu ekipman ve yatak sıkıntısı olmadığını dünyaya duyuruyor. Bakınız, İngiliz BBC kanalı, Türkiye'nin gönderdiği tıbbi yardımı hatırlatıp, Türkiye'nin tüm dünyaya gönderdiği ürettiği ekipmanları haber yapıyor. Rus, İtalyan, Kırgız, Pakistan, Macaristan, Sırbistan ve daha nice ülkeler, hangi kıtada olursa olsun Türkiye'nin korona ile mücadelesindeki başarısını anlata anlata bitiremeyen haberler yapıp, bu ülkelerin devletlerinin ve milletlerinin minnetlerini iletiyor ama bizdeki İrlandalılar aynı havada.
Hani her şey ortada olmasa (utanma olmasa diyeceğim ama utanmaları olmadığından söyleyemiyorum) tam anlamıyla çarpıtacaklar ki; vaka ve kayıp sayısının saklandığı konusunda zaten yalanları var gerçi ama, daha da ileri gidiyorlar, gitmeye devam ediyorlar. Peki şaşırıyor muyuz? Maalesef ve tabii ki hayır!
Aslında; 30 günü aşkın süredir Türkiye'deki hemen hemen bütün vakaların hikayesi ayrı ayrı özel. Sadece Türkiye'deki mi? Dünyanın dört bir yanından ülkesine getirilen bütün Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşlarının hikayeleri de aynı özellikte. Başka ülkeler, kendi vatandaşlarını seçerek tedavi ederken, ülke dışındaki vatandaşlarını kendi kaderleriyle baş başa bırakırken, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve hükümeti; tek bir aile için özel ambulans uçakla başka ülkelere gönderdiği özel ekipleriyle adeta tüm dünyaya ders veriyor, gıpta ettiriyor. İsveç'te yaşayan Gülüşken ailesinin babası hasta olduğu halde İsveç devleti tarafından evine gönderilip kaderine terk edilince, sosyal medya hesabından Başkan Erdoğan'a çağrıda bulunan ailenin büyük kızı Leyla'nın mesajı anında karşılık buldu ve bizzat Başkan Erdoğan'ın talimatıyla özel uçakla getirilen aile şu anda şifa bulmak üzere hekimlerimize ve hemşirelerimize emanet.
İşin sadece insani veya sağlık altyapısı yönü değil elbette; güvenlik, sosyal, ekonomik alınan her karar ve tedbir ayakta alkışlanacak nitelikte.
Bu sürecin parlayan bir başka ismi de küçük-büyük ekonominin tüm paydaşlarını rahatlatmaya yönelik her detayı düşünerek birbiri ardına paket açıklayan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak elbette.
Bilim Kurulu ve resmi verileri yorumlayan yetkililer; vaka sayılarındaki düşüşün ve iyileşme sayısındaki artışın altını çizip; tünelin sonundaki ışığın artık görülmeye başladığını söylüyorlar. Ama ben bu noktada, bu güzel haberlerin alınan tedbirlerde ve bizlerin dikkatinde bir eksilmeye sebep olmaması gerektiğini düşünüyorum.
Ramazan Bayramı'na kadar 3 haftadan biraz daha fazla süre var. Ne bu sürede rehavete kapılmanın ne de bayramda, normal bayramlardaki gibi davranmanın zamanı değil.
Birbirimiz ve büyüklerimizle en az temas yoluyla bu bayramı da geçirirsek ve haziran başına kadar izole yaşama dikkat eder, tedbiri elden bırakmazsak; sağlıklı ve sakınmadan yaşayacağımız günler yakındır...