Aralık ayı başında Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) öncülüğünde başlatılan ve Suriye Milli Ordusu'nun (SMO) destek verdiği "Saldırganlığı Püskürtme Operasyonu" kapsamında muhalifler, Suriye sahasında hızlı bir ilerleme kaydederek 8 Aralık'ta Şam'ı ele geçirerek 61 yıllık Baas yönetimine son verdi. Muhaliflerin bu süreçteki üstün başarısı neticesinde, 2011 Mart ayında başlayan ve akabinde ağır bir trajediye dönüşen Suriye devrimi tamamlandı. Uzun yıllar boyunca halkına her türlü baskı, zulüm ve katliam politikasını uygulayan Esed rejiminin yıkılması, Suriye toplumunun kahir ekseriyeti tarafından dini ve etnik köken fark etmeksizin büyük bir sevinçle karşılandı. Dış destek eliyle varlığını masum insanların kanını dökerek sürdüren bir yönetimin gidişi, şüphesiz Suriyeliler için büyük bir travmanın sona ermesine anlamına gelmekteydi.
1970 Kasım'ından itibaren Hafız el-Esed, Baas Partisi'nin kurumsal aklı ve siyasal ideolojisini Nusayri ağırlıklı güvenlik bürokrasisiyle mecz ederek Orta Doğu'nun en katı otoriter rejimlerinden birini meydana getirdi. İslam'ı ve İsrail karşıtlığını araçsallaştıran Esed, toplumun siyasal açıdan tek tipleştirilmesinde bu iki unsurdan ciddi biçimde yararlandı. Bu yolla ülkedeki muhalifleri ortadan kaldırmak için kendisine ciddi bir hareket alanı oluşturan Esed, Baas ideolojisi dışında hiçbir siyasal oluşumun yaşam alanı bulamayacağı bir Suriye meydana getirdi. 2000 Haziran'ında ölümünün ardından yerine geçen oğlu Beşşar Esed ise babasından miras kalan sistemi benzer yöntemlerle ayakta tutmaya çalıştı. İran ve Rusya'nın da açık desteğiyle rejimi ayakta tutmak için her türlü adımı atan Esed, geride alt yapısı ciddi şekilde tahrip edilmiş ve demografik mühendislikle toplumsal yapısı dönüştürülmüş bir Suriye bıraktı.
Suriye'de Yeni Dönem ve Muhtemel Riskler
HTŞ lideri Ahmed eş-Şara öncülüğünde ülkedeki geçiş sürecinin yönetilmesine yönelik kurulan hükümet ile Suriye'de uzun yıllardır ilk defa toplumsal bir rahatlama meydana geldi. Bugüne kadar İran'ın 1979'daki İslam Devrimi sonrası başlattığı agresif yayılma stratejisi doğrultusunda Tahran'ın büyük oranda nüfuzu altında kalan ülke, yeni dönemle birlikte bu etki alanının dışını çıkmak adına büyük bir fırsat yakaladı. 2011 sonrası oluşan güç boşluğunu usta bir manevra ile lehine çeviren Rusya ise yeni yönetime yönelik olumlu mesajları ile Suriye'deki çıkarlarını olumsuz etkilemeyecek bir statüko arayışı içine girdi. Esed rejiminin iki ana destekçisinin geçiş sürecinin ilk aşamasında denklem dışında kalması, eş-Şara ve ekibine daha istikrarlı bir sistem inşasına dair uygun bir ortam oluşturmaktadır.
