Türkiye'nin en iyi haber sitesi
KEREM ALKİN

Çin için zihinler karışık

Sesli dinlemek için tıklayınız.

Uluslararası ekonomi-politik sisteme yönelik olarak yoğunlaşan 'yeniden yapılanma' tartışmaları, 'küresel düzen'in yeniden kurulmakta olduğuna dair tanalizler küresel güç merkezleri arasındaki çok yönlü rekabetin nereye evrileceği başlığını da derinleştiriyor. Birinci düzeyde küresel güç merkezleri olarak tanımlanan ABD, Rusya ve Çin ile, ikinci düzeyde küresel güç merkezleri olarak tanımlanan Avrupa Birliği, Hindistan ve Japonya'nın üretim, ticaret, teknoloji, enerji ve güvenlik alanlarında gösterdikleri performans, E7 ülkeleri olan Türkiye, Brezilya, Endonezya ve Meksika'yı da yakından ilgilendiriyor. Çin'in küresel imalat sanayinde yüzde 31 pay ile, ABD dahil takip eden 6 ülkenin küresel imalat sanayindeki paylarını tek başına karşılıyor olması, küresel yarı iletkenler, elektrikli araçlar, güneş enerjisi teknolojileri ve kritik minerallerdeki kritik rolü küresel güç merkezleri arasında istisnai bir konumda olmasına sebep oluyor.
Bununla birlikte, son dönemde Çin için hız kazanmış olan 'Japonyalaşma Sendromu'na dair tartışmalar, Çin'in dünya ekonomisindeki güçlü konumu kadar, aşırı büyüyen konut pazarı, aşırı büyüyen toplam ulusal borç ve beklenenden hızla yaşlanan nüfus boyutlarıyla da öne çıkmakta. ABD ve Çin'in toplam milli borcu 'Kovid-19' küresel virüs salgınında birlikte artarken, ABD'nin toplam borcunun GSYH'ya oranı yüzde 300'e yaklaşmıştı. Sonrasında ABD'nin toplam borcunun milli gelire oranı yüzde 252'ye gerilerken, Çin'in toplam borç oranı yüzde 291'e yükselmiş durumda. Küresel toplam milli borç/ GSYH ortalamasının yüzde 226 olduğunu dikkate aldığımızda, Çin'in bu derece yüksek bir borç yükünü yönetmesi için büyüme performansını güçlü tutması gerekecek. Oysa, son dönemde büyüme performansında da bir ivme kaybı olduğu gerçek. Türkiye ise, toplam milli borç oranında yüzde 95 ile en düşük borcu olan ülkeler arasında.
Çin'in diğer bir önemli sorunu da imalat sanayindeki kapasite fazlası. Dünya ekonomisi 2000 ile 2019 arası ortalama yüzde 3 ile 3,5 arasında büyürken, küresel ticaret 2000 ile 2020 arası yüzde 4,4 büyür iken, Çin'in imalat sanayindeki dev kapasitesi kendisi için sorun teşkil etmiyordu. Ancak, G7 ülkeleri için demir-çelik ve gemi üretimi kapasitesi başta olmak üzere, pek çok sektördeki dev kapasite büyük sorun teşkil etmekteydi. Ne zaman ki 'Kovid-19' küresel virüs salgını ive üstüne başta Rusya-Ukrayna Savaşı ve Ortadoğu'daki insanlık dışı gelişmeler başta olmak üzere küresel ve bölgesel jeopolitik gerginlik ve tehditler eklendi, dünya ekonomisinde ve küresel ticarette ciddi bir ivme kaybının yaşandığına şahit olduk. Dünya ekonomisi ve küresel ticaretteki bu zafiyet Çin'in pek çok sektördeki dev kapasitesini bugün bir soruna dönüştürmekte.
Üçüncü önemli başlık ise Çin'in hızlı yaşlanma sorunu. Bunun yanı sıra kişi başına ortalama GSYH'daki artış oranında gözlenen ivme kaybı. 2023 ile 2006 arası Asya'nın yükselen ekonomileri arasında kişi başına milli geliri en düşük oranda artması öngörülen olan ülke yüzde 3,9 ile Çin. Bunun yanı sıra, 18 trilyon doları aşacak olan Çin'in GSYH'sının sadece 3,5 trilyon doları dünyaya satılıyor. Çin'in kendi halkına 15 trilyon dolara yakın üretilen mal ve hizmeti tükettirmesi gerekiyor ki, ekonomisi büyüsün. Bu nedenle, makul nüfus artışının yanı sıra, gelir dağılımı adaleti ve Çin halkının ortalama yaşam standardının makul artışı Çin ekonomisinin geleceği için hayli önemli. Çin giderek güçlenen bir ekonomi mi, yoksa zayıflayacak bir ekonomi mi, şimdilik zihinler karışık.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA