NATO Dışişleri Bakanları bu hafta Brüksel'de bir araya gelerek ittifakın öncelikleri ve hedefleri doğrultusunda ne tür adımların atılması gerektiğini ve daha önce alınan kararların uygulamadaki etkinliğini görüştü. Toplantının ana gündemi ittifakın savunma durumu, Ukrayna'ya yapılan yardımların geleceği, Balkanlar'daki istikrar ve İsveç'in üyelik başvurusu olarak ifade edilebilir. Bu anlamda yıl içinde gerçekleştirilen Vilnius Zirvesi'nde alınan kararlar doğrultusunda Ukrayna ile olan ilişkilerin derinleştiği görülürken, Balkanlar'da geçtiğimiz aylarda ortaya çıkan gerginliklerin de ittifakın kararlılığı bakımından bir test niteliğinde olduğu anlaşılıyor.
Ukrayna Savaşı ve Yapılan Yardımlar
Rusya'nın geçtiğimiz sene Şubat ayında başlattığı saldırıyla birlikte NATO'nun en önemli gündem maddesi, ittifak mensubu ülkelerin güvenlik ve savunmalarının artırılması, bunun yanı sıra Ukrayna'ya da mümkün olduğunca yardım edilmesi olmuştu. Bu süreçte NATO, özellikle doğu kanadını yüksek sayıda gelişmiş savaş uçakları, sofistike hava ve füze sistemleri ile güçlendirmişti. Bu süreçte NATO üyesi ülkeler tarafından Ukrayna'ya yoğun bir şekilde askeri, finansal ve teknik destek sağlandı. NATO bu yardımın hızlandırılmasında ve koordinasyonunda çok önemli bir rol oynadı. Süreç içerisinde NATO ve Ukrayna ilişkileri hızlı bir şekilde derinleşti. Hatta Ukrayna'nın olası bir NATO üyeliği sık sık konuşulmaya başlandı. Bu kapsamda ikili ilişkileri daha da derinleştirecek adımlar atıldı.
Vilnius'taki zirvede teşkil edilen NATO-Ukrayna Konseyi ilk kez dışişleri bakanları düzeyinde bu hafta toplandı. Konsey öncesinde Ukrayna'ya gerçekleştirilen yardımların durumu ve Rusya'nın tahıl anlaşmasından çekilmesi gibi hususlar üzerine toplantılar da gerçekleştirilmişti. Yapılan yardımlar ve verilen eğitimle birlikte Ukrayna ordusunun NATO standardı silahlarla donatılması ve birlikte çalışabilirliğin artırılması hedefleniyor. Bu süreçle birlikte Ukrayna'nın gelecekteki olası ittifak üyeliğine kadar hazır hale geleceği düşünülüyor. Bunun karşılığında ise NATO'nun Ukrayna'dan temel beklentisi demokrasi ve güvenlik reformunu gerçekleştirmesi.
Diğer taraftan Ukrayna'daki savaşın hızlı bir şekilde bitmeyeceği ve uzun soluklu bir mücadelenin kaçınılmaz olduğu artık konvansiyonel bir görüş oldu. Bu anlamda uzun vadeli silah ihtiyacının karşılanmasına çok daha fazla önem veriliyor. Harekât sahasında yoğun bir şekilde kullanılan tüfek, mermi, top ile muharebelerin giderek vazgeçilmez unsuru olan ucuz ve basit İHA sistemleri gibi temel mühimmatlarda yeterli stokun bulunması artık hayati bir zorunluluk halini almış durumda. Dolayısıyla geçtiğimiz dönemde Ukrayna'nın yerli savunma sanayiinin geliştirilmesi de NATO'nun gündem maddeleri arasındaydı. Uzun soluklu bir savaşta yalnızca dış askeri yardıma güvenilemeyebileceği gibi ABD dahil birçok önde gelen NATO ülkesinde Ukrayna'ya yapılan yardımları eleştiren ve siyasi iktidarlar üzerinde söz konusu husus baskı oluşturan etkili çevreler bulunuyor. Dolayısıyla Ukrayna'nın temel savunma sanayii ürünlerini kendisinin üretebilmesi bu tür risklerin üstesinden gelinmesini sağlayacaktır.
