Uzun Ramazan Bayramı tatili, siyaset gündemine az da olsa soluk aldırdı. Büyüklerimizi görmek, küçüklerimizle birlikte olmak, koşuşturmayı yavaşlatmak, gerginliklere de kısmen iyi geldi aslında. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimine 13 gün kala; bu molanın ardından kampanyaların daha hızlanacağı bir sürece de hazır olalım bugün itibarıyla. Çünkü çok önemli bir seçime gidiyoruz. Türkiye'deki her 5 kişiden birinin yaşadığı, 16 milyonluk bir mega şehrin, şehremini seçilecek sonuçta. Aslında; daha çok projelerin yarıştığı, tecrübe ve güvenin belirleyeceği bir yarış olmasıdır temennimiz. Her ne kadar genel seçim olmasa da; toplam seçmenin yüzde 10'undan fazlasının oy kullanacağını düşünürsek; hem nitelik hem nicelik açısından çok önemli bir seçim yapacağız. Türkiye ekonomisinin yaklaşık 3'te 1'ini yüklenen bir kentten bahsediyoruz. Fransa İmparatoru Napolyon'un "Dünya bir ülke olsaydı başkenti İstanbul olurdu" sözü, dünyanın bize tarih boyunca ne kadar imrenerek baktığını gösteren en çarpıcı sözlerden biridir. 8 bin 500 yıllık tarihiyle, farklı uygarlık ve kültürlere ev sahipliği yapmış, yüzyıllar boyunca çok çeşitli din, dil, ırktan insanların huzur içinde birlikte yaşadıkları bir dünya kenti aynı zamanda İstanbul.
Hal böyle olunca da; elbette bu kenti yönetmeye talip olmak da ciddi bir iddia istiyor. Bir yanda hem özel sektör hem devlet yönetimindeki tecrübeleriyle Binali Yıldırım, diğer yanda nispeten yaşı ve tecrübesi daha mütevazi Ekrem İmamoğlu. Ama bu seçimde sadece adaylar yarışmayacak yukarıda saydığım özelliklerden ötürü. Türkiye'nin hem beka meselesi hem bölgesinde kritik gelişmelere baktığımızda, ekonomisiyle ve bir huzur ve güven ülkesi olma yansımasında çok önemli bir gösterge sayılacak İstanbul'u kimin yöneteceği; bağlı bulunduğu siyasi parti ya da ittifakın kim ya da ne olduğu ile de yakından ilgili. Cumhur İttifakı ortakları olarak AK Parti Genel Başkanı Erdoğan'ın ve MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin de bugünden itibaren sahada daha fazla görünmesi sürpriz değil. Çünkü; 31 Mart seçiminde meydanlarda sıkça dile getirilen "Beka seçimi" süreci de tehlikesi de henüz geçmiş değil. Karşı tarafa baktığımızda da; Millet İttifakı ortakları olarak CHP-İP-SP ve HDP'nin durumu ise biraz farklı. SP, bu seçimde kendi adayını çıkardığı için ortağı olduğu ittifak adayı yerine SP adayı için oy isteyecek. HDP, geçen sefer olduğu gibi bu seçimde de aday çıkarmadı, CHP'nin adayını destekliyor. Her ne kadar CHP'nin adayı ve partinin sözcüleri, HDP desteği yokmuş gibi davransa da; HDP sözcüleri bu konuda hayli açık: Eş Başkan Pervin Buldan, 23 Haziran'daki farkın 250 bin olması çağrısını yaptı, Gezi ruhunun hala canlı olduğu hatırlatmasında bulundu. HDP sözcüsü Günay Kubilay daha da ileri gitti ve: "HDP'nin adayı seçime giriyormuş gibi son derece organize ve planlı bir çalışma içine gireceğiz" diyerek "İstanbul seçimi artık sadece İstanbul seçimi olmaktan çıktı" itirafında bulundu.
Özetle; bir yanda Türkiye'nin beka meselesini önceleyen, tecrübe ve motivasyonunu İstanbul ve Türkiye'ye vermeye hazırlanan Cumhur İttifakı ve AK Parti adayı; diğer yandan da terör örgütü PKK'nın siyasi kanadı olduğunu gizlemeyen HDP'nin tüm varlığıyla desteklediği Millet İttifakı ve CHP adayı. HDP sözcüsü Kubilay'ın dediği doğru: "İstanbul seçimi artık sadece İstanbul seçimi olmaktan çoktan çıktı..."