"İrticai tehdit, bazı kesimler kabul etmese de, kaygı verici boyutlara ulaşmaktadır."
Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ dün yeni eğitim-öğretim yılına başlayan Kara Harp Okulu'nda yaptığı "Atatürk ve Türk Devrimi" konulu, konuşmasında böyle dedi.
"Bazı kesimler" ifadesiyle gösterilen adres belli : Geçen hafta askerin "Üstüne vazife olmayan konular"da konuşmasından kimbilir kaçıncı kezyakınan AB'nin Türkiye temsilcisi Hansjörg Kretschmer. Komutanların "Türk Silahlı Kuvvetleri ulus devlet, üniter devlet ve laik devletin korunmasında her zaman taraf oldu ve olmaya devam edecek" uyarılarını "Siyasete karışmak" diye değerlendiren Kretschmer
Ankara'da son günlerini geçiren AB temsilcisine asıl uğurlama konuşmasını 2 Ekim'de Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın yapacağı söyleniyor. Umarız yeni görev yerinde laik olan ve olmayan toplumlar arasındaki farkı yaşayarak öğrenme fırsatını bulur.
AB Komisyonu, Kretschmer'in yerine Fransız diplomat Marc Pierini'yi gönderiyor. Son derece isabetli bir atama. Çünkü;
*Pierini bugüne kadar epey Müslüman ülkede görev yaptı: Suriye, Libya, Fas, TunusÖzellikle son iki görev yerinde toplumun nasıl sessiz sedasız ama derinden dindarlaştırıldığını yakından gözledi.
*Ve Pierini laikliğin beşiği bir ülkenin diplomatı. Bu ilkenin toplumsal barış için ne denli vazgeçilmez olduğunu bizden çok daha iyi biliyor. "Laikliği" kararlılıkla uygulamanın önemini de. Buyurun size bir örnek:
Fransa'da Katolik Kilisesi'nin yayın organı olan "La Vie" dergisi Papa 16'ncı Benedikt'in o ünlü konuşmasından on gün sonra bir kamuoyu araştırması yaptırdı. Konusu: Fransa'daki Müslümanlar'ın din ve dünya görüşleri. Sonuçlar şöyle:
Hem inançlı, hem laik
Fransa'da yaşayan Müslümanlar'ın yüzde 88'i namazında-niyazında. Yüzde 43'ü beş vakit namaz kılıyor, yüzde 20'si her hafta düzenli olarak Kur'an okuyor.
Ama aynı zamanda yüzde 94'ü laiklik ilkesini desteklediğini, yüzde 79'u kendisini "laik" kabul ettiğini belirtiyor. Yüzde 73'ü din ve devlet işlerinin ayrılmasının doğru olduğunu, dinin özel yaşamı ilgilendirdiğini savunuyor.
Yüzde 46'sı bir Müslüman'ın din değiştirmesinde gariplik olmadığına inanıyor. Yüzde 69'u da Müslüman bir kızın başka dinden gençle evlenmesini normal buluyor, yüzde 41'i kendi kızının böyle bir tercihini saygıyla karşılayacağını vurguluyor. Yüzde 91'i kadın ile erkeğin kesinlikle eşit olduğunu savunuyor, yüzde 78'i kadına şiddeti "Utanç verici" diye niteliyor.
Araştırmanın sonucu: Fransa'daki Müslümanlar dindar ama laik. İnancına bağlı ama yaşadığı toplumun değerlerini paylaşıyor
İngiltere'den Avusturya'ya, Danimarka'dan Hollanda'ya kadar Avrupa'nın hemen her yerinde Müslüman azınlık ile Hıristiyan çoğunluk arasında uçurum her geçen gün daha da açılırken ve bu ülkelerdeki Müslümanlar tepki olarakgiderek radikalleşirken, Fransa'da bambaşka bir tablonun ortaya çıkmasının tek nedeni var: Saydığımız diğer ülkeler Müslümanlar'ın cemaatleşmesine, kendi içlerine kapanmalarına seyirci kalırken, Fransa'nın laiklik ilkesi sayesinde onları entegre etmesi. Dil, din, köken farkı gözetmemesi. Bu farkılıları reddetmesi. Hepsini cumhuriyetin değerlerini paylaşmakla yükümlü, eşit haklara ve sorumluluklara sahip bireyler görmesi.
Araştırmayı değerlendiren toplumbilimciler, Fransa'da "Sakin" ve "Çağdaş" bir İslam'ın doğmakta olduğunu belirtiyorlar.
Ulus devlet, üniter devlet, laik devlet sayesinde...