Türkiye'nin NATO'nun Romanya Hava Görevine Katılımı
Diğer taraftan NATO'nun hava gözetleme görevi kapsamında Romanya'nın güvenliğinin artırılması üzerine Aralık ayı itibarıyla 4 adet Türk F-16 uçağı da görev almaya başlayacak. Türkiye, bu görevde Romanya'ya ait hava kuvvetlerinin yanı sıra 4 adet Alman Eurofighter uçağı ile birlikte çalışacak.
Hava gözetlemelerini özellikle Baltık ülkelerinin güvenlik endişelerinin yatıştırılması için gerçekleştiren NATO söz konusu operasyonların sayısı ve yoğunluğunu Ukrayna Savaşının başlamasıyla artırmıştı. Benzer operasyonlar NATO üyesi ülkelerin katkılarıyla Baltıklarda ve Polonya gibi ülkelerde sürmektedir.
Balkanlardaki İstikrar
Son dönemde Balkanlar'daki güvenlik ortamı da ani bir şekilde NATO'nun ana gündem maddelerinden biri haline geldi. Bu zirveden önce Genel Sekreter Stoltenberg'in Bosna-Hersek, Kosova, Sırbistan ve Kuzey Makedonya'yı ziyaret ederek bir Balkan turu gerçekleştirmesi de dikkat çekiciydi. 24 Eylül'de bir Kosova polisinin Sırp saldırganlar tarafından vurularak öldürülmesiyle başlayan gerginlik, Sırbistan'ın iki ülke arasındaki sınıra askeri yığınak yapmasıyla zirveye çıkmıştı. Benzer bir süreç içerisinde Bosnalı Sırplar tarafından da çeşitli gösterilerin tertip edilmesi NATO'nun bölgedeki askeri varlığını da artırmak olmak üzere çeşitli tedbirler almasına yol açtı.
Yakın bir dönemde Zelenski de Rusya'nın Balkanları istikrarsızlaştırmaya çalıştığını iddia etmişti. Halihazırda NATO ile Sırbistan'ın ortak tatbikatlara geri dönmesinin müzakereleri yapılıyor. Söz konusu tatbikatlara Sırbistan, Rusya'nın Ukrayna saldırısından sonra katılmayı bırakmıştı. Bu durum, en azından kısa vadede gerginliğin yatıştırıldığına işaret ediyor. Bu anlamda Stoltenberg, Sırbistan'ın "Barış için Ortaklık" mekanizması kapsamında uzun süreli bir NATO partneri olduğuna ve önemli bir bölgesel aktör olduğuna vurgu yaparak meseleyi daha da yatıştırmaya gayret etti. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte bölgesel bir tansiyonun en azından kısa vadede savuşturulduğu değerlendirilebilir.
İsveç'in Üyelik Başvurusu
Zirvenin başka bir gündemi de İsveç'in NATO üyelik başvurusunun durumunun değerlendirilmesi oldu. İsveç, Türkiye ve Macaristan'ın da onaylaması durumunda ittifaka katılabilecek. Vilnius'taki ittifak zirvesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsveç'in üyeliğini destekleyeceğini açıklasa da söz konusu dönem içinde oluşan şartlardan memnun kalınmadığı anlaşılıyor.
Türkiye İsveç'in üyelik başvurusunu başta PKK olmak üzere terör örgütleriyle yeterince mücadele etmemesi sebebiyle bu zamana kadar onaylamazken, Macaristan ise İsveç'in ülkelerine yönelik özellikle demokrasi eleştirileri sebebiyle onayını bekletiyor.