Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması'nda imzası bulunan 189 ülke önceki akşam kimilerince "Tarihi" diye nitelenen bir uzlaşmaya vardılar: Ortadoğu'nun nükleer silahlardan arındırılması.
Aslında 28 sayfalık uzlaşma metni dört eylem planı öngörüyor. Bu planlar da Nükleer Silahların Yayılması Anlaşması'nın üç temel ilkesine dayanıyor: Nükleer silahsızlanma, üye ülkelerin nükleer programlarının barışçı olup olmadığını belirlemek için Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nca denetimi ve tüm ülkelerin nükleer enerjiden barışçı amaçlarla yararlanma hakkına sahip olması.
Uzlaşma metninde dört eylem planı öngörülüyor ama elbette herkes bunlardan birine, Ortadoğu'nun nükleersizleştirilmesi hedefine odaklanıyor.
Bugüne kadar İsrail'in nükleer silahlara sahip olup olmadığı konusunu deşelememeye özen gösteren ABD'nin bile alkışladığı bu karar hayata geçirilebilir mi? Keşke...
Ama aşılması çok güç engeller var. Birkaçını sayalım.
Öncelikle "Ortadoğu" derken nasıl bir coğrafi bölgeden söz ediliyor? Ortadoğu'nun sınırları nerede başlayıp, nerede bitiyor? (Not: Türkiye'nin AB üyeliği nedeniyle patlak veren "Avrupa'nın sınırları" tartışmasından sonra buyurun size bir coğrafi bilmece daha...)
Genel kabul gören tarife göre, Ortadoğu denince batıda Türkiye'ye, doğuda İran'a, güneyde Suudi Arabistan'a, güneybatıda Mısır'a kadar uzanan veya onlarla sınırlı bir bölge varsayılıyor. Bu durumda İran'ın sınırdaşı Pakistan, Ortadoğu'da yer almıyor. İyi ama bir tarihte Ortadoğu'nun güvenliği için oluşturulmuş Bağdat Paktı'nın yerini alan CENTO'ya Pakistan da üye yapılmıştı. Onu nasıl açıklamak gerekecek?
189 ülkenin uzlaşmasına göre, Ortadoğu'nun nükleer silahlardan arındırılması için İsrail nükleer cephaneliğini imha edecek, İran nükleer silah peşinde koşmadığına ilişkin çok somut ve inandırıcı kanıtlar verecek ve bir de İncirlik üssündeki nükleer silahlar sökülüp götürülecek. Güzel... Ama Ortadoğu'nun burnunun dibindeki Pakistan'ın ve Hindistan'ın nükleer cephanelikleri ne olacak? "Kapsam dışı" diye geçiştirmek mümkün mü? Bir gün Hindistan'ın İran, Pakistan'ın da İsrail için nükleer tehdit oluşturmayacağına kim güvence verebilir?
İsrail'in ne "Var" ne de "Yok" dediği nükleer silahlardan vazgeçmesi için öne sürdüğü koşul belli: Tüm Ortadoğu ve de Arap ülkelerinin İsrail'in varlığını ve de varolma hakkını tanımaları, ayrıca tüm bölge ve de Arap ülkelerinin imza koyacakları Ortadoğu barış anlaşmasının gerçekleştirilmesi.
Bu da öncelikle Filistin-İsrail barışının sağlanmasını gerektiriyor. Filistin ve İsrail'in ayrı devletler halinde, yan yana yaşamalarına imkân verecek bir barış...
Mümkün mü? Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas, "Araplar artık İsrail'le savaş istemiyor ama İsrail de barış müzakerelerine yanaşmıyor. İsrail istese bir haftada barış anlaşması gerçekleştirilebilir" diyor.
Demek ki, önce İsrail'i masaya oturtmak ve barış anlaşmasını imzalamadan kalkmasına izin vermemek şart. Tabii bu arada, Filistinliler'in birliğini sağlamak da şart. Alın size bir diken daha: Mahmut Abbas'a göre, Batı Şeria'da ve Gazze Şeridi'nde yaşayanların yeniden birleşmeleri iradesi Filistinliler'in elinden çıktı. Peki kimde? Abbas'ın cevabı: "İran'da!"
Döndük dolaştık; aynı adreslere, İsrail'e ve İran'a geldik.
Böyle bir konjonktürde Ortadoğu'nun nükleer silahlardan arınması çölde serap olmaktan öteye geçebilir mi?