Sayın Erdoğan Uşak'ta ziyaret ettiği engelliler okulunda öğrencilerle tek tek ilgilenir. Bir engelli kızımızı da kendi kızıyla, Sümeyye Hanım'la tanıştırdıktan sonra ona şöyle der:
" - Sen benim kızımdan güzelsin."
Engelli kız ağlamaya başlar. Herkes ağlar; öğretmenler, diğer engelli öğrenciler, polisler bile.
Sabah gazetesi yazarı duayen gazeteci Yavuz Donat'ın "Off The Record" adlı nehir söyleşi kitabında okudum bunu.
"Uşak'ta yaşanan bir olayı hiç unutmadım" diyerek anlatmış sevgili Şebnem Bursalı'ya. (Off The Record, Sayfa 350, Turkuvaz Kitap)
Yavuz Donat haklı, gerçekten de unutulacak gibi değil.
O kadar ki okuyunca benim de boğazım düğümlendi, ağlamamak için kendimi zor tuttum.
Hayır, bilmiyordum, 2011'de yaşanmış bu olaya ilk kez muttali oldum.
O vakitler Cumhurbaşkanımız Erdoğan dönemin başbakanıydı, yani, dahili ve harici bedhahlar "diktatör" algısının henüz lansman aşamasındaydılar.
***
Engelli bir kız çocuğuna "Sen benin kızımdan güzelsin" diyen bir yüreğe yapmadıkları çirkeflik kalmadı.
"
Diktatör" ha!
Hadi harici bedhahları biliyoruz, onlar "
Türkün ruh köküne" de düşman. Ya dahili bedhahlar?
Yatacak yerleri yok!..
Biz dönelim söz konusu kitaba.
İlk elden tanıklıkları, şakaları, fıkraları, sarakaya almaları öyle keyifli anlatmış ki "
Off The Record" hiç bitmesin istiyorsunuz.
İsmet İnönü'den
Osman Bölükbaşı'na,
Celal Bayar'dan Özal'a kadar nice tanıklıklar, hatta kimileriyle de yarenlikler...
En çok da
Demirel'le tabi.
Siyasi ihanetlerden yakınan Demirel'e Osman Bölükbaşı'nın şöyle dediğini Yavuz Donat Kitabı'ndan (Off The Record) öğrendim: "
Süleyman Bey senin bağrın daha köy mezarlığı. Benim bağrım Karacaahmet."
Başkan Erdoğan'ı düşündüm de maruz kaldığı ihanetler bağrını ne hale getirmiştir, kim bilir!
Öyle ya birini "
cumhurbaşkanı" yapmış kesmemiş, diğerini "
başbakan" yapmış yetmemiş, ötekini "
bakan" yapmış kazan kaldırmış.
***
Türkiye birçok mühim hadiseyi
Yavuz Donat'tan öğrendi.
Mesela,
28 Şubat süreci.
Mezkur kitapta post modern darbeye ilişkin aktardığı birçok nottan biri şu: "General'in biri Başbakan Erbakan'dan 'Pezevenk' diye söz etti. Kara Kuvvetleri Komutanı, 'Kimsenin ağzına kilit vuramam ki' dedi..."
Bir diğeri de şu: "Başbakan Erbakan'la yurtdışına gittik. Uçakta 3 general vardı. Muvazzaf. Üniformalı. Ben bugüne kadar hiç böyle bir şey görmedim. Yani Erbakan Hoca sürekli kontrol altında tutuluyordu..."
Evet, o dönemde siyaset tastamam klasik vesayet altındaydı.
Daha sonra da mahut vesayetin sosyolojideki tahribatı üzerinden neşvünema bulan
F tipi vesayet sahne aldı.
Her iki vesayeti de Cumhurbaşkanımız Erdoğan yıktı.
Bundan sebep
Natotürkçüler ile Fetotürkçüler işbirliği içinde (Yeni
Samanyolu TV'nin Portakal'ı gibi
algı operatörleriyle birlikte) Başkan
Erdoğan'a karşı sosyolojiye mütemadiyen
kin ve nefret zerk ediyorlar.