15 Temmuz (ya evet, 15 Temmuz) 1974'te EOKA (terör örgütü) "komutanı" Nikos Sampson, Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios'a darbe yapıp, Kıbrıs'ı Yunanistan'a katacağını (Enosis) ilan edince, müdahale kaçınılmaz olmuştu.
Lakin nasıl olacaktı bu?
CHP - MSP koalisyon hükümeti vardı. Ecevit Başbakan, Erbakan Başbakan Yardımcısı'ydı. Demirel de ana muhalefet partisi (AP) lideriydi.
Yunanistan'ın Kıbrıs'ı ilhak etmesinin felaket olduğunun farkındalardı. Fakat askeri harekâtın çılgınlık olduğunu söylüyorlardı.
Merhum Erbakan hariç tabii.
Hayır, hiçbir CHP'li Erbakan'a, "Ne işimiz var Kıbrıs'ta?" demedi. "EOKA bize mi saldıracak?" diyen de çıkmadı.
Sadece "endişe" hâkimdi: ABD'ye rağmen Kıbrıs'a çıkarma yapmayı çılgınlık addediyorlardı.
Zira...
Kıbrıs'ta EOKA terör örgütünün katliamları nedeniyle İnönü ve Demirel döneminde 2 kez Mersin'den harekete geçilmiş, ABD tehditleri sonucu limana geri dönülmüştü. Hatta, "Türklerin Kıbrıs Harekâtı; kendi limanlarından çıkıp kendi limanlarına dönme harekâtıdır" yollu dış medyada alay konusu edilmişti.
***
Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Kissinger, "Kıbrıs'a müdahale ederseniz, Cebelitarık'taki 6. Filomuz harekete geçer" diyerek Türkiye'yi tehdit ediyordu. Erbakan pabuç bırakmıyor, "Nerden hareket ederseniz edin, biz kendi hareketimize bakarız" diyordu.***
Erbakan, savaş pilotlarımızla Kıbrıs'ta Türklere yapılan zulmü de içeren çok etkili bir konuşma yapar. En sonunda, Japonların İkinci Dünya Savaşı'ndaki Pearl Harbor kamikaze saldırısını hatırlatarak, "İçinizde bunu yapacak varsa bir adım öne çıksın!.." der.
İstisnasız bütün pilotlar öne çıkar.
Daha sonra Oğuzhan Asiltürk bunu Erbakan'a sorar. Cevap, dirayet ve ferasetin şahikasıdır: "ABD bizi her yerden dinliyor Oğuzhan... Bunu duydular ya, o 6. Filoları gelemez..."
Dediği gibi olur, 6. Filo olduğu yerde çakılı kalır.
Ecevit'in endişesi bitmez: "Donanmamız acaba çıkarmayı başarabilecek midir?"
Deniz Kuvvetleri Komutanı Trabzon kökenli Oramiral Kemal Kayacan, "Sayın Başbakan" der, "Ben Karadeniz çocuğuyum, değil deniz kuvvetlerinin savaş gemileri ben takalarla bile oraya çıkarım..."
Tedirginlik dağılır.
Kıbrıs zaferi sadece Türkiye'de değil Irak'tan Libya'ya, Pakistan'dan Suriye'ye kadar tüm İslam âleminde coşkuyla karşılanır.
Müstevliler intikam almak için harekete geçerler. Aynı silahla bir sağdan bir soldan adam öldürüldü diye hülasa edilen 12 Eylül 1980 öncesinin "düşük yoğunluklu iç savaş" tesmiye edeceğimiz terör hadiseleri başlar.
Öte yandan ABD'nin "Bizim çocuklar başardı" dedikleri cunta, darbe koşullarını hazırlamak için Bayrak Eylem Planı'nı devreye sokar. Sonuç itibarıyla Evren, 12 Eylül darbesini yapar. Yunanistan'ın NATO'ya dönüşünü veto etmez. Güya Atatürkçü'dür. "Her taşın altından Atatürk çıkar" deyip, dağa taşa "Atatürk 100 yaşında" yazdırır.
Gerçek Atatürkçü Deniz Kuvvetleri Komutanı Kemal Kayacan ise 1992'de suikast sonucu öldürülür. Faili hâlâ meçhuldür.
Kemal Kayacan cinayetini aydınlatmanın her şeyden evvel sembolik bir değeri vardır.
Tıpkı Kıbrıs Davası'na ilk günden itibaren kesintisiz sahip çıkan Oğuzhan Asiltürk'ün Başkan Erdoğan'la Kıbrıs ziyaretinin sembolik değeri olduğu gibi.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz