CHP Genel Başkanı çok fazla yalan söylüyor ama o kadar da "partizan" olmayın arada bir doğru söylediği de oluyor.
Bütün mesele o doğruyu bulup yakalamakta.
Ben bir tane buldum mesela.
Siz de bulursanız lütfen bana gönderin, bu köşede yayımlayayım.
Yanlış anlamayın, ben buldum siz bulamazsınız, demeye getirmiyorum. Gururdan, kibirden Allah'a sığınırım.
Pekâlâ siz de bulabilirsiniz. Sadece biraz çalışacak, gayret göstereceksiniz. Evinizde veya işyerinizde, fark etmez. Yeter ki arayın. Aramadan bulunmaz. Bulamadığınız anlarda da sakın ola umutsuzluğa kapılmayın. Malumunuz, bilim her geçen gün ilerliyor.
Şuncağızı belirtmeyi ihmal etmeyeyim: Kılıçdaroğlu'nun bir tane doğrusunu buldum dediğim birkaç yıl öncesinde serdettiği bir doğrudan ibarettir.
Takdir edersiniz ki, "doğru" da dünde kaldı diye "yanlış" olmaz. Doğru doğrudur.
Zaman tahdidi yok, siz de istediğiniz zaman diliminden bulabilirsiniz. Sonuçta Kılıçdaroğlu'ndan sadır olabilecek doğrulardan bahsediyoruz, o kadar vicdansız değilim.
Benim bulduğum şudur:
Çok değiştiklerini anlattığı Diyarbakır'daki bir toplantıda Kılıçdaroğlu, "1930'ların CHP'si değiliz" demişti.
İş bu söz isabetlidir, doğrudur yani.
Lakin, biraz eksik bir doğru. Eksik dediğim, CHP sadece 1930'ların değil, 70'li yıllardaki Ecevit'in de CHP'si değildir.
Dahası, Baykal'ın da CHP'si değildir.
CHP bugün kaset kumpasıyla kendisini genel başkanlık koltuğuna oturtanlara "vekalet" etmek zorunda olan Kılıçdaroğlu'nun partisidir.
Vekalet konusunda da hakkını teslim etmek zorundayız. "Hizmette" hiç kusur etmemiştir.
Mesela, 17- 25 Aralık yolsuzluk susturuculu yargı darbesinden 15 gün önce FETÖ'nün sözde "düşünce kuruluşlarının" davetlisi olarak gittiği ABD'den döner dönmez, Samanyolu TV'de, "Erdoğan yurt dışına kaçacak ama yakalayıp getireceğiz" demiştir.
Sonra da mahut darbe çıktısı tapeleri Meclis kürsüsünden okumuştur.
Mayıs 2015'te Zaman'ın Dumanlı'sıyla yaptığı görüşmenin ardından da MİT TIR'ları kumpasını dibine kadar arkalamıştır.
Fetullah Gülen hakkında 25 Aralık 2015'te sorulan bir soru üzerine, "Mazlumu savunmayacağız da kimi savunacağız?.." demiştir.
15 Temmuz direnişini de Fetullah'la ağız birliği içinde "tiyatro" tesmiye etmişti. Daha birkaç gün önce yine "kontrollü darbe" dedi, biliyorsunuz.
"FETÖ'nün siyasi ayağı" başka ne yapabilirdi ki?
Zaten FETÖ de "CHP ittifakını" 15 Temmuz'dan itibaren açıktan açığa desteklemekle "siyasi ayaklarını" ilan etmiştir.
Kılıçdaroğlu'nun yeni CHP'si işte bu ayaktır.
Bu ayak dediğim, müstevlilerin mızrak uçlarını yönlendirdiği Erdoğan düşmanlarının toplanma merkezi olmaktan başka bir şey değildir.
Kılıçdaroğlu'nun görevi de CHP'yi ortopedik hale getirmektir. Ki ne kadar AKP'li "babacan" varsa rahatlıkla kendisine yer bulabilsin.
Kıymet hükmümüzü biliyorsunuz: Erdoğan karşıtı (eski) AK Partililere AKP diyoruz.
AKP'li olmak sonuç itibarıyla CHP ittifakı içinde yer almaktır.
Erdoğan karşıtlığı bakımından yeni CHP AKP'dir. Kılıçdaroğlu da bu yanıyla sıkı bir AKP'lidir.
Aralarındaki "yarış" veya "tartışma" hangi babacanın "başkan" adayı olacağı hususunda olacaktır.