Drama alanında böyle bir senaryo yazılsa, hiç inandırıcı değil, denir; en azından seyirci duygusal boşluğu tamamlayamaz yollu itiraz edilir.
Ama gerçek hayatta kör gözüm parmağına misali "senaryolar" yazılıyor.
Hem de ateşle, kanla!..
Allah aşkına nedir ABD konvoyuna şu saldırı "muhabbeti?"
Herkesin aklıyla zekasıyla alay eder gibi.
Onca zamandır Suriye'de en ufak saldırıya uğramayan ABD, çekilme kararı verdikten sonra neden ikidir "saldırıya" uğruyor?
Bu kadar acemi, bu kadar kepaze senaryo mu olur?
Malumunuz, geçen çarşamba Münbiç'teki saldırıda 4 ABD askeri öldürülmüş, DEAŞ da acil bir şekilde bu saldırıyı üstlenmişti.
O kadar acil ki, nerdeyse önce üstlenip sonra saldıracaklardı.
***
Dün de
Suriye'nin kuzeydoğusundaki
Heseke'de, ABD askeri konvoyunun geçişi sırasında bombalı araç saldırısı düzenlendi.
ABD'nin "kara ordumuz" dediği teröristlerden 5 kişi öldü; öz askerlerinden de bir kişi yaralandı.
Bu saldırıların ABD'nin çekilme kararını değiştirmeye yönelik olduğu kuvvetle muhtemel.
Zira, ABD'nin sahada kalmasını isteyen güçlerin varlığı sır değil. Bu provokasyonlar da sürpriz değil.
Mahut senaryonun en komik yanı:
ABD'nin çekilmesi durumunda neler olacağını tehdit edercesine açıklayan terör örgütüne, bizzat ABD'nin binlerce TIR silah vermesi.
Pardon, şimdi daha komiği aklıma geldi:
Trump'ın Kürtlerin hamiliğine soyunması.
"Kürtlere dokunursanız, ekonominizi mahvederiz" muhtevalı bir tweet atmıştı hani.
Göçmenlere engel olmak için
Meksika sınırına duvar örecek bir kafanın, Kürtlerin
de anavatanı olan Türkiye'ye karşı,
Kürtlerin hamiliğine soyunmaya kalkışmasından
daha komik ne olabilir?!
Neyse ki,
Erdoğan Trump'ı aradı da bu "komediyi" nihayete erdirdi.
***
Gelinen nokta itibariyle soru şudur:
ABD'li senatör
Graham'la da ayrıntıların konuşulduğu, Suriye'nin kuzeyinde "
tampon bölge" veya "
güvenli bölge" oluşturmak kazanım mıdır yoka taviz mi?
Taviz olduğunu söyleyenler var.
Misal olarak da, ABD'nin "demokrasi götürmek" bahanesiyle işgal ettiği
Irak'ı 3'e böldüğünü,
Kuzey Irak'ta (doğrusu, "
Irak'ın kuzeyi" olmalı) "güvenli bölge" mesabesinde "
uçuşa yasaklı bölge" tezgahını devreye soktuğunu hatırlatıyorlar.
Endişeleri hiç kuşkusuz tartışılmaya değer.
Lakin, şuncağızı gözden kaçırıyorlar:
Irak'ta hiçbir bölge bizim kontrolümüzde değildi;
Suriye'de "güvenli bölge" kesinlikle bizim kontrolümüzde olacak.
Başkan Erdoğan bunu şart koşmuştu zaten.
Tamam, ABD'nin PKK'nın Suriye kollarından kolayından vazgeçmeyeceğini, onca silahı onlara boşa vermediğini aklımızdan çıkartmayalım.
Suriye'nin toprak bütünlüğü hedefinden de vazgeçmeyelim.
Astana sürecini zevale uğratacak girişimlere karşı da çok dikkatli olalım.
Lakin, "kazanımlarımızı" da yok saymayalım.
Unutmayalım ki geçen çarşamba günü
Münbiç'te dün de Heseke'deki terör saldırıları, söz konusu "kazanımlarımıza" karşı rahatsızlığın da ifadesidir.
Hedef büyütürken eldekini de kaybetmeyelim.
Ortadoğu'nun yakın tarihinde, taviz vermemek uğruna kimi kazanımları ellerinin tersiyle itenlerin nasıl yanıldıklarını gösteren mebzul miktarda örnek var.