Ahmak mı seviyor yoksa ahmaklığı mı, tam anlayamadım.
Son zamanlardaki çıkışları, Yalçın Küçük'ün onun hakkındaki benzetmesine cuk oturuyor:
"Atını vuran kovboy!"
Evet, Kılıçdaroğlu'ndan söz ediyorum.
Lakin baştan söyleyeyim: Bu sefer onu eleştirmek değil "sevmek" istiyorum. Sevmek derken, nasıl desem haksızlığa uğratılmasına engel olmak, yani yedirmemek istiyorum.
Zira, Kılıçdaroğlu'nu yemek istedikleri besbelli.
Kimler mi?
Kendisini CHP Genel Başkanı koltuğuna oturtan odaklar.
Adayları da belli: İYİP Genel Başkanı Akşener'in "Fatih Sultan Mehmed" ilan ettiği İmamoğlu.
Zaten o da bu rüşvet-i kelamla start almış olacak ki bayram değil seyran değil Türkiye turuna çıktı ya. Üstelik, yolda izde kalan İETT otobüsleri gibi bir yığın sorunu umursamadan.
E tabii Kılıçdaroğlu'nun da eli armut toplamıyor. Mahut odaklara, beni kullanıp bir çöp gibi kenara atamazsınız mesajını vermekte hiç gecikmedi. CHP Diyarbakır İl Başkanlığı vasıtasıyla İmamoğlu'nun mitingini iptal ettirdi.
Lakin, CHP İBB Başkanı ve HDP organizatörlüğündeki Ertuğrul Özkök'lü, İsmail'li halaya engel olamadı.
Şimdi ne yapsın biçare? Filozof Levent'le köçek, Tuncay Özkan'la zeybek oynayacak hali yok ya.
Son zamanlardaki çıkışlarıyla "Ben de nefrete oynarım!.." demeye getiriyor. Yani, "Masada ben de varım, beni hesaba katmak zorundasınız" diyebilmek için Erdoğan ve AK Parti nefretiyle mankurtlaştırılmış sosyolojiyi kendisine ram etmeye çalışıyor.
Bu yüzden son zamanlarda organize suç örgütü lideri gibi racon kesmeye başladı.
Önce Kanal İstanbul projesine girişecek yabancı yatırımcıları 4 ayrı dilde tehdit etti. "İktidara geldiğimde size hazineden ödeme yapmayacağım, boşuna yatırım yapmayın" dedi.
Şimdi de bürokratları ve memurları tehdit etmeye başladı.
Seçilmiş Cumhurbaşkanı Erdoğan'a isyan etmeyen bürokratlardan hesap soracakmış. Hem de mafya liderleri gibi tarih vererek. Dün itibarıyla verdiği tarih de doldu.
Hızını alamayıp, daha evvel "Türkiye'ye yatırım yapmayın!" dediği yabancı yatırımcılara, "Size 48 saat süre veriyorum. Şayet yatırımlarınıza son vermezseniz, iktidara gelince sizi denize dökerim!.." der mi, bilmem.
Benim bildiğim şudur: Kılıçdaroğlu'nun tuttuğu yol, yol değil.
Sanırım bilerek yanlış yönlendiriliyor. Sevi insanı yerine çatışma insanı rolü oynuyor. Haliyle kendisini yemek isteyenlerin ekmeğine yağ sürüyor.
İnsan yoksa neden bindiği atı vursun?
Bindiği at dediğim, bir önceki seçimde kendisine yol aldıran "sevi insanı" rolü işte. Hani, kutuplaştırmaya karşı, "sövene dilsiz, dövene elsiz" modundaydı ya onu diyorum.
Neden bu rolünden veya karakterinden çark etti? Oysa gayet güzel randıman almıştı.
Hayır, sözünden çark etmesini kastetmiyorum. "Bir insan iktidardayken sözünde durmaz hadi anlarız, bu daha muhalefetteyken sözünde duramıyor!" diyerek vaktiyle yeterince şaşırmıştık. Artık alıştık, huyu böyle ne yapalım, sağlık olsun, diyoruz.
Dilim söylemeye varmıyor ama...
Karakterinden de çark etmeye başladı, onu ne yapacağız?!