"Artık susmanın çok iyi olduğunu düşünüyorum" demişti
Tarkovski, "Zira kelimeler insanın duyduğu şeylerin hepsini anlatmaya yetmiyor. Yetersiz artık kelimeler."
Geçtiğimiz ekim ayında aramızdan ayrılan büyük devrimci Nuri Pakdil de kelimelerin yetersizliği nedeniyle "sükût" eyleminde bulunmuştu.
Hem de "Dilimin döndüğü kadar sustum" diyerek.
Zira...
"Söz bitebilir, fakat sükût bitmez" demişti ustamız, "Çünkü o, dünyanın en uzun cümlesidir."
Tarkovski'ye susmanın çok iyi olduğunu düşündüren, Pakdil'e "sükût eylemi" yaptıran kuşkusuz günlük gündelik siyasetin lakırdıları değildi.
En basit ifadeyle, çağa adamakıllı tanıklık etmekti. (Elbette meseleler meselesi mesabesindeki ontolojik sorgulamalar buna mündemiç.)
Ben de bir ömür susmak, tek kelime yazmamak istiyorum ey azizân!
Lakin bizimkisi çağa tanıklık etmekten değil ikrah etmekten ibaret.
Küresel iktidar yandaşı şebelek muhalifler güruhuna tanıklık etmenin, daha doğrusu maruz kalmanın nasıl bir mide bulantısı olduğunu anlatmaya kelimelerim kifayet etmez.
Dört yanımız muşamba dekor, "dört yanımız puşt zulası", dört yanımız sahte kahramanlar sürüsüyle dolu.
12 Eylül 80 sonrası yazarçizer makulesi koro halinde depolitizasyondan dert yanıyordu, ben politizasyondan dert yanacağım
Şu hale bakar mısınız:
Entelektüeli, sanatçısı, hırdavatçısı, mankeni, ila ahir, ne kadar yurdum insanı varsa "siyasetle" uğraşıyor.
Evinin yolunu bulmasını mucize addedeceğimiz ahmaklar bile günde bilmem kaç tweetle "muhaliflikler" yapıyor.
İşleri güçleri yalan dolan iftira
Son zamanlarda toplu halde, nerdeyse "ayin" yaparcasına yalan söylüyorlar.
Kara çalmakla maharetmiş gibi övünen bu azman güruhla neyi nasıl tartışacağız?
Bilmiyor, bilmediğini de bilmiyor; inkâr ediyor, inkâr ettiğini de inkâr ediyor
15 Temmuz'u bile gündüz gözüyle inkâr ettiler.
Malumunuz, Fetullah'la eşzamanlı ve ağızbirliği içinde "tiyatro" veya "kontrollü darbe" dediler.
Bunlara kalsa bu ülke 15 Temmuz'da alçakların ve hayasızların işgal girişimine maruz kalmamış sanki.
Oysa 15 Temmuz bir an olsun unutulmayacak bir milattır.
Herkesin temize çekileceği bir milat.
Gladyonun 15 Temmuz saldırısındaki ana hedefi de AK Parti değildi, Başkan Erdoğan'dı.
AK Parti'yi ruhundan yani Erdoğan'dan kopartmaya çalışan AKP'liler hangi siyasi oluşumcuklarla yan yana gelirlerse gelsin sonuç itibariyle aynı hedefin "hizmetkarıdırlar."
Her daim aklımızdan çıkartmayalım: Emperyalizmin acelesi yoktur.
Her yolu deniyorlar işte; tek değişmeyen, mızraklarının ucunu yönelttikleri hedefleri, yani Erdoğan.
Bu hedef uğruna ortopedik muhafazakarı tavlayıp şebelek muhaliflere yoldaş ediyorlar
"Yeni Samanyolu TV" tesmiye ettiğim FOX TV'nin algı operatörleri de bu hedef için sosyolojiyi zehirliyor.
Algıda kaybedersen sonuç itibariyle kaybetmeye mahkumsun.
Mesela, Barış Pınarı Harekatıyla Sevr'i paramparça edersin, yani arazide kazanırsın, masada da kazanırsın, bir de dönüp bakarsın ki sen cephede savaşırken sinsi algı operatörleri boş durmamış, sırtını yasladığın sosyolojiyi çatallı dilleriyle zehirlemişler.
Demem o ki "hayasız akın" şekil değiştirerek devam ediyor!
Agâh olmazsak bu aziz milletin 15 Temmuz'da çıplak ellerle kapıdan kovdukları, envaiçeşit kamuflajlar altında bacalarımızdan girer de ruhumuz duymaz.