Trump beklenmedik şekilde ABD'nin DEAŞ ile mücadelesinde zafer kazandığı ve askeri varlığının kısa süre içerisinde Suriye'yi terk edeceği açıklamasını yaptı. Bu açıklama başta Washington'da Amerikan Savunma Bakanlığı Pentagon olmak üzere dış politika ve güvenlik konuları ile ilgili çalışan kurumlarda şok etkisi yarattı. Bu kararın Savunma Bakanı James Mattis ve sahadaki askeri yetkililerle istişare edilmeden alındığı iddiası ABD basınında tartışma konusu oldu. PKK/PYD ve destekçileri ise Trump'ın kararından dolayı derin bir hayal kırıklığına uğradılar. PYD/YPG'nin ABD askeri varlığı olmaksızın Suriye'nin kuzeyinde var olması ve uzun vadeli etki alanı oluşturması oldukça güç. Bu nedenle ABD'nin çekilme kararından en olumsuz etkilenecek olan aktör PYD/YPG olacaktır.
Trump'ın açıklaması Suriye'de Fırat'ın doğusuna yönelik askeri operasyon hazırlığı içindeki Türkiye'de son derece olumlu karşılandı. Açıklamanın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Trump ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından gelmesi iki lider arasında bir anlaşmaya varıldığı yorumlarına yol açtı. Aynı günün sabahı ABD Kongresinin Türkiye'ye Patriot füze sisteminin satışını onaylaması Türkiye ile ABD arasında daha kapsamlı bir mutabakata varıldığı izleniminin oluşmasına neden oldu. Türkiye ve ABD'nin Suriye'de askeri olarak karşı karşıya gelmeleri iki NATO müttefiki arasında tamir edilmesi güç bir krizi ortaya çıkarabilirdi. Böylesi bir kriz ABD Başkanı'nın kararı ile engellenmiş oldu. Eş zamanlı olarak gerçekleşen Türkiye'ye Patriot satışının onaylanması, Suriye'den asker çekme kararı ve ABD'de FETÖ mensuplarına yönelik soruşturma başlatılması gelişmeleri bir arada düşünüldüğünde Washington'ın Ankara'ya dair yaklaşımında kapsamlı bir değişiklik yaşandığı izlenimini vermekte.
İlişkilerde normalleşme başladı mı?
ABD'de başta Pentagon özellikle de Merkezi Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) 2003'teki 1 Mart Tezkeresi'nin TBMM'de onaylanmamasından bu yana Türkiye'ye karşı hasmane bir tavır sergilemekte. ABD Dışişleri Bakanlığı ve Neocon elitin hakim bulunduğu kesimler özellikle 2015'ten bu yana Türkiye'de AK Parti hükümetine karşı düşmanca adımlar atmakta. Türkiye'ye yönelik olarak alınan bu kararlar hayata geçirilebilirse iki ülke arasında güven inşasına çok ciddi katkı sağlayacaktır. İkili ilişkilerde yaşanmakta olan türbülans hızla normalleşme sürecine girecektir. Bu normalleşme Türkiye'nin ABD'ye yönelik olarak duyduğu kaygıları azaltırken Amerikan tarafında Türkiye ile bölgesel iş birliğinin yeniden önünü açacaktır.
Washington'da Ankara'yı baskı ve tehditlerle köşeye sıkıştırarak diz çöktürtmeyi savunan Türkiye düşmanı bürokrat ve danışmanlar Trump yönetiminin tavrından en fazla rahatsızlık duyan kesim oldu. Trump yönetiminin Türkiye'yi tekrar kendi yanında Ortadoğu denklemine dahil etmesi kolay ulaşılabilecek bir hedef değildir. Türkiye'yi de hedef alan İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan'dan oluşan ittifak başta Yemen'de olmak üzere Irak ve Lübnan'da başarısız olmuştur. Kaşıkçı cinayetiyle ortaya çıkan son fiyasko bu ittifakı ABD'nin bölgesel çıkarlarını korumak açısından güvenilir bir seçenek olmadığını daha net bir şekilde ortaya koymuştur.
Bütün bu gelişmeler bir arada okunduğunda ABD'nin Suriye'den çekilme kararının Türkiye açısından diplomatik bir zafer olduğu sonucuna varılabilir. Daha da önemlisi Washington'da Türkiye'de rejim değişikliğini ve Ankara'yı köşeye sıkıştırarak zorlamayı savunan kesimin başarısız olduğu tescillenmiştir. Türkiye-ABD ilişkilerinin tekrar müttefiklik ekseninde uyumlu bir şekle girmesi için atılması gereken çok adım var. Belki de bu ilişki türüne geçiş sağlanamayacak ancak ABD ile yaşanabilecek yapısal kırılmanın önüne geçilmiş oldu.