Son günlerde sağda solda arzı endam eden ekonomistlerimiz bana 17 Ağustos 99 depreminin ardından sökün eden "yerbilimcileri" çağrıştırdı.
Mesela...
Çektiği videolara "Ben Atilla Yeşilada" diye başlayan ekonomi profesörümüz, jeolog Şener Üşümezsoy'u aklıma getirdi.
Farklarıyla birlikte elbette...
Her şeyden evvel jeolog Üşümezsoy vücut çalışmış kas yapmıştı. Ekonomist Yeşilada "siyah gözlük" çalışmış. (Tabii gözlük çalışılmaz ama çalışmış gibi takıyor adam, maşallah.)
Bir de, Üşümezsoy son derece iyimserdi.
Kuzey Anadolu Fay Hattı'ndaki enerji boşaldı; İstanbul'da beklenen büyük deprem olmayacak der, başka bir şey demezdi.
Atilla Yeşilada kötümser. Ne ki, kötümserliğini ağzından bal akarcasına anlatma yeteneği var, çok enteresan!
Gerçi kötümser olmaya biraz da eli mahkûm.
Dolar yıl sonu 5. 50 olur dediği için "kömür makarna yardımı mı aldın" demedikleri kaldı. (Onu da derler hiç merak etmesin. Muhalif olmakla yırtacağını sanmasın. Bu ülkede her fani er veya geç bu ithamı tadacaktır. İddiam budur .)
Bu zihniyete göre doları ne kadar yüksek tahmin ederseniz o kadar "muhalif" olursunuz.
Bu bakımdan, FETÖ'cüler, "muhaliflikte" birinci sırayı kimseciklere kaptırmıyor.
***
Üşümezsoy depremden korunmak için fay hattı olmayan bir ülkeye yerleşin önerisinde hiçbir zaman bulunmadı.
Yeşilada tasarruf sahiplerine döviz alın, yurt dışında tahvile falan yatırın bile diyebiliyor.
Tarzı da çok sempatik...
Ekonominin kendi dinamikleri var, dış güçlerle alakası yok diyerek başladığı konuşmalarını genellikle "ABD'yle arayı düzeltmezsek olmaz" diyerek bitiriyor.
Üşümezsoy böyle sempatik değildi ama hepimizin kâbusu olan
Kuzey Anadolu Fay Hattı'yla empati kurmamızı sağlamıştı.
Yeşilada ekonomiden, dolardan ikrah ettirdi. O kadar ki bir dolar elime geçse hiç düşünmez boğarım.
Yazık ki dolara levye atılamayacağı gibi gırtlağı da sıkılmaz.
***
Sistemi eleştirelim ama gerçekçilikten de hiç uzaklaşmayalım.
Mesela, en çok eleştirdiğimiz bankaların, tasarrufların yatırıma aktarılması mekanizmasını yönettiğini unutmayalım.
Bu mekanizma durursa ekonomi durur, çark dönmez, insanlar yastık altına yönelir.
Bankalar yaklaşan geri ödemeleri ve bilanço sağlığını korumak için bugünlerde likiditeyi topluyorlar. Döviz cinsinden borcu olan birey ve işletmeler de para buldukça TL satıp, dolar ve euro alıyorlar.
Piyasada yaşanan faiz artışının temel gerekçesi de bu zaten. Likidite yani para azalınca haliyle faiz de artar.
Bankaların ödeme takvimi yaklaşan borçları var ve fonlama maliyetleri çok artmış durumda.
Bankalar işini hakkıyla yapamazsa finansman bulamayan işletmeler daha az üretir, işçi çıkarmaya başlar, borçlarını ödeyemez ve sonrası malum...
Piyasadaki likidite sıkışıklığı sorununa çare bulmak elzem.
Türkiye'nin 1994 ve 2001'de olduğu gibi kapasitesi sınırlı değil. Bu önlemleri alacak gücü de var, kaynakları da.
Hepsinden önemlisi sağlam iradesi ve ortak aklı var.
Sayın Berat Albayrak'ın OVP öncesi
TÜSİAD,
DEİK ve
MÜSİAD yönetimleriyle yaptığı toplantı bunun en güzel fotoğrafıydı.