Türkiye bir yandan çok boyutlu diplomatik bir mücadele yapıyor (S- 400 füze savunma sistemi alımıyla ve İdlib başta olmak üzere bölgesindeki gelişmelerle ilgili) bir yandan da artık 6 gün kalan İstanbul seçimine yönelik süreci yaşıyor. Biri ne kadar küresel bir konu ise, diğeri de bir o kadar yerel aslında. Aslında diyorum ama etkisine ve yansımalarına baktığımızda neredeyse S-400'ler kadar ses getiriyor. Türkiye nüfusunun 5'te 1'inin yaşadığı bir dünya kenti olması, ekonominin sadece Türkiye çapında değil, dünya genelinde karşılığının olması; İstanbul seçiminin sadece bir yerel seçim olmasından çok fazla karşılık bulmasına sebep elbette. 31 Mart'ta yapılan seçimlerde İstanbul özelinde sandık kurulları ve sayım cetvelleri ile ilgili yüzlerce bilgi ve belgenin, YSK tarafından seçimlerin yenilenmesine yönelik yeterli sayılması, Avrupa ülkeleri ve ABD'nin de öncelikli konusu oldu. Almanya'nın Cumhurbaşkanlığı seviyesinde, ABD'nin de Dışişleri makamında yaptığı resmi açıklamalardaki kuvvetli "şüphe ve endişe" ifadelerini anlamak gerçekten zor. Başka ülkelerdeki seçimlerde beliren kuşku ve ortaya çıkan usulsüzlük sonrasında seçimlerin yenilenmesi "tam demokrasi" gereği sayılırken, bizde olunca nedense "sıra dışı" olarak değerlendiriliyor!
Olay aslında ne sıra dışı, ne endişe yaratacak bir durum yok. Seçimlere hile karışmış, bu ispatlanmış, üst mahkeme yerine geçen YSK tarafından bilgi ve belgeler değerlendirilerek oy çokluğuyla usulsüzlük olduğu ve bu usulsüzlüğün seçim sonuçlarına etki edecek boyutta olduğu kararı verilmiş ve seçimin yenilenmesi ile ilgili süreç başlatılmış. Yani herşey kuralına uygun, teamüllere uygun bir şekilde işlemiş ve olağan sonuca gidilmiş. Bizde olunca demokrasi dışı sayılan seçim yenilemeyle ilgili dünyada öyle çok örnek var ki; Belçika'da dün 2 şehirde belediye seçimleri yenilendi mesela. 2004'te Ukrayna'da Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Yüksek Mahkeme tarafından yenilenme kararı alındı, yenilendi. 2016'da Avusturya'da yine Cumhurbaşkanlığı seçimleri Anayasa Mahkemesi tarafından alınan kararla tekrarlandı. Keza; Trump'ın seçildiği ABD Başkanlık seçimlerinde 6 yerde sandıklar yeniden sayıldı. Bizdeki durumun farkı var mı bunlardan diye sormak lazım. Bizde de şüpheler, bilgiler, belgeler vardı. Siyasi partiler en yetkili tek mercii olarak YSK'ya başvurdu. Tıpkı diğer ülkelerdeki gibi Yüksek Mahkeme yerine geçen YSK da elindeki belgelere göre kararını verdi. Avrupa ve ABD'de olunca adına "tam demokrasi" denilen şey, bizde olunca "demokrasi dışı" nasıl oluyor anlayabilmek mümkün değil?
Son haftaya girdiğimizde hâlâ seçimlerin yenilenmesi kararını tartışmanın tek bir anlamı olabilir; O da bu karara karşı olan veya bu karardan zarar göreceğini düşünen tarafın; kararı tartışmalı bir noktaya getirmek istemesidir. Bunun da iki sebebi var: Seçmen üzerinde bir kafa karışıklığı yaratmak ve mağduriyet üzerinden avantaj elde etmek. Ama şu kadarını söyleyelim ki; Sabah gazetesinin geçen hafta ortaya çıkardığı "CHP ve istifa eden İstanbul İl Seçim Kurulu Başkanının gece yarısı adliyedeki birlikte görüntüleri" bütün bu organize işler ve ilişkileri çok somut bir şekilde bir kez daha ortaya koymuştur. Bundan ötesi laf-ı güzaftır...