Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları MHP dışındaki bütün partileri yeni bir yolun ve kararın eşiğine getirdi. AK Parti mevcut şartların bir gereği olarak gelenek ve yenileşme çerçevesinde bir arayış içine girdi.
CHP'deki tartışmalar her ne kadar 'yeni siyaset arayışı' ekseninde seyretmese de, hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı anlaşılıyor. Öte taraftan, HDP çizgisi de 10 Ağustos seçim sonuçlarını analiz edip tarihi bir karar almak durumundadır:
Çözüm Süreci ile birlikte yaşanan normalleşmenin bir sonucu olarak siyasal sözlüğümüze giren Türkiyelileşme çabasına devam mı edilecek yoksa Kürtlerin yoğun yaşadığı illere odaklanan dar bir siyaset mi izlenilecek?
Demirtaş'ın oylarını hem sayısal hem de oransal olarak arttırdığı açık bir şekilde gözükmektedir. Öte taraftan Demirtaş'ın Batı'da aldığı oyları farklı değişkenlerle kategorileştirmek gerekiyor.
Doğu'daki hedef kitlesine ulaşan Demirtaş, Batı'da ise beklediğinden daha farklı bir tabloyla karşılaştı. İlk olarak, CHP seçmeni adayına büyük oranda sahip çıkarak CHP'den Demirtaş'a yönelebilecek muhtemel oy kaymasının önüne geçti. Alevi seçmenden ise, Dersim başta olmak üzere Doğu'daki birkaç ilin Alevi yoğunluklu ilçelerini saymazsak, Demirtaş'a oy kayması çok kısmi oranlarda gerçekleşti. Örneğin, önemli miktarda Alevi nüfusuna sahip olan Hatay, Çorum, Tokat ve Nevşehir gibi şehirlerde Demirtaş'ın oyu yüzde 3'ün üzerine çıkamadı.
Son olarak, sol-liberal kitleden gelen oylar Demirtaş'ın İstanbul'daki toplam oyunun ancak yüzde 20'sine karşılık gelmektedir.
İstanbul'da Demirtaş'ın oylarının yükselmesine çevre ilçelerde yaşayan Kürtlerin neden olduğu gözleniyor. Bu sadece metropollerde ulaşılan bir sonuç değil, bütün sahil şeridindeki ve Anadolu kentlerindeki eğilimi de yansıtmaktadır.
Kısacası, 10 Ağustos seçim sonuçları tarafgirlikten uzaklaşılıp sosyolojik, demografik ve coğrafi bir duyarlılıkla incelendiğinde, Demirtaş'ın Batı'da aldığı oyların yerleşik Kürt nüfusun yaşadığı yerlerde yoğunlaştığını, Demirtaş'ta mutabık kalan sosyalist çevreler ile seçime ilk defa katılan genç seçmenden de hatırı sayılır bir oranın Demirtaş'a yöneldiğini iddia edebiliriz. Yani Demirtaş'ın oyları HDP'nin Türkiyelileşmesi ile Kürtler'in normalleşmesini ifade ediyor.
Peki, bu veriler ışığında, HDP'nin bundan sonraki yönelimi ne olacak? Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, Demirtaş kampanyası boyunca Kürtçülüğü bir kenara bırakıp Batı'daki seçmenin sosyo -kültürel evrenine dokunarak siyasal bir sempati uyandırdı. Türkiye genel siyasetinin çeperinde dolaşan Kürt siyasal hareketinin bu açılımı genel bir HDP projesine dönüşebildiği oranda partiyi merkeze taşıyacak bir potansiyeli de beraberinde getirecektir. Farklı etnik, dini, mezhepsel ve kültürel gruplarla temas imkânını yakalayan hareket, sahici bir oya dönüşmese de, sıkı bir imaj çalışmasından alnının akıyla çıktı. Toplumsal çeşitliliklerin büyük çoğunluğuna denk düşen bir siyasal çoğulluğun kapılarını aralayan Demirtaş, gücünü ve meşruiyetini halktan alan bir vizyonla HDP'nin Türkiye siyasetindeki duruşunu ve işlevini kalıcılaştırmalıdır. Ayrıca, bunca zamandır kurguladığı jargonla ideolojik müphemliğin içinde patinaj çeken hareket, artık topluma siyaset sunarak bir ivme kazanabileceğini de anlamış oldu.
Çözüm süreci ile birlikte askerin Kürt meselesi üzerindeki gölgesinin kaybolduğu, yine aynı militer duygulardan beslenen 'gerillacılık' mitinin sorgulanmaya başlandığı bir evreye doğru yaklaşan Türkiye'de HDP'nin ülke sathına yayılması normal bir siyasi iklimi de beraberinde getirecektir. Çözüm süreci ile doğan, HDP fikri ile temelleri atılan, Demirtaş'ın Cumhurbaşkanlığı kampanyası vesilesiyle toplumla tanışan bu yeni vizyon; kısa sürede geçilemeyecek sancılı bir yolu, çabucak atlatılamayacak bir mücadeleyi gerektirmektedir. HDP için Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları, geri dönüşü olmayan bir süreci perçinlemiştir.