Asya'nın iki nükleer gücü Pakistan ve Hindistan arasında tırmanan ve askeri çatışma ile sonuçlanan kriz tüm dünya tarafından yakından takip edilmektedir. Krizin kapsamlı bir savaşa dönmemesinin temel nedeni ise her iki ülkenin de birbirlerini yok edebilecek kapasitede nükleer silahlara sahip olmalarıdır. Hindistan ve Pakistan daha önce dört kere (1947, 1965, 1971 ve 1999) sınırları üzerinde anlaşamadıkları Keşmir yüzünden savaştı. Çatışmanın bu seferki aşaması diğer aşamalardan farklı. Hem Pakistan hem de Hindistan son dönemde attıkları siyasi adımlarla yeni şekillenen küresel güç dengesine göre konumlanmaktadır. İki ülkenin de askeri harcamaları hızlı bir şekilde artmaktadır. Her ne kadar meselenin kökeni Jammu Keşmir'in statüsü ile ilgili olsa da bu seferki gerilimin görünmeyen aktörleri Çin ve ABD'dir.
ABD krizin neresinde?
Pakistan ve Hindistan arasındaki sorunları sadece Keşmir meselesi ile sınırlı tutmak doğru olmayacaktır. Özellikle son yıllarda bölgede yeniden oluşmaya başlayan güç dengesi ve hegemonya mücadelesinde olan Çin bölgede kendisine rakip olarak Hindistan'ı görmektedir. Çin'in yükselişini kontrol altına almak isteyen ABD ise Çin'i dengelemek için Hindistan ile özel ilişkiler geliştirme çabası içerisindedir. ABD ile Hindistan arasında son dönemde stratejik öneme sahip çok sayıda anlaşma imzalandı. Bu anlaşmalarda askeri iş birliğini de içeren birçok konu başlığı bulunmaktadır. ABD firmalarının önümüzdeki dönemde üretim üslerini Çin'den Hindistan'a ve bölgedeki diğer ülkelere kaydırmaları da söz konusu olacaktır. Bu kayma Çin açısından bir ulusal güvenlik meselesi olarak ele alınmaktadır. Bu durum sadece ekonomik rasyonalite içerisinde ele alınamaz. Hem ABD tarafı hem de Çin yakın dönemdeki hegemonik rekabetin iki büyük güç arasında geçeceğinin farkındadır. Şu anda atılan adımlar yakın dönemde oluşacak jeopolitik çerçevenin belirlenmesine yöneliktir.
Çin krizin neresinde?
Pakistan, Çin ile siyasi, askeri ve ekonomik açıdan oldukça derin ilişkiler geliştirmektedir. Çin Pakistan'a askeri yardım konusunda önemli adımlar attı. Çin'in planladığı stratejik "Yol ve Kuşak Projesi"nin en önemli aşamalarından biri Çin-Pakistan ekonomik kuşağının oluşturulmasıdır. Toplam 1 trilyon dolarlık proje içerisinde Çin-Pakistan ekonomik kuşağına ayrılan bütçe yaklaşık 62 milyar dolar civarındadır. Bu bütçeye Çin'in Pakistan'a askeri yardımları da eklendiğinde çok daha kabarık bir ekonomik tablo ortaya çıkmaktadır. Çin'in bu mega projesinin hayata geçebilmesi için başlangıç noktası Pakistan olacaktır. Ayrıca bu proje salt iktisadi bir proje değildir. Çin'in küresel hegemonyasından rahatsızlık duyanlar açısından bu projeyi Pakistan'da kısıtlamak ve projeyi işlevsiz kılmak önemlidir. Çin açısından ise projenin Pakistan ayağının başarılı olması hem diğer aktörlerce bir teşvik kaynağı niteliğindedir hem de projenin tahmin edilen süre içerisinde bitirilmesini sağlayacaktır. Mevcut durumda ortaya çıkan gerilim projenin ilerlemesi konusunda da zaman kaybettirecektir.
Mevcut kriz güç dengesine dayalı yeni küresel jeopolitiğin ilk somut krizi olarak kayda geçecektir. Krizin görünen aktörleri Hindistan ve Pakistan olsa da görünmeyen aktörleri Çin ve ABD de krizin seyri noktasında etkili olmaktadır. Nükleer güçlerin vekil konumunda oldukları ilk uluslararası kriz ile karşı karşıyayız ve bu seferki kriz kolay bir şekilde geçiştirilemeyecek durumdadır. Mevcut kriz Pakistan'ı Çin'e daha fazla yakınlaştırıp daha fazla bağımlı hale getirecek, Hindistan'ı da ABD ve diğer Batılı ülkelere daha fazla yakınlaştıracaktır. Pakistan Başbakanı İmran Han'ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan arabuluculuk talebinde bulunması önemli bir gelişmedir ancak bu aşamada krizin hızlı bir şekilde yatışmasını beklememeliyiz. Bu açıdan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da krizi çözme noktasında aktif rol alacaksa uzun bir mesaiye hazırlıklı olması gerekir.