Türk-Amerikan ilişkileri bir adım ileri, iki adım geri şeklinde devam ediyor. Liderler arasında olumlu adımlar atıldıkça ve güven artırıcı diplomatik hamleler gerçekleştirdikçe ABD müesses nizamından birtakım çevreler bu adımları sulandırmaya ve etkisiz hale getirmeye yönelik karşı hamlelerini yapıyorlar. Türkiye ile ABD bütün çabalara rağmen Münbiç konusunda ve ABD askerlerinin seyreltilmesi sonrasında Suriye'nin doğusunda ne şekilde bir yapı oluşturulması konusunda tam bir mutabakata varamadı. Amerikan tarafı devamlı surette mutabakat noktalarını sulandırmaya yönelik yeni adımlar atıyor. Türkiye ise özellikle kendi güvenliğine tehdit olabilecek konularda kararlı duruşunu sürdürüyor.
Amerika'nın Suriye özel temsilcisi James Jeffrey hafta başında temaslarda bulunmak için Ankara'ya geldi ve bu ziyaret Jeffrey'in bir ay içindeki ikinci Ankara ziyareti idi. Jeffrey ile bazı konularda mutabakat sağlandığı esnada, Washington'da bazı çevreler Türkiye'nin S-400 füzelerini alması konusunda tehditlerde bulundular. Tehditlerin de ötesinde Türkiye'nin Hindistan ile birlikte, ABD ile ticarette gelişmekte olan ülkelere tanıdığı özel gümrük programından çıkarılacağı açıklandı. Türkiye ve Hindistan'ın ortak özelliği ise her iki ülkenin de Rusya'dan S-400 hava savunma sistemi satın alması.
Washington tarafı bir yandan da başka tehditlerle Türkiye'yi köşeye sıkıştırma çabası içerisinde. ABD'li yetkililer ve onlar tarafından motive edilen yerli işbirlikçileri Ankara ve İstanbul ve Türkiye'nin birçok yerinde Türk özel sektörünün şu kadar döviz açığı var, bunun şöyle riskleri var aman ABD yörüngesinden çıkılmasın, S-400'ler alınmasın, Türkiye Suriye'de ABD ne istiyorsa onu yapsın şeklinde propaganda yapıyorlar. Bu propaganda ve manipülasyonların özellikle iş dünyasında etkili olduğu görülmekte. Türkiye ise yerel seçim atmosferine rağmen ekonomideki kırılganlıklarını gidermeye yönelik etkili adımlar atıyor. Bu adımların, seçimlerden sonra yapısal reformlarla tahkim edileceğine dair güçlü sinyaller mevcut.
ABD "koca sopa"sını yani zorlayıcı güç unsurlarını her fırsatta Türkiye'ye ve diğer bazı müttefiklerine karşı kullanmakta. Zorlayıcı güç unsurları bu kadar fazla kullanılmaya devam edilirse ve kendisini müttefik olarak algılayan aktörlere tuzak kurulup operasyon çekilmeye çalışılırsa bunun orta ve uzun vadede ABD açısından da ciddi maliyeti ve bedelleri olur. Trump gibi uzun vadeli düşünme yaklaşımı olmayan ve günübirlik zafer ve kazanımlar peşinde olan bir siyasetçi açısından bu yaklaşım kabul edilebilir bir iş tutma tarzı olabilir ancak bu ABD'yi daha da yalnızlaştıracak bir formüldür. ABD bütün sorunlarını koca sopası ile ve kurduğu tuzak ve entrikalarla çözmeye devam ederse en fazla ihtiyaç duyduğu anda etrafında dost bulamayabilir. Bunun da ötesinde eski dostlarını rakiplerinin safında bile görebilir. Özellikle Çin ve Rusya ile küresel jeopolitik rekabetin arttığı bir ortamda böylesi adımların atılması ABD açısından da büyük bir risk.
ABD son 5-6 senedir Türkiye'ye devamlı surette tuzak kurmakta ve verdiği hiçbir sözü yerine getirmemekte. Bunun karşılığında güvenlik ve dış politika konularında Türkiye'nin kendi safında olmasını bekliyor. Türkiye'nin askeri konularda ABD'ye bağımlılığının devam etmesi açısından elinden gelen bütün imkanları seferber ediyor. ABD'ye tek taraflı bağımlılık döneminin Türk insanının zihninde bitmiş olduğunun farkında olmayan bu yaklaşım yerel seçim sonuçları üzerinden de tantana koparma hazırlıkları içerisinde. Evet birileri ellerindeki tüm imkanları seferber ederek Türkiye'yi tekrar bağımlı hale getirmeyi ve Türkiye'yi kendi bölgesel tasarımlarının payandası haline getirme çabası içerisinde. ABD'nin bu samimiyetsiz yaklaşımı devam ettirme çabası sürdüğü müddetçe, Türk-Amerikan ilişkilerinde samimi adımlar atılması mümkün olmayacaktır.