Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TUNÇ DEMİRTAŞ

Batı Afrika’da Darbelerin Arka Planı

Ağustos 2020'de Mali'de, Eylül 2021'de Gine'de, Nisan 2021'de Çad'da gerçekleşen darbelerden sonra 24 Ocak 2022'de Burkina Faso'da darbe gerçekleşti. Afrika'da Sahel Kuşağı olarak adlandırılan ve sömürgecilik dönemi neticesinde Fransız etki alanı olan bölge son dönemde oldukça hareketli.

Günümüzde Batı Afrika toplumlarının demokrasi beklentilerinin darbeler nedeniyle karşılanamadığı açık. Demokrasinin arzulandığı ancak güvenlik mimarisinde ciddi sorunların olduğu Batı Afrika'da bu güvenlik açıkları maalesef darbeleri ortaya çıkarıyor. Karşılıklı güvenin ve güvenliğin tam sağlanamadığı bir ülkede sağlıklı bir demokrasinin işlemesi oldukça zor. Dolayısıyla bölgede halklar arasında var olan güvensizliğin yanı sıra ülkede iktidarda olan yönetimlerin ve terörist grupların uygulamaları sonucunda yakınlarını kaybeden toplumlarda demokrasi bir öncelik değildir. Özellikle, devletine tam güveni olmayan toplumlarda yalnızlık hissi hâkim olmaktadır. Dolayısıyla bu durum kaçınılmaz bir şekilde o ülkede isyanların çıkmasına ve klan/kabile temelli silahlı grupların ortaya çıkmasına yol açmakta. Devletin giderek zayıflamasına giden sürecin bu şekilde başlaması ile ülke içinde huzursuzluk artmakta ve darbeye giden süreçler yaşanmaktadır. Bununla birlikte yaşanan iktidar mücadeleleri de darbelerin yaşanmasına yol açan diğer bir unsurdur.

"Terörle Mücadele" İçin Darbe

Her darbenin farklı dinamikleri ve kendine göre gerekçeleri bulunmaktadır. Her ne kadar Batı Afrika'da gerçekleşmişse de Mali ve Burkina Faso'da gerçekleşen darbeyi Çad'daki darbeden ayrı okumak gerekir. Nitekim Mali'de gerçekleşen darbede sebep, hükümetin terörle mücadelede etkisiz kalmasıydı. Son olarak Burkina Faso'da gerçekleşen darbede ordu, ülkedeki güvenlik sorununu çözemediğini gerekçe göstererek demokratik olarak seçilmiş olan devlet başkanı Rock Christian Kabore'yi devirdi. Çad'da ise askeri yönetim yine ordu içindeki bir cunta tarafından devrilmişti.

Son birkaç yılda Burkina Faso'da güvenlik krizine neden olan DEAŞ ve El-Kaide bağlantılı terör gruplarının saldırıları, hükümet karşıtı protestoların yaşanmasına neden olmaktaydı. Bu durum Burkina Faso toplumunda, demokratik rejimden ziyade askeri yönetimin terörü yenebileceği algısını oluşturmuştu. Bu algı Yarbay Paul Henri Sandaogo Damiba'nın darbesine yönelik büyük halk tepkisi olmamasını da kısmen açıklıyor.

Öte yandan Fransa geliştirdiği bölgesel ilişkiler üzerinden birçok Afrika ülkesinin tepkisine rağmen kıtada terörle mücadele bahanesiyle askeri varlığını sürdürdüğü ve 2014'te sonlandırdığı Serval Operasyonunu başlatmıştı. Daha sonra yine Afrika ülkelerinin tepkisine rağmen bu kapsamda görev yapan askerleri "Barkhane Operasyonu" adı ile Burkina Faso'nun da dahil olduğu 5 ülkeye kaydırarak etki alanını genişletmeyi amaçladığından beri Batı Afrika halkları Fransa'yı ciddi şekilde eleştirmekte.

Küresel Güç Mücadelesinde Yeni Bir Alan: Batı Afrika

Afrika'ya olan küresel ilgi ve kıtanın farklı alt bölgelerinde yaşanan rekabet son dönemde artış göstermekte. Bu bağlamda Fransa, Rusya, Çin, Türkiye gibi aktörler Afrika'daki rekabette öne çıkıyor. Batı Afrika'da Fransa, azalan gücünü konsolide etmeye çalışan ülke olarak dikkat çekerken; Rusya, silah transferleri ve özellikle Wagner grubu üzerinden Batı Afrika'da etkisini artırmakta. Öte yandan Çin, askeri ve ekonomik olarak bölgede angajmanını artırmaya çalışmaktayken; Türkiye, temelde Afrika'ya yönelik karşılıklı kazanmaya dayalı politikalar izlemekte.

Batı Afrika'da yaşanan güç mücadelesi şüphesiz en çok bölgede yaşayan halkları etkilemektedir. Geçmişte sömürgeciliğe maruz kalan günümüzde ise sömürgeciliğin yeni biçimlerine ve küresel güç mücadelesine sahne olan Batı Afrika halkları küresel güçlerin rekabet alanında sıkışmaktalar. Son yıllarda Mali, Gine, Çad ve Burkina Faso'da gerçekleşen darbeler ve Nijer'de Mart 2021'de yaşanan darbe girişimi ile beraber bölgede yer alan Kamerun, Senegal ve Fildişi Sahili gibi ülkelerin güç mücadeleleri kapsamında yaşanabilecek darbeler konusunda bundan sonraki süreçte dikkatli olması gerekiyor.

Afrika'da bazı ülkelerde sömürgecilik geçmişinin etkisiyle devlet-toplum ilişkileri sağlıklı bir şekilde kurulamıyor. Bu husus diğer dinamiklerle birlikte darbeler ve iç çatışmalar için uygun bir ortam oluşturuyor. Fransa kendince "arka bahçe" olarak nitelendirdiği Batı Afrika'da, kaybettiği nüfuzunu konsolide etmeye çalışıyor. Ancak Fransa, bu konuda artık rakipsiz değil. Zira farklı bölge dışı ülkeler de Afrika'da geçmişe göre daha etkili politikalar uyguluyor.

Bu bağlamda Rusya'nın Afrika politikasının taşıyıcı sütunları silah transferleri, anti-emperyalizm söylemi, ekonomik araçlar ve son dönemde de Rus özel güvenlik şirketi Wagner üzerine inşa edilmiş durumda. Rusya, silah transferleri ve ideoloji ile Afrika'da özellikle rejimlerle bağlarını güçlendirmekte. Farklı bir sütun olarak Rusya ekonomik araçlarla, Çin kadar olmasa da Afrika ülkelerine krediler sağlamakta ve kalkınmaya yönelik Afrika ülkelerine destek vermekte. Ancak son dönemde Wagner, Rusya'nın Afrika politikasındaki öne çıkan enstrüman haline geldi. Rus özel askeri şirketi Wagner'in, Afrika'da 11 ülkede 30 binden fazla silahlı gücü olduğu ifade ediliyor. Diğer bir ifadeyle son dönemde Rusya'nın Wagner üzerinden Afrika'da rejimlerle iletişim kurması söz konusu.

Batı Afrika'da son olarak Burkina Faso'da gerçekleşen darbeden sonra ilk olarak Fransa'nın etkisinin olduğu akıllara geldi. Ancak darbe sonrası süreçte Fransa'nın darbeyi kınaması, Burkina Faso'nun hava sahasını Fransız uçaklarına kapatması ve Burkina Faso halkının Rus bayraklarını açarak sokaklarda kutlamalar yapması darbenin gerçekleşmesinde Rusya'nın mı etkili olduğu sorusunun sorulmasına neden oluyor. Bu bağlamda Mali'den sonra Burkina Faso'da da, arka planında Fransa-Rusya rekabetinin yansımaları görülüyor.

Sonuç olarak, Mali, Gine ve Çad'ın ardından Burkina Faso'da gerçekleşen darbeler dizisi maalesef bölgede istikrarsızlığı artırmakta. Ayrıca bölgede DEAŞ ve El-Kaide bağlantılı terör gruplarının faaliyetlerinin giderek artması karşısında Rusya'nın Wagner üzerinden güvenlik sağlama amacıyla bölgedeki varlığına alan açması ve etki alanını geliştirmesi söz konusu. Bununla birlikte Fransa, sömürgeci zihniyet üzerinden bölgede izlediği politikalarda devlet-toplum ilişkilerini göz ardı etmeye devam ediyor. Fransa'nın bu tarz sürdürdüğü politikalar ile Batı Afrika'da nüfuz kaybetmeye devam edecek olması kuvvetle muhtemel.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA