Konuşup anlaşmak için göz göze gelmekten kaçınan insanlar gırtlak gırtlağa gelebilir; bilgi sahibi olmadan görüş sahibi olma durumu ortaya çıkar.
Uzmanlık dalım tiyatro insanları birbirine en yaklaştırabilen sanattır. Şimdi o alanda hazırlanan bir reform tasarısına ilişkin ketumiyet uzun sürünce, göz gözü görmüyor dedirtecek bir tozkoparan fırtınası kopmak üzere.
"Başbakanın tiyatrosu" diye manşetler atılıyor, ülkemizde o sanatın sonunun geldiği yazılıyor, oyuncular için ölüm fermanlarından söz ediliyor. Nedir aslı faslı?
Eskiden beri o alandaki aşırı merkeziyetçilikten yakınılır. Devlet Tiyatrolarının on yıllık genel müdürü dahil, yetkililer toplantılarda köklü yapısal düzeltmeler yapılmasını, emeğe göre karşılık sağlanmasını, hantallık ve verimsizliklerin giderilmesini önerirler.
Kültür bürokrasisinin derinliklerinde ne olup bittiğinden herkes gibi benim de haberim yok. Ama söz konusu tasarının ayrıntılı içeriği basına sızdı.
Hazırlıklara önemli katkı sağlamış olduğunu tahmin ettiğim Telif Hakları Genel Müdürü Abdurrahman Çelik'in Kültür Endüstrisi kitabını okumuştum. Açın oradaki İngiliz Sanat Konseyi bölümünü; o kurumla şimdi bizde önerilen Türkiye Sanat Kurumu arasındaki yoğun benzerliği göreceksiniz.
Bildiğiniz gibi, İngiltere'deki konsey yüzünden tiyatro başbakan oyuncağı olmadı, o sanatın sonu gelmedi, oyuncular ölüm fermanlarıyla bitirilmediler. Eğer kâğıt üstündeki olumlu öngörüler uygulamada çarpıtılmazsa, Türkiye'de de panik gereksiz şimdilik. Tabii, bu "eğer" büyük harflerle yazılıp altı çizilmeli.
Fazıl Say ağzını bozmadığı zaman makul şeyler söyleyebiliyor. Radikal gazetesine verdiği demeçte "uluslararası yarışlarda sanat ile var olmak" gereğini vurguluyor, kimi kurumlar beğenilmiyorsa onların büsbütün yok edilmeyip düzeltilmelerini öneriyor, sanatçılarımızdan "yanlış sistemlerin kurbanları" diye söz ediyor, "Memur sanatçı kavramına elbette karşıyız" diyor.
Hazırlanan tasarı konusunda haklı soruları var: Teşvik ve ikramiye maaşlarının kaldırılmasıyla sanatçı aylıkları 35% azalacak mı? (Proje bütçelerinde başka ülkelerdeki gibi verime göre hak tanınmasıyla sanatçılar çok daha iyi kazanç sağlayabilir sanırım.)
Projelere destek en çok 50% ise, gerisi nasıl bulunacak? (İngiliz örneğinde destek yüzde doksana çıkabiliyor. Bizde de daha yüksek tutulması doğru olur.)
Say'ın en önemli sorusu şu bence: "Yıllarca halktan kopuk kalan kurumlarımız nasıl el uzatabilecek halka?"
Hepsi tartışılmalı. Gırtlak gırtlağa gelmeden.