Ülkenin uzun yıllardır yüzleştiği siyasi, toplumsal ve ekonomik kırılganlık, önümüzdeki süreçte yeni yönetimin karşılaşacağı ana sorunlar arasında yer alacaktır. Ülkenin siyasal kültürünün 1963'ten beri Baas ideolojisi zemininde şekillendiğini dikkate aldığımızda, Suriye müesses nizamının Sünni Baas unsurlarının geçiş sürecinde arızalar çıkarabilmesi ya da yeni hükümetin devlet yönetimi konusundaki tecrübe eksikliğinden istifade etmesi ihtimali söz konusudur. Bu bağlamda Arap dünyasındaki halk devrimlerinin gerçekleştiği ülkelerde önceki rejimlerin mensuplarının demokratikleşme sürecini nasıl tersine çevirdikleri göz ardı edilmemesi gereken hususların başında gelmektedir. Ayrıca Suriye muhalefetinin bir süre sonra yeni hükümet üzerinde aşırı beklentilerden kaynaklanan talepler ile oluşturacağı baskı da Şara ve ekibinin sağlıklı inşa süreci yürütebilmesinin önünde engel oluşturabilecek riskler arasında yer almaktadır. Bunlara ek olarak, İran ve İsrail başta olmak üzere Suriye'nin istikrarsızlığını arzu edecek aktörlerin yerel dinamikler arasında kırılgan fay hatlarını tetikleyecek girişimlere ve bu girişimlerin geçiş sürecine vereceği zarara dikkat edilmesi gerekir. Olası risklerin boyutları düşünüldüğünde Şam yönetiminin gelecek haftalar ve aylarda karşılaşabileceği dış destekli olaylara karşı şimdiden ciddi stratejiler gerçekleştirmesi gerekmektedir.
Suriye'deki etnik ve mezhepsel farklılıklar, eş-Şara yönetimindeki geçiş sürecinde en önemli sınavlardan biri olacaktır. Geride kalan on yıllar boyunca ciddi imtiyazlar edinen radikal grupların yeni dönemde kazanımlarını korumak için toplumsal huzuru bozacak eylemlerde bulunma ihtimali söz konusu olabilir. Benzer şekilde nüfus olarak daha azınlık grupların Esed sonrası yeni oluşan statükoda şu an için olmasa dahi ilerleyen aşamalarda Tel Aviv'in yönlendirmeleri ve telkinleriyle ülkenin siyasi yapısını değiştirmeye yönelik talepler sunması da olası durumlardan birisidir.
Tüm bunların yanında ülkenin istikrar ve kalkınması için en büyük tehlike konumundaki yapı ise şüphesiz terör örgütleridir. PKK/PYD/YPG yapılanmalarının mutlak surette etkisiz hale getirilmesi ve bir fırsat elde edecekleri ortamların kati surette oluşturulmaması icap etmektedir. PKK ve türevlerinin yanında halihazırda büyük bir tehdit oluşturmasa dahi ilerleyen süreçte canlanma ihtimali göz önünde bulundurularak DAEŞ terör örgütüyle mücadele için de kapsamlı ve kararlı bir eylem stratejisinin tedrici bir şekilde uygulanması yerinde olacaktır.
Uzun ömürlü bir otoriter rejimin altında gelir dağılımındaki eşitsizlik nedeniyle sosyal adaletin tesis edilmemesi ve 13 yıllık iç savaş boyunca ekonomik yapının tam anlamıyla çökmesi, Şam'daki hükümetin karşısındaki en büyük zorluklardandır. Devrim sürecinin ilk dalgasının geçip toplumun kendi gerçekliğiyle yüzleşmeye başladığı andan itibaren ekonomik alandaki reformlara yönelik beklentiler de ciddi şekilde artacaktır. Siyasi ve toplumsal istikrar ile güçlü ekonomi arasındaki doğrusal ilişki malumdur. Bu nedenle Suriye'nin geçiş sürecinde huzur ve istikrarın teminin sağlanması için güçlü bir ekonomik projeksiyon yapılması elzemdir. Aksi taktirde, yeni yönetime zarar vermek isteyen odaklar, ekonomik sorunlara atıfla manipülatif ve provakatif eylemlerle yeniden inşa girişimlerinin insicamını bozma fırsatını ele geçirebileceklerdir.
Geçiş Sürecinde Atılması Gereken Öncelikli Adımlar
Ahmed eş-Şara liderliğinde muhalifler, Şam'daki rejimi yıkarak Suriye'nin siyasal tarihinde oldukça önemli bir yapısal değişimi gerçekleştirmişlerdir. Bu adımın başarıya ulaşması ve süreçte karşılaşılacak meydan okumalara direnç gösterilebilmesi için belli başlı ilkesel duruşlardan asla taviz vermemesi ve öncelikli alanlarda kurumsal dönüşümleri hızlandırması gerekmektedir. Modern Suriye'nin siyasal yapısı üniter bir devlet modeli üzerine bina edilmiştir. Üniter devlet anlayışı, aynı zamanda ülkenin toprak bütünlüğünün sağlanması bakımından da hayati önemi haizdir. Bu bakımdan yeni yönetimin ilk mesajlarında vurguladığı üniter devlet ve toprak bütünlüğü anlayışına yeni yönetimin ve Suriye'deki tüm kesimlerin sadık kalması, ülkenin istikrarı ve geleceği için oldukça stratejiktir.
Geçiş döneminin ilk aylarında Suriye yeni yönetiminin üç ana kurumun ivedi bir şekilde oluşumuna büyük ehemmiyet vermesi beklenilmektedir. Bunlardan ilki, toplumsal alanda oluşabilecek riskleri minimize etmek ve kalkınma sürecini kolaylaştırmak için güçlü ekonomik kurumsal yapıların meydana getirilmesidir. Ülkedeki en temel sorunların başında zayıf para ve kur politikasının geldiği dikkate alındığında, oluşturulacak güçlü sistem istikrarlı bir ekonominin oluşumuna kapı aralayacaktır.
Suriye'de kurumsal zeminde üst düzey dikkatle tesis edilmesi gereken diğer stratejik kurum ise ordudur. Farklı silahlı grupların tek bir çatı altında birleştirilmesi ve bunlar arasından uyumun sağlanması elbette zaman alacaktır. Bununla birlikte güçlü bir hiyerarşi ve Suriye'nin siyasal kültür ve sosyolojisiyle bağdaşık bir ideolojinin üzerine ordu ve güvenlik bürokrasisinin kurulması gerekmektedir. Bu adımlar atılırken bir taraftan da ordunun siyaset mekanizmasına müdahalesinin mümkün mertebe sınırlandırılması hususu göz ardı edilmemelidir. Suriye, askeri darbelere oldukça aşina bir ülkedir. Bu doğrultuda yeni ordu yapısının, askerin siyasete müdahilliğini engelleyecek bir endoktrinasyon üzerinden bir tasarlanması elzemdir.
Yeni yönetiminin ilerleyen aylarda geniş katılımlı bir perspektifle yeni anayasa konusunda da yapıcı ve tutarlı adımlar atması, geçiş sürecinin aksaklıklarının üstesinden gelmek ve toplumun beklentilerine cevap vermek için oldukça olumlu bir katkı sunacaktır. Bu minvalde anayasa yapımında, kırılgan fay hatlarını tetikleyecek tartışmalardan uzak durularak güçlü ve istikrarlı bir Suriye hedefiyle masaya oturulmalıdır.
1963'ten beri iktidarda bulunan bir otoriter rejimin kalıntıları üzerine yeni bir devlet inşa etmek kısa süre zarfında gerçekleşmesi imkânsız bir durumdur. Özellikle de 2011'den bu yana yaşanan gelişmeler ışığında, devletin temel işlevlerini bile yerine getirme konusundaki acziyeti düşünüldüğünde, Ahmed eş-Şara ve ekibinin bu kırılgan devletten yeni bir güçlü ulus-devlet meydan getirmesi oldukça zahmet gerektiren bir meseledir. Ayrıca geçiş sürecinin başarıya ulaşmasında bölgesel ve küresel aktörlerin Şam yönetimine desteği ve süreci baltalayacak hamlelere kalkışmaması da büyük önem arz etmektedir. Tüm bunların yanında hem Suriye halkının hem de yeni yönetimin mevcut kırılganlıkların oluşturduğu gerçeklikten kopmayarak bir yol haritası belirlemesi ve Arap Devrimleri sonrası diğer ülkelerde yaşanan süreçlerden ders alarak Suriye'nin yarınını inşa etmesi tek çıkar yol olarak gözükmektedir.