Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Oto-çelme

Yıldönümleri genellikle anlamsız takvim rastlantılarıdır; ama özeleştiri amacıyla dönemlerin gözden geçirilmesine yol açarsa, hesaba katılmaları yararlı olabilir.
SABAH yazarlığım bugün beşinci yaşına basarken bendeniz ömrümün son dönemine not vermeye çalışıyorum.
Çıkmazlarda bocalayan darbezede ülkemde gazete yorumculuğunun bir işe yaramadığını görmüş, yıllarca emek verdiğim o alandan ayrılıp hayli zaman yurt dışında yaşamış, sonra toplumumuzda yeni bir dinamizmin canlandığını fark edince düşündüklerimi kamuoyumuza duyurmak için yeniden kaleme sarılmaya karar vermiştim 2009 baharında.
Ne düşünüyordum?
Sol geçinen partimiz sol düşmanı vesayetlerin ve sömürgen seçkinlerin yanında, yani gerçekte sağdaydı. Alt sınıfların durumunu hızla düzeltmeye başlayan, asker savurganlığını kısıp sağlık ve eğitim harcamalarına ağırlık veren parti ise ötekinin solunda olduğu halde sağcı sayılıyordu.
Sırf "dinci" bilindiği için.
Aydın geçinenlerin ise kafası karışıktı.
Mustafa Kemal'in antiemperyalist devrimciliği ile Kenan Evren'in "Atatürkçü" kisveli faşizmini birbirinden ayıramıyor, solculuğu din aleyhtarlığı ile eşanlamlı görüyor, "Türkiye İran olacak" propagandasının gazına gelmekten kurtulamıyorlardı.
Halkın büyük çoğunluğu dindar olduğuna göre, demokratik uygulamalarla iktidara getirilen partinin de dine saygılı davranması doğaldı. Ama şeriat getireceği, bunu yapmak istese bile başarabileceği yoktu. Önleri açılan alt sınıflar bellerini doğrulttuktan sonra ne kadar dindar olacaklarına kendileri karar verirdi. Buydu solculuğun da gereği.
Dürüst basın yorumculuğunun işlevinin kavramları netleştirerek toplumdaki sağlıksız kutuplaşmayı gidermeye çalışmak olduğunu düşünüyordum. Onu en iyi bu gazetenin yaptığını gördüm, seçimimi de öyle yaptım. Dört yılda yaşananlar yanılmadığımı kanıtladı.
Ama Hıncal Uluç yardımını isteyip nerede yazdığını soran bir kadının "Ben o gazeteye elimi sürmem" dediğini anlattı geçenlerde. Öyle tepkilerle benim de karşılaştığım oluyor. Bir gazeteyi okumayan insanların ona ilişkin önyargıları neye dayanarak sürdürdüklerini anlamak zor.
Tek açıklaması şu: Okudukları gazetelerdeki kimi kalemşorlar "yalaka" gibi iğrenç sözcüklerle şartlandırmakta onları.
O meslektaşlar arasında yıllar yılı ballı maaşlar alıp, yüz binlerce dolarlık haraçlar kapıp kovulduktan sonra sövgü uzmanı "ilerici" kesilmişler var. Sağ-sol belli oldukça ofsaytta kaldıklarının farkında değiller.
Ne ad takmalı öylece kendilerini çelmeleyenlere?
Hadi pis kafiye olsun: Salaka!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA