Büyük İskender, akıl hocası büyük filozof Aristo'ya bir mektup yazıp sorar: "Zaptettiğim topraklardaki insanları yönetimim altında tutabilmek için neler yapmalıyım?"
Aristo, çözüm olarak şu tavsiyede bulunur:
İnsanların arasına nifak tohumları ekeceksin. Onları parçalara ayırıp savaştıracaksın. Birbirleriyle savaşınca, hakem olarak kendini kabul ettireceksin. Ama anlaşmaya giden bütün yolları da tıkayacaksın!
Bu şekilde hepsi birbirlerine güvenemediklerinden senin yönetimine muhtaç bir şekilde yaşamayı sürdüreceklerdir.
Aristo'nun İskender'e verdiği bu taktik gerek Çarlık Rusyası, gerek SSCB gerekse de Rusya Federasyonu döneminde Rus dış politikası olarak realize edilmiş ve günümüzde de ustaca kullanılmaya devam edilmektedir. O nedenle Rusya, özellikle Türkistan coğrafyasına yönelik birçok sorunu içeren ve asla çözüme kavuşmasına müsaade etmediği sorunlar yumağı oluşturmuştur. Bunların başında sınır sorunu, su sorunu, etnik yapı sorunu, radikalizm sorunu gibi çözümlenmesi zor sorunlar gelmektedir. Karakalpakistan sorunu da bunlardan sadece bir tanesidir. Kerimov döneminde üstü örtülerek dondurulan sorunları daha demokratik bir tavırla çözmeye çalışan Mirziyoyev'in Karakalpakistan sorununu çözmeye yönelik anayasa değişikliği yönünde attığı adım Özbekistan'ın üniter kimliği ve milli yapısı içerisinde Karakalpakistan'ın özerkliğin ortadan kaldırılması şeklinde okunmasıyla oluşan endişe Karakalpak halkının sokağa dökmesiyle sonuçlanmış, hassas bir dönemde ve hassas bir coğrafyada tansiyonun yükselmesine neden olmuştur.
Karakalpakistan Nerede?
Kadim Harezm topraklarının önemli bir bölümünü teşkil eden Karakalpakistan, Orta Asya'nın merkezinde Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan'la çevrili bir bölge olup, günümüzde Özbekistan sınırları dâhilinde özerk bir cumhuriyet statüsündedir. 165.000 km2 alana ve 1,8 milyon nüfusa sahip olan özerk cumhuriyetin başkenti Nukus'tur. Dilleri Kıpçak ya da Kıpçak-Nogay alt grubuna dahildir. Kazak Türklerinin bir boyu olarak kabul edilen Karakalpaklar, kendilerini Harezm Devletinin mirasçısı olarak görmektedirler. Özbekistan Cumhuriyeti Anayasa'sına göre kendi kaderlerini tayin etme hakları bulunan Karakalpakistan, zengin yer altı kaynakları bakımından büyük bir potansiyele sahiptir. Türklerin Kıpçak boyunda olan Karakalpaklar, Türkistan'da meskûn Türk Boyları içinde en az nüfusa sahip boylardan biri olmalarına rağmen milli kimliklerini koruma konusunda en hassas boylar arasında yer almaktadırlar.
SSCB'nin Türkistan'ı bölme politikasının mağduru konumunda olan Karakalpakistan, Sovyet rejimi tarafından 1919 yılında Kırgızistan'a dâhil edilmişse de 1925 yılında Kazakistan'a bağlanmış, kısa bir süre sonra statüsü değiştirilerek 1930 yılında doğrudan Moskova'ya bağlanmıştır. Ancak bir süre sonra yapılan bir düzenleme ile 1936 yılında Özbekistan'ın idaresine verilmiştir. 1991 yılında Sovyetler Birliği'nin çöküşü sonrasında Özbekistan'a bağlı olmak kaydıyla egemenliğini ilan etmiştir. Bununla birlikte Karakalpakistan halkı yer yer bağımsızlık talebi dillendirmektedir. Dolayısıyla Karakalpakistan sorunu Özbekistan açısından potansiyel bir sorun olarak varlığını sürdürmektedir.
Karakalpakistan'da Neler Oluyor?
SSCB'nin dağılmasıyla birlikte önce bağımsızlığını ilan eden ve ardında dönemin Karakalpak liderleriyle Özbek hükümeti arasında varılan anlaşma ile Özbekistan'a bağlı Özerk Cumhuriyet olarak Anayasal statüye bağlanan Karakalpakistan'a Özbek Anayasasında referandum yoluyla ayrılma hakkı tanınmıştı. Ancak Rusya'nın Özbekistan'a yönelik yoğun talepleri ve Ocak ayında Kazakistan'da yaşanan olaylardan endişelenen Özbek hükümeti, riskli bir yapı teşkil eden Karakalpakistan'ın statüsünü kaldırarak üniter devlet yönünde giriştiği çaba kapsamında özerk Karakalpakistan bölgesinin anayasal güvence altına alınmış olan "ayrılma hakkını" kaldırmayı öngören anayasa değişikliği planı Özbekistan Cumhurbaşkanı Mirziyoyev tarafından, Özbekistan Anayasasının Karakalpakistan Özerk Cumhuriyeti'nin statüsünü belirleyen 70, 71, 73, 74 ve 75. maddelerinde değişiklik yapılacağı şeklinde kamuoyuna duyurulmuştu. Özbekistan Anayasası'nda yapılan değişiklik taslağı 26 Haziran'da kamuoyunda sunulması, Karakalpakistan'da memnuniyetsizliğe neden olmuş ve bölgede tansiyonun yükselmişti.
Özbekistan Anayasası'nda Karakalpakistan Özerk Cumhuriyeti'nin statüsüyle ilgili maddelerin değiştirileceğine ilişkin bazı tekliflerin gündeme gelmesinin ardından 1 Temmuz'da Karakalpakistan'ın merkezi Nukus'ta Cuma Namazı sonrası başlayan protestolar, yasa dışı gösterilere dönüştü. Bu gösteriler sırasında çok sayıda gösterici ve güvenlik görevlisi hayatını kaybetti. Şiddetin tırmanması sonrasında bölgede olağanüstü hal (OHAL) ilan edildi. Eylemlerin büyümesi üzerine Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev, 2 ve 3 Temmuz'da arka arkaya iki kez Karakalpakistan'a giderek, bölgenin önde gelenleriyle bir araya geldi. Bölge'deki halk temsilcileri ve kanaat önderleriyle bir dizi görüşmelerde bulunan Mirziyoyev, durumdan "ülkedeki istikrarı bozmaya çalışan kötü niyetli güçleri" sorumlu tuttu ve ardından Karakalpakistan'ın ayrılma hakkının kaldırılmasını öngören anayasa değişikliği tasarısını gündemden kaldırdığını açıkladı.
Mirziyoyev, konu ile ilgili yaptığı açıklamada, halkın görüşlerini dikkate alarak Özbekistan Anayasası'nda Karakalpakistan'ın statüsünün değiştirilmeyeceğini belirtti ve vatandaşları sakin olmaya, "birilerinin" tuzağına düşmemeye çağırdı. Konuşmasında bazı kötü niyetli güçlerin protestolardan yararlanarak ülkede istikrarsızlık yaratmak istediklerini vurgulayarak bu hareketin dış destekli olduğunu belirten Mirziyoyev;
"Onların esas amacı, toplumu istikrarsızlaştırmak, devletimizin yürüttüğü politikaya olan güveni sarsmak ve Özbekistan'ın toprak bütünlüğü baltalamak. Karakalpakistan'ın kaderi, Özbekistan kaderi olduğu için Karakalpak halkının mutluluğu ve refahı da tüm Özbek halkının mutluluğu ve refahıdır. Hayatın sınavlarını yaşamış Karakalpak halkının bilgeliğine inanıyor ve onları akıllıca davranmaya, yurt dışından gelen kötü niyetli çağrı ve eylemlere aldanmamaya ve onların tuzağına düşmemeye çağırıyorum. Bölücülüğü, toplum düzenini bozmayı, yetkililere karşı şiddetli direnişi teşvik eden her türlü eylem, mevcut yasalara göre kesinlikle sorumlu tutulacak ve failler mutlaka cezalandırılacaktır"
şeklinde açıklamada bulundu.
Her ne kadar Cumhurbaşkanı Mirziyoyev'in girişimleri ve Karakalpakistan'ın istemediği bir değişikliğin olmayacağı yönünde garanti vermesiyle ortam sakinleşmiş ise de, Karakalpakistan'ın durumu Özbekistan için her zaman hassas bir konu olarak devam edecektir. Özellikle Özbekistan'ın sosyo-ekonomik değişiminde ve kalkınmasında Karakalpakistan'a düşecek pay ve uluslararası politikanın şekillendireceği eksen Karakalpakistan sorununun şekillenmesinde belirleyici unsur olarak rol oynayacaktır. O nedenle Özbekistan, iç ve dış politikaya yönelik atacağı adımlarda Karakalpakistan ile ilgili hassas dengeyi dikkate almak zorundadır. Zira Karakalpakistan'da ortaya çıkan sorun karşısında deneyimli siyasetçi Mirziyoyev'in kendi kimliğine ve özerk statüye önem veren Karakalpakistan halkına karşı dikkatli, yumuşak ve vicdani bir dil kullanması sorunun çözümünde yapıcı bir rol oynamıştır.
Karakalpakistan'da Temel Sorununun Kaynağı Nedir?
Karakalpakistan'ın da yer aldığı kadim Türkistan coğrafyasının tarihsel yapısı ve sosyo-kültürel dinamikleri kendine özgü oluşturduğu yapıdan kaynaklanan sorunlara ilave olarak uzun süren Rus işgalinin bölgede oluşturduğu suni sorunların da (ki bu sorunların bir kısmı Rusya'nın ilgili ülkeleri yönetmek için dış politika aracı olarak oluşturulmuştur) eklenmesiyle "nevi şahsına münhasır" sorunlar yumağı oluşmuştur. Bu sorunlar yumağından bölge ülke ve toplulukları gibi Karakalpakistan da payına düşüne almıştır. O nedenle 1-2 Temmuz tarihinde meydana gelen hadise yeni bir durum olmayıp, kökleri geçmişe dayanan ve sosyo-ekonomik boyutu olan bir olaydır.
Karakalpakistan sorununun temelindeki birinci unsur, Rusya'nın bölgeyi işgal ederek suni bir idari yapı oluşturmasıdır. 19. yüzyılda başlayan Rus yayılmacılığı sonucu Rusların Türkistan'ı kanlı bir biçimde işgali ve ardından Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin kurulmasıyla yerel halkın talep veya menfaatleri göz ardı edilerek komünist ideoloji ve Rusya'nın bölgedeki çıkarlarını önceleyen "sorun üretmeye odaklı" oluşturulan idari yapı çerçevesinde Karakalpakistan da bu yapının bir parçası haline getirilmiştir. Kendilerini Harezm devletinin mirasçısı olarak gören ve Buhara Hanlığı ile müteaddit defa savaşan Karakalpakları önce Kırgızistan'a ardında aynı boydan gelen Kazakistan'a, daha sonra doğrudan Moskova'ya akabinde de Özbekistan bağlayan SSCB Rusyası, Karakalpakistan statüsünü, Türkistan coğrafyasında maharetle kullandığı dış politika aracı olarak etnik çekişmeye dayalı olarak şekillendirmiştir. Diğer bir ifadeyle Çarlık Rusyası ve S.S.C.B. dönemi Rus dış politika pratiği sonucu oluşturulan Karakalpakistan statüsü bölgede potansiyel bir sorun kaynağı olmuştur. Bilinçli olarak oluşturulan bu yapının doğuracağı muhtemel sorunun çözümü konusunda Rusya'ya hakem rolü verilmiştir.
SSCB'nin dağılması sonrasında oluşan yeni siyasi iklimde yeniden statüsünü belirlemeye çalışan Karakalpak aydınları üç alternatif üzerinde yoğunlaşmışlardır. Bunlar: Kazakistan'la birleşmek, Rusya Federasyonu ile devam etmek, bağımsızlığını ilan etmek. Bu seçeneklerden bağımsızlığını ilan etmek seçeneği tercih edilmiş, Aralık 1990'da Karakalpakistan'ın bağımsızlığı ilan edilmiştir. Ancak bu bağımsızlık kısa sürmüştür. Özbekistan'ın deneyimli kurucu Cumhurbaşkanı İslam Kerimov'un Karakalpakistan'ın aydınları ve siyasetçileri ile kurduğu diyalog sonucu 1993 yılında Karakalpakistan'ın Özbekistan ile 20 yıllık birleşmesini sağlayan anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşmada, anlaşmanın süresi bittiğinde (yani 2013 yılında) taraflara yeniden süreyi uzatmak ya da referandum yolu ile Karakalpakistan halkının Özbekistan'dan ayrılarak kendi kaderini tayin etme hakkı verilmiştir.
Ancak İslam Kerimov döneminin otoriter yönetimi bu durumun tartışmasına imkân tanımamıştır. Kerimov döneminde Karakalpakistan halkının "kendi kaderini tayin etme hakkı" yönünde anlaşmada yer alan fakat dillendirilmesine imkân verilmeyen bu husus, yeniden dillendirilmeye başlanmıştır. Kerimov dönemi otoriter sistemden kalan diğer sorunlar gibi, ülkenin biriken sorunlarını dostça çözmeye çalışan yeni başkan Şevket Mirziyoyev döneminde çözümlenmesi gereken öncelikli sorunlar arasında yer almıştır. Bu nedenle Mirziyoyev'in realiteye uygun yeni bir stratejik bakışla bu sorunu çözmesi gerekir. Zira Karakalpakistan sorununun görmezlikten gelinmesi bu sorunun çözümüne katkı sağlamayacaktır. Bu konuda Türk Devletleri Teşkilatına da önemli görevler düşmektedir.
Karakalpakistan halkının zengin kaynaklara sahip olmasına karşın bu kaynaklardan yeterince istifade edilmediği algısı bu sorunun bir diğer yönünü oluşturmaktadır. Karakalpakistan Özerk Cumhuriyetinde, petrol ve doğalgazın yanı sıra pamuk üretimi ve hayvancılık alanında Özbekistan milli bütçesine önemli katkı sağlamasına rağmen bunun bölgeye yansıtılmadığı iddiası Karakalpakistan halkında ciddi rahatsızlık yaratmaktadır. Zira Özbekistan'ın diğer bölgelerine göre Karakalpakistan daha fakir ve işsizlik oranı da oldukça yüksektir. Pandemi sonrası bölgede durum daha da kötüleşmiştir. Bununla birlikte sosyo-kültürel konuda yeterince rahat davranılmadığı algısı da bölgede huzursuzluğu artıran bir unsur olmuştur. Dolayısıyla sosyo-ekonomik sorunların kimlik meselesiyle birleşmesi Karakalpakistan'da istenmeyen bazı sorunlara yol açma potansiyeli doğurmuştur.
Karakalpakistan sorununun bir yönü de dış dünya ile bağlantılıdır. Özellikle baştan bölgeyi sorun doğuracak şekilde dizayn eden Rusya olmak üzere bölgede yeni çıkar dengesi oluşturmak isteyen bölgesel ve küresel güçler için bu husus kaşınmaya müsait bir olgudur. O nedenle Karakalpakistan sorunu dış güçlerin elinde bir kart olarak duracaktır. Rusya ile Çin'in Orta Asya'daki siyasi hakimiyet mücadelesinin kesiştiği bir noktada bulunan bölgede meydana gelen bu hadisede söz konusu ülkelerin hiçbir etkisi olmadığını söylemek mümkün değildir. Özellikle Özbekistan'ın Rusya'nın liderlik ettiği hiçbir güvenlik örgütünde yer almamış olması, Rusya ile mesafeli durması, Mirziyoyev'in iktidara gelmesi sonrasında Türk Devletleri Teşkilatı içinde aktif rol alması, Türk Cumhuriyetleri ile ilişkilerini derinleştirmesi şeklinde somutlaşan dış politikası Rusya'nın dış politika ekseni ile örtüşmemektedir. Özbekistan'ın bu yaklaşımı Rusya tarafından olumlu karşılanmamaktadır. Yakın zamanda ölen LDP lideri Jirinovskiy'in Ukrayna savaşının tarihini önceden bilmesi ve bir televizyon programında Karakalpakistan'da olay çıkacağı ve bu konuda rapor bulunduğu söylemesi düşündürücüdür. Ayrıca Kazakistan'da meydana gelen olaylar sonrası Belarus Devlet Başkanı Aleksander Lukaşenko, "Kazakistan'da alınması gereken dersleri, öncelikle Özbekistan'ın öğrenmesi gerekiyor. Aldığımız bilgilere göre, gözlerini şimdi Özbekistan'a çevirmiş durumdalar" şeklindeki ifadesi dikkate alındığında, Karakalpakistan sorununu sadece iç dinamiklerle açıklamak doğru olmayacaktır. Aslında Putin liderliğindeki Rusya'nın, BDT coğrafyasında tekrar hegemonyasını inşa etme politikası sır değildir. Dolayısıyla Kazakistan ve Özbekistan'da yaşanan olaylara bu açıdan da bakmak mümkündür.
Sonuç olarak, Orta Asya'nın merkezi ülkesi olan, bölgedeki tüm ülkeler yanında Afganistan ile de sınırı bulunan, bölgede en fazla nüfusa sahip, bölgedeki hemen her ülkede azınlık nüfus bulunduran, bölgenin jeostratejik konumunu büyük ölçüde belirleyen Fergana Vadisinin önemli bir kısmı toprakları içinde barındıran, Türk Devletleri Teşkilatının önemli bir üyesi olan Özbekistan'ın üniter yapısının, milli bütünlüğünün ve istikrarının bozulması bölgede domino etkisi oluşturarak bölgenin istikrarsızlığına yol açacaktır. Türk Devletleri Teşkilatının ivedilikle Özbekistan ile yakın işbirliği ve diyalog içine girmesi bölgenin istikrarı açısından önem arz etmektedir.