Batılı liberallerin, siyasi rakiplerini karalamak için sıklıkla başvurduğu "aşırı sağcı" yakıştırmasından nasibini alan liderlerin birçoğunun ortak noktası, Siyonist efendilerine olan sadakatleridir.
Hollanda'da son genel seçimlerde partisi birinci çıkan Geert Wilders bunlardan biri. Daha geçenlerde İsrail'e koşulsuz şartsız desteğini yinelemişti.
Bu "aşırı sağcıyı" her fırsatta İslam'a ve özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şahsında Türkiye'ye nefretinden tanıyoruz.
İngiltere'nin AB'den ayrılma sürecini yönlendiren Nigel Farage da "aşırı sağcılar" arasındaydı. Tıpkı Hamas'ı "ilkel canavarlar" ve "teröristler" şeklinde tanımlayan El Salvador Başkanı Nayib Bukele gibi.
Lakin bunların hiçbiri Arjantin'in yeni eksantrik "aşırı sağcı" başkanı Javier Milei ile boy ölçüşemez.
Siyonist efendilerinin o denli tutkulu hizmetkârı ki başkan olur olmaz Kudüs'te ağlama duvarında arzı endam etmiş, bir başka "aşırı sağcı" lider Donald Trump'ın yaptığı gibi, Arjantin'in İsrail Büyükelçiliği'ni Kudüs'e taşımak istediğini belirtmişti. Bununla da yetinmemiş, "Yahudi olmak istiyorum!.." diye öyle ağlamıştı ki Netanyahu bunu kucağına alıp "Senin annen bir Yahudi'ydi yavrum" diye sevse ancak teselli olabilirdi. (Maradona nedeniyle her yurdum insanı gibi fakirin de gönlünde yer alan Arjantin sevgisi, bu cıvık eleman yüzünden silinip gidecek ya ben ona yanıyorum!)
Hülasa edecek olursak, eski Brezilya Başkanı Jair Bolsonaro ve daha birçok "aşırı sağcı" siyasi figür Siyonist projeye sadakatte birleşiyorlar.
E tabii İsrail rejimi de bu "aşırı sağcıların" tutumunu memnuniyetle karşılıyor.
Öte tarafta da "devrimci" liderler var.
Mesela, İşçi Partisi liderliğinden "antisemitizm" suçlamalarıyla indirilen İngiltere muhalefet lideri Jeremy Corbyn, yeni Şili Başkanı Gabriel Boric, Venezuela Devlet Başkanı Maduro gibi.
İsrail rejiminin, Gazze soykırımına karşı sesini yükselten her ülke ve kuruluşa karşı tepki gösterdiği hepinizin malumu.
Fakat şimdiye değin bizzat isim vererek saldırdığı iki lider oldu: Brezilya Başkanı Lula da Silva ve Başkan Erdoğan.
Malumunuz, 2023'te tekrar hükümete geldiğinde enternasyonal sol ve sosyalist camiada adeta bir kutlama havası estiren Lula, İsrail'in Gazze'de yaptıklarını Holokost'a benzettiği için İsrail tarafından "persona non grata" ilan edilmiş, X mecrası üzerinden hem İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz hem de Deccal yavrusu Benjamin Netanyahu tarafından sert bir dille eleştirilmişti.
Gelgelelim, İsrail rejimi şeflerinin Lula'ya gösterdikleri tepki, Erdoğan'a gösterdikleri tepkinin yanında yine de yumuşak kalıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz günlerde yaptığı bir konuşmada Netanyahu'yu bir kez daha Hitler'e benzetti (ve iyi benzetmiş olacak ki) Netanyahu ve avenesi adeta çıldırdı.
Lakin bu soykırımcı Siyonistleri asıl çıldırtan Hamas'ı terörist değil, vatanlarını savunan "mücahitler" olarak nitelendirmesiydi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in Gazze direnişini yani Hamas'ı "terörist" ilan ettiğini unutmayalım.
Kumda oynamanın vakti geçti. Kimin "devrimci" kimin "aşırı sağcı" olduğu Siyonist network'ün dizayn ettiği küresel dünya sitemine karşı aldığı tavırla belli olur.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Salih Tuna | CHP'nin aşırı sağcılığı