Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SALİH TUNA

Bu manyaklıkla baş edemeyiz

Bukowski bir defasında, "Nefret ettiğin insanla iyi geçinme gayretine siz medeniyet diyorsunuz, ben sahtekarlık diyorum. O yüzden anlaşamıyoruz..." demişti.
Uluslararası ilişkilerde iyi geçinme çapasına da "diplomasi" deniliyor.
An gelir...
Müstekbirlerin "uluslararası düzen" telakki ettikleri kurgunun nasıl bir sahtekarlık olduğunu haykırırsınız.
"Dünya 5'ten büyüktür" diyen Erdoğan gibi.
An gelir...
Irgun çetesinin 48'deki Deir Yasin, Tantaura, El Tira, Hayfa Safsaf, Davayima köyü kıyımına...
Şaron'un 53'teki Kibya Köyü kasaplığına ve Kasım 56'daki Samu katliamına ...
Nisan 70'te Shaa'da okul bombalayarak 46 çocuğu öldürmelerine, 82'deki Sabra ve Şatilla, 90'daki Kudüs, 2002'de Cenin katliamına ve fasılasız Gazze saldırılarına isyan edercesine...
Dönemin İsrail Cumhurbaşkanı Peres'in yüzüne, "siz öldürmeyi iyi bilirsiniz" diyerek, "One Minute" çekersiniz.
Erdoğan gibi.
Yunan devlet televizyonu bu isyanınızı, "Gezegende birçok insanın söylemek isteyip de söyleyemediğini Erdoğan dile getirdi" şeklinde yorumlar.
Fakat...
Kendi ülkenizin sömürge aydınları "diplomatik nezaketsizlik" tesmiye ederler.
Yargıtay eski başkanlarından biri de, "One Minute konuşmasını yadırgıyorum" demişti, "Şimon Peres çok bilgili, çok kültürlü bir adamdır. Erdoğan onun karşısında direnemeyeceğini düşünerek işi gürültüye getirdi diye düşünüyorum..."
Vaktiyle cevap vermiştim:
Heidegger, "yeni ruhun öncü savaşçısı" demişti Hitler'e. Hatta, "Führerim, siz bizim insanlarımızın ihtiyaç duyduğu kurtarıcısınız..." şeklinde mektup yazmıştı.
Milyonlarca Peres yan yana gelse kültür / birikim bakımından bir Heidegger etmezdi.
Lakin, Hitler'e, "eine Minute" demek şöyle dursun, destekledi.
Demem o ki, çok bilgili / birikimli / kültürlü olmanın yetmediği anlar vardır.
Golyat karşısındaki Davud gibi "cesur bir yürek" olmadıktan sonra çok kültürlü / birikimli olsan ne yazar?!
Gelgelelim, "cesur yürek" olmanın bedeli de kimi zaman "diktatör" ilan edilmektir.
Jeffrey, "Suudlar, Mısırlılar bize her koşulda yaltaklanıyor. Erdoğan ise bizimle çatışıyor, çelişkilerimizi yüzümüze vuruyor..." dememiş miydi?
Bizim müstağribler de çok uluslu müstekbirlerin "diktatör" dediğine vurmayı maharet sanıyor.
Biri, "Menderes'i asan darbelerden bahisle, "bakalım darısı kimin başına" diyor; diğeri, "Bir Mozart bir Beethoven dinlesin, iyi gelir" diye aşağılamaya çalışıyor.
Neyse ki, Başkan Erdoğan'ın Fazıl Say buluşması bu kurguya müthiş darbe indirdi.
Fakat, Türkiye'de öyle aydınlar var ki asla iflah olmazlar.
Bunlardan biri, yaşını başını almış bir Cumhuriyet yazarı, Erdoğan'ın Fazıl Say'ın konserine gitmesine hiç karşı olmadığını ama daha önce bu konserlerde neden bulunmadığını sorduğu yazısında şöyle bir cümleye imza attı:
"Paris'te liderlerin de katıldığı konserde ise dikkatinizin epey dağınık olduğu görüldü..."
Gördüğünüz gibi çok değişik bir manyaklıkla karşı karşıyayız.
Nasıl kitap okuyacağınıza, nasıl film seyredeceğinize, nasıl müzik dinleyeceğinize müdahil olan korkunç bir manyaklık bu.
Bunlarla biz baş edemeyiz.
Yılmaz Özdil kardeşimin ellerine sağlık; bunlara 2 bin 500 de yetmez, 5 binlik çakması lazım.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA