Zaman gitgide kısalıyor ama bunlar hâlâ adaylarını açıklayabilmiş değiller.
Neymiş efendim, yıpratılırmış!
Böyle acıklı bir gerekçe öne sürmüşlerdi ya onu diyorum.
Haliyle, herkesin aklına ister istemez şu soru düşmüştü: "Erdoğan içerden ve dışardan onca algı operasyonuna maruz kaldığı halde 20 yıldır dayanıyor da sizin açıklayacağınız aday neden 1 yıldan kısa süre bile dayanamıyor?"
Doğrusunu isterseniz, bu saatten sonra adaylarını açıklasalar da şahsen "yıpratmak" istemem.
Yıpratmak şöyle dursun, tam aksine şefkat duyarım. Nasıl desem, "yıpratılma ömrü" aylarla ölçülen bir adayı "sevmeye" bile kıyamam.
Şayet "adaylarını yıpratma zevkini" bize tattırmamak gayesini gütmüşlerse başardıklarını itiraf etmeliyim.
Fakat, aday adaylarını bizzat kendileri birer birer yıpratmaya başladılar, onu ne yapacağız?
Malumunuz, ilk kurbanları CHP İBB Başkanı oldu. Nagehan Alçı üzerinden öyle yıprattılar ki bundan kelli kırk dereden su getirse de imajını toparlayamaz.
Meral Akşener'i de çok fena yıprattılar
Bunların yuvarlak masalarının "herkese malum sır" mesabesindeki ortağı HDP'nin Pervin Buldan'ı şöyle demişti: "Ben, Meral Akşener'in cumhurbaşkanlığı adaylığına sıcak bakmıyorum. Çünkü daha demokrat, daha bağımsız, daha özgürlükçü ve gerçekten daha bir kadın olması gerekiyor..."
Anlaşılan o ki "kadınlığı eksik" görüldüğü için cumhurbaşkanlığına layık görülmemesine çok içerlemiş ki adeta dengesi bozulmuş. Mesela bir esnaf ziyaretinde, "Kadından imam olmaz. Cumhurbaşkanı aynı zamanda imamlık yapmak durumunda olduğu için ben aday değilim..." deyiverdi.
İster ironi yaptı denilsin, ister 1994'teki bir polemiğe gönderme yapmaya çalıştı şeklinde tevil edilsin, söz konusu açıklama nereden bakarsanız bakın "dengesizdir".
Masanın küçük aktörlerinden Babacan ve Davutoğlu derseniz; birbirlerini yıpratmakla kalmadılar adeta dağıttılar. Babacan, "Arkadaşlarımız 21'de 21 oyla ittifak teklifini reddetti" diyerek Davutoğlu'nu aşağılamaya çalışmıştı, daha ne olsun!
Bir de Akşener'in kontenjanından masada kendine yer bulduğu iddia edilen Gültekin Uysal var. Geçen gün, "Cumhurbaşkanı adayının masadan çıkması gerekir" diyerek bir kez daha Gül gibi masa dışından aday arayışlarının önüne (Akşener adına) set çekmiş oldu. İBB Başkanı'nın adaylığına karşı çıkarsanız ben de sizin adayınıza karşı çıkarım dercesine.
Gelelim Kılıçdaroğlu'na...
Takdir edersiniz ki, CHP Genel Başkanı olduğu günden itibaren "yıpratılmaya" çalışıldığı halde CHP'nin yüzde 25 oyunu korumayı bildi.
Lütfen gülmeyin. Unutmayın ki, aynı CHP, 18 Nisan 1999'da, Baykal'ın genel başkanlığında girdiği seçimde baraja takılmış, Meclis dışında kalmıştı.
Kılıçdaroğlu'nu sadece iktidar çevresi değil müzmin muhalifler de "yıpratmaya" çalışıyor.
Fondaş medyadan CHP'den beslenen medyaya kadar tüm azgın muhalifler aday olmasını istemiyorlar.
CHP'den beslendiğini itiraf eden TELE 1'in Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, Alevi kimliğini öne sürerek Kılıçdaroğlu'nun aday olmaması gerektiğini söyleyecek kadar ileri gitmişti.
Kazanamayacağı gerekçesiyle Kılıçdaroğlu'nun adaylığına karşı çıkıyorlar. Bunlara soracak olursanız, Erdoğan ve AK Parti öyle bitti tükendi ki karşısında 108 yaşındaki Muazzez İlmiye Çığ bile aday olsa kazanır, ama bir tek Kılıçdaroğlu kazanamaz!
Ne kadar kırıcı değil mi?.. Kılıçdaroğlu'nun yerinde olsam lanet olsun der, siyaseti bırakırdım.
En yıpratıcı olanı da şu: Kılıçdaroğlu birkaç kez aday olduğunu söyledi. CHP Genel Başkan Yardımcılarından Grup Başkanvekillerine kadar da "Bizim adayımız Kılıçdaroğlu" dediler.
"Bizim adayımız Kılıçdaroğlu" dediler. Lakin, 6+1 masa duymamış gibi yapıyor veya adam yerine koymuyor. Yani başçavuşun eşeği... (Neyse burda kesmesem, rezillik elverecek, tövbe yarabbim!)
O değil de, sevgili Kılıçdaroğlu bunlara rağmen nasıl ayakta duruyor, inanın şaşıyorum.
Belki de yıpranma özelliği yoktur, bilemiyorum.