Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜCEL ACER

Öğrenci Protestoları ve ABD’nin İnsan Hakları Çelişkisi

İsrail'in 7 Ekim 2023'ten beri Gazze'ye yönelik olarak gerçekleştirdiği saldırılar meşru müdafaa kılıfı altında devam ederken, 20. ve 21. yüzyılda eşine az rastlanır bir insani drama, sivil kıyımlara ve uluslararası suçlara yol açmaktadır. İsrail'in Gazze'ye başlattığı doğrudan saldırılardan daha üç yıl önce BM Genel Sekreteri, 21 Mayıs 2021'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na hitaben yaptığı açıklamada "Yeryüzünde bir cehennem varsa, o da bugün Gazze'deki çocukların hayatıdır" demişti. Saldırılarla beraber şu ana kadar 35,000'in üzerinde sivil öldürülürken, 2 milyon insan yerlerinden edilerek geri dönemeyecekleri bir şekilde evleri ve yerleşim yerleri yerle bir edilmiş durumdadır.

Açlık, her açıdan ağır yaşam koşulları ve çaresizlikle baş başa bırakılmış yüzbinlerce sivil hala saldırılara uğrarken ve hayatlarını kaybederken, en dikkat çekici hususlardan birisi de bu vahşetin sorumlusu İsrail'in Batı dünyası tarafından eşine az rastlanır bir kararlılıkla korunmaya devam edilmesidir. Bu bağlamda Batı'daki bazı ülkelerde Gazze'deki vahşeti ve İsrail'i kınayan göstericiler şiddetli müdahalelere maruz kalmakta ve göz altına alınmaktadırlar.

Bunun en tipik örnekleri yakın zamanda ABD'nin bazı üniversitelerinde yaşanmaya başlandı. Gazze'de yaşananlara ve İsrail'e yönelik protesto gösterileri, New York'daki Columbia Üniversitesi'nde başlamıştı. Öğrenci protestocular geçen hafta bir protesto çadırı kurmuşlardı. Columbia Üniversitesi'nde yetkililerinin polisi aramasının ardından geçen hafta 100'den fazla göstericinin göz altına alınmasının ardından protestolar diğer üniversitelere de yayıldı.

Geçtiğimiz Çarşamba günü Güney Kaliforniya Üniversitesi ve Teksas'ta da gösteriler patlak verdi. Burada öğrenciler ile çevik kuvvet polisi arasında yaşanan arbede sonucunda 20'den fazla kişi gözaltına alındı. George Washington Üniversitesi'nde de yaklaşık 50 öğrenci Perşembe günü okulun Üniversite Bahçesi'nde bir protesto çadır kurdular. Buna pararlel olarak Massachusetts'teki Harvard Üniversitesinde de protestolar başladı.

Kuzey Kaliforniya Üniversitesi'nde, New York Üniversitesi'nde, Boston'daki Emerson College'da da gösteriler oldu ve 100'ün üzerinde öğrenci tutuklandı. Benzer şekilde Yale Üniversitesi'nde yapılan gösterilerde de gözaltına alınan öğrenciler oldu. Perşembe öğleden sonra Indiana Üniversitesi Bloomington'da kol kola bağlanan protestoculara kalkan ve coplarla saldıran polis, 33 öğrenciyi göz altına aldı. Michigan Eyalet Üniversitesi'nin East Lansing kampüsünde ve Connecticut Üniversitesi'nde yaşanan öğrenci protestolarına polis müdahale etti.

Protesto gösterisi yapan öğrencin büyük ölçüde bağımsız hareket ettikleri, diğer üniversitelerdeki akranlarından yalnızca ilham aldıklarını ifade edilmektedir. Çok genel olarak ifade etmek gerekirse öğrenciler, üniversitelerin kendilerini İsrail'in Gazze'deki askeri saldırılarını destekleyen tüm şirketler ile ve bizzat İsrail ile ilişkilerini kesmelerini talep etmektedirler.

Öğrenci protestoları ABD üniversitelerinde yayılır yayılmaz İsrail başbakanı Netanyahu protestoların "anti-semitik" olduğunu ve bunlara bir son verilmesinin sağlanması gerektiğini ifade etti. ABD Başkanı Biden da protestolara ilişkin olarak "Yahudi karşıtı gösterileri kınıyorum" şeklinde bir beyanda bulundu.

Netanyahu ve Biden'ın bu açıklamaları öylesine yapılmış sıradan açıklamalar değil. Antisemitizm kılıfı uzun süredir olduğu gibi hala esasen Yahudilere karşı ayrımcılığın değil İsrail'in eleştirilmesinin önlenmesinin bir aracı olarak kullanılmaktadır. Antisemitizmle mücadele kavramı Batılı ülkelerce de tam olarak böyle uygulanmaktadır.

AGİT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) bünyesinde 2003 yılandan beri yapılan "Antisemitizm Sempozyumu" bağlamında antisemitizm, Yahudilere sözlü saldırı, nefret söylemleri, Yahudilere ya da Yahudi kurumlarına şiddet içeren saldırılar, Neo-nazi faaliyetleri ve Holokost reddi gibi eylemler olarak tanımlanmaktadır. Ancak tanımı esasen bu şekilde yapılan ve Yahudilere karşı ırk ayrımcılığının önlenmesini içeren bu kavram genişletilerek İsrail'in insani prensipleri ve uluslararası hukuk kurallarını ihlal eden eylemlerinin dahi eleştirilmesinin engellenmesinin bir aracı olarak kullanılmaktadır.

Nisan ayında Malta'da düzenlenen 2024 yılı AGİT Antisemitizm Sempozyumu'nda yapılan konuşmalar bunun tipik örnekleri olmuştur. Sempozyum'da Türkiye hariç katılımcı devletlerin hiçbirisi İsrail'e karşı herhangi bir eleştiri dillendirmemişlerdir. İfade edildiği gibi şayet Gazze saldırılarından bu yana antisemitik eylemlerde bir artış var ise bunun asıl nedenin İsrail'in hukuk ve insanlık dışı uygulamaları olduğunu Türkiye hariç hiçbir katılımcı devlet dile getirmemiştir.

Kaldı ki antisemitizm Ortadoğu'da değil Avrupa da doğmuş bir kavramdır. Filistinlilerin yerinden edilmesi ile Ortadoğu'da ancak İsrail'e karşı bir öfke doğduğu söylenebilir. Bütün ırk ayrımcılıklarına karşı olduğu gibi antisemitizme karşı da müsamaha gösterilmemesi gerekmektedir. Ancak İsrail'i eleştirmenin ve protesto etmenin antisemitik olmadığının, İsrail'in uluslararası hukuku ihlal eden eylemlerini eleştirmenin antisemitizmle hiçbir alakasının bulunmadığının kabul edilmesi gerekir.

ABD Dışişleri Bakanlığı'nın her yıl yayınladığı ve 200'e yakın ülke hakkında bölümler içeren İnsan Hakları Raporu ile dünyanın geri kalanına insan hakları dersi verilmeye çalışan ABD'nin, Gazze'de devam eden eşine az rastlanır vahşeti protesto eden öğrencileri şiddet kullanarak engellemesi ve göz altına alması, insan hakları ve demokrasi kavramları adına çok açık çelişkiler oluşturmaktadır. Bu türden çelişkiler artık dünya kamuoyunun daha fazla dikkatini çeker bir hal almış durumdadır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA