FETÖ'yü kırıp elimize verdiniz, şimdi de Adana Mutabakatı dolayımında Suriye ilişkilerini "restore" edeceksiniz, ekonominizi de doğrusu iyi toparladınız, artık size karada ölüm yok, yolunuz açık olsun...
Demeyeceklerdir.
Zaten hamakat ehlinin dışında hiç kimse böylesi bir zanna sahip olmaz.
Duçar olduğumuz, gaflettir.
Bu vurdumduymazlık, bu sürgit devam eden mental yorgunluk, bu makam mevki / mal mülk aşkı, velhasıl, bu kumda oynama çocukluğunun da gafletten başka izahı yoktur.
Vatan yoksa hiçbir şey yoktur.
Agâh olalım.
İnönü'ye atfedilen, Lozan'la kazandığımız 90 yıllık mühletin çoktan sonuna geldik.
Artık uyumak bize haramdır.
Solcu - sağcı, Alevi - Sünni, Türk- Kürt, ateist - dindar tüm yurtseverler kesintisiz direniş bilinciyle hareket etmek zorundadır.
Unutmayalım ki...
FETÖ başta olmak üzere müstevlilerin taşeronları erketede bekliyor.
***
Türkiye'nin "geleceğini" de komşularından (Irak, Suriye ve İran) bağımsız düşünmek doğru değildir.
ABD geçen gün
İran'a ambargoyu genişleteceğini açıkladı.
Bu şu demektir:
İran'da önce sokakları hareketlendirecekler;
Juan Guiado muadili bir figür ortaya çıkınca da Venezuela tarifesi uygulayacaklardır.
Türkiye ile
Suriye arasındaki "Adana Mutabakatı" etrafında kurulacak ilişkiyi de ambargo marifetiyle tarumar etmeye çalışacaklardır.
"
Kara ordumuz" dedikleri terör örgütünden de kolayından vazgeçmeyeceklerdir.
Şunu gözden kaçırmayalım:
Venezuela'ya gündüz gözüyle müdahale etmek
Trump'a özgü bir şey değildir.
Abluka 2014'te başladı ve petrol zengini Venezuela ambargoyla yoksullaştırıldı.
O dönemde Trump olsaydı, "
ekonominizi mahvederiz" şeklinde tehdit
ederdi, başka bir fark olmazdı.
Ambargoyla istedikleri sonucu alamayınca önce "
her şey sandık değildir" yollu propagandayla seçimler itibarsızlaştırıldı...
Sonra mı?
Algı operatörleri marifetiyle Venezuela'da seçim sonuçları biteviye tartışmalı hale getirildi.
İmdi, Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı
Metin Feyzioğlu'na kulak vermenin tam vaktidir:
"Sandığı elde somut delil yokken güvensiz ilan etmek Türkiye üzerinde oynandığından zerre kadar şüphe duymadığımız, tüm Orta Doğu'yu şekillendirmeyi amaçlayanların Türkiye'yi de dahil ettikleri planın bir parçasıdır. Çünkü sandığı güvensiz ilan edilmiş bir memlekete uluslararası kamuoyunun desteğiyle küresel güçler gizli ya da açık müdahale yetkisini kendilerinde görmeye başlarlar. Suriye'ye müdahale böyle olmuştur, Irak'a müdahale böyle olmuştur, Libya'ya müdahale böyle olmuştur. Mısır, Cezayir böyle karışmıştır..."