Her ramazan ayı, Sezai Karakoç'un orucun anlamı üzerine dercettiği bir yazısını da bize getirirdi. Kendimi bildim bileli bu böyleydi.
Orucu dirilişe, dirilişi de oruca bağlardı.
Merhum Karakoç en son 2019'da basın bildirisi yoluyla "Allah'ın bize bir mucize lütfu olan ramazan ayı geldi. Ümit ediyoruz ki İslam Milleti olarak tam anlamıyla dirilelim ve içler acısı durumumuzu düzeltmek için büyük diriliş adımlarımızı atalım..." demişti. Devamını da şöyle getirmişti: "Böyle olmadığı takdirde, batıdaki, doğudaki, kuzeydeki İslâm'dan mahrum, gafil güçler dünyayı büyük bir ateşe atacaklardır. Bugünün teknolojisi de düşünülürse bu bir nevi 'kıyamet kopması' gibi bir olay olacaktır..."
Çoktan çıktı dedikleri; 3. Dünya Savaşı nasıl bir "kıyamete" neden olacak, bilmiyorum.
Benim bildiğim şudur: Gazze hepimizin kıyameti oldu. Olmaya da devam ediyor!..
***
Lakin öyle muhteremler de var ki "kıyametler kopsa" ruhları duymaz. Bunlar için her şey keyif, her şey eğlence; ramazan bile!
İsmet Özel bir defasında şöyle demişti: "Billboardlarda falan görüyoruz: 'Ramazan keyfi...' bilmem ne. Bu kâfirlerin işidir (...) Ramazan keyifli bir şey değildir. Ramazanın keyfi çıkarılmaz. Bizim kültürümüzde ramazan eğlenceleri doğrudan doğruya kefirlerin icat ettikleri şeylerdir (...) İslam'da ibadetlerin hepsi küfre darbe vurmakla alakalıdır..."
(.............................)
Fakir de müsaadenizle şuncağızı söylesin: Gazze'de çocukların açlıktan ve susuzluktan ölmesi bile "keyfimizi" kaçırmıyor, yaşam standartlarımızın değişmesine zerre miskali neden olmuyorsa ramazan ayının anlamını ve tuttuğumuz orucun neye tekabül ettiğini bilmiyoruz, dahası, nefs konforundan hiçbir şekilde taviz vermiyoruz demektir.
Halbuki oruç tam da Nurettin Topçu'nun tarif ettiğidir: "Oruç, içimizdeki nefs denen canavarı köstekleyerek zapteden ve böylelikle içimizde ilahi unsur olan merhametin serbest kalmasını sağlayan bir disiplindir..."
Nuri Pakdil ustamız da "Biat" adlı eserinde oruçla ilgili şunları yazmıştı: "Ezilmişleri, hakları yenenleri, yoksulları, özgürlük savaşımcılarını, emekçileri savunur İslâm öğretisi. Bu öğretiye göre, insan ancak çalışmasının karşılığını görebilecektir, emeğinin karşılığını alabilecektir. Oruç, İslâm öğretisinin temel ilkelerini gözlerimizin önüne koydu yeniden, uyardı bizi. İnsan emeğini, oruçla, bir kez daha kutsadık..."
Sezai Karakoç, Nurettin Topçu, Nuri Pakdil bugün aramızda yok. Hepsine sonsuz rahmet diliyorum. İsmet Özel'in de Allah ömrünü bereketlendirsin...
Yazık ki yazık, bu ramazan ayında henüz "bizim mahallede" sarsıcı bir oruç yazısı yazan çıkmadı.
***
Gelgelelim, hiç umulmayan bir yerden, Vatan Partisi Genel Başkanı Sayın Doğu Perinçek'ten çok etkili bir ramazan yazısı geldi.
Aydınlık'taki söz konusu yazısından birlikte okuyalım: "Medyadaki 'Ramazan menüleri'ne bakıyoruz, halkın büyük çoğunluğunun gündeminde değil. / Ramazan bu mudur? / Ramazan, yeme içme ve akşamları da sahura kadar eğlenme ayı mıdır? / Oruç niçin tutuluyor, iftarda ziyafet sofrasına oturmak için mi? (...) Hele zevk ve sefanın alıp yürüdüğü, halkın yoksullaştığı toplumsal süreçlerde, Ramazan'ın bencilliği öldüren ahlâkı daha büyük değer kazanıyor. Biz o binlerce yıllık büyük mirasın sahipleriyiz. / Ziyafetler, tıksırıncaya kadar yemeler onların olsun, Ramazan'ın paylaşmacı değerleri bizimdir. / Üstünlük bizdedir (...) Onların bir Şah Hataîleri var mı, Ramazan gündemimize 16. Yüzyıldan ışık tutuyor: 'Bunda kibr ü kin olmaz / Hem sen olup hem ben olmaz..."
İmdi soralım: Nöbetçi liberal muhafazakarlardan veya İslam'ı Protestanlaştırmak için yanıp tutuşanlardan veya Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı tökezletmekten başka dertleri olmayanlardan, hülasa bilumum Babacangillerden böyle bir yazı çıkması mümkün mü?
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Salih Tuna | Perinçek'in oruç yazısı