Yerli ve yabancı uzmanlar, jeologlar, sismologlar hemen her gün İstanbul depremi için uyarı yapıyorlar.
Neyi bekliyoruz, bilemiyorum.
Daha geçen gün Alman sismolog Prof. Bohnhoff sismik gözlemlerden hareketle Marmara genelinde 17 Ağustos depreminden daha büyük bir deprem olacağını söyledi.
Tek kelimeyle korkunç bir şey bu!..
İstanbul'da maazallah kimse kimsenin cesedini bile gömemez. Bulaşıcı hastalıklar şehri kasıp kavurur. Yaralılara hastaneler yetmez. Sağ kalanlara da ekmek ve su bulmak mümkün olmaz.
Korkunçtur, korkunç!
Behemehal hazırlık yapmamız şart, aynı yazgının çocukları olduğumuzu hiç unutmadan.
Yazık ki yazık, siyasi polarizasyon yüzünden göz gözü görmüyor.
Algı operatörleri de kimsenin kimseyi duymayacağı vahşi bir yabancılaşmaya sürekli taş döşüyorlar.
Yabancılaşmanın sonu insanlıktan çıkmaktır. Mesela, kendine yapılmasını istemediğini yek diğerine yapmaktan marazi zevk almaktır.
Empati duyguları mefluç olmuş insandan ne çıkar!
Hangi siyasi eğilimden olursak olalım Shakespeare'in dediği gibi "İnsan insandır."
Ve, biz de iyi günde kötü günde bu şehrin ahalisiyiz.
Sayın Cumhurbaşkanımızı aşağılamak için ağzına bir şey almışçasına yanaklarını şişirip şişirip, "El-li milyon dolar, el-lii milyon dolar" diyen Yeni Samanyolu TV'nin o algı operatörü sosyolojiye ne kadar kin ve nefret zerk etmeye çalışırsa çalışsın bu hakikat değişmez.
Depremin önüne de algıyla geçilmez.
Fay hatları da yapraklara benzemez, kimseyi alkışlamaz.
"Fay hatlarını ben mi döşedim" veya "fay hatları benden önceki belediye başkanları dönenimde enerji yüklenmişti zaten" gibi bahanelerin de kimseye faydası olmaz.
Tamam, "Benzin vaadı da biz mi içtik" diyen Demirel'le 40 yıl boyunca herkes dalga geçmişti; fakat sen "Barajlar doluydu da ben mi içtim" demeye getiriyorsun, kimsecikler de bir şey demiyor.
Çünkü "PKK'ya teşekkür etmeliyiz" diyen o Portakal gibi çok yetenekli algı operatörlerin var.
Fakat algıyla sular akmaz. Aynı şekilde fay hatları da retorik dinlemez.
Çok yetenekli operatörleriniz anca "memleket yönetilmiyor" veya "millet sefaletten intihar ediyor" veya "yeni bir lider arayışı var" algısını yerleştirebilirler.
Bir yere kadar da etkili olabilirler.
Mesela, Zekai dede, kalktı geldi memleketten, 90 yaşında adam. CHP'li. Sizden farkı, CHP'nin başında İsmet İnönü var sanıyor. Heybetli de mübarek, Koca Yusuf gibi.
"Evlat" dedi, "lider boşluğu varmış," geldim. Dedim, "senlik bir şey yok dede" lakin, ikna olmadı.
"Sana gelinceye kadar Babacan var, Davutoğlu var Arif Şentürk var..." diye sürdürdüm.
Arif Şentürk'ün adını duyunca içi ferahladı. Hafızasını yoklarcasına "Aman bre deryalar" diye bir iki mırıldandı sonra da birden, "Duruyor mu o?" diye sordu.
"Allah gecinden versin, duruyor" dedim.
Rahatladı.
Sizin anlayacağınız lider boşluğunu Arif Şentürk'e havale edip memleketine döndü.
Ben elimden geleni yaptım, peki siz o yaşta onca yolun cefasını çekmesinin vebalini ne yapacaksınız?