44 günlük vatan muharebesinden zaferle çıkan Azerbaycan, Güney Kafkasya bölgesinde ekonomik ve siyasi yönden baş aktör olarak ve bölgenin siyasi istikrara kavuşmasında önemli sorumluluklar alarak dünya kamuoyunda bölge barışı için inisiyatif üstlenen ülke izlenimini vermeye devam etmektedir. 16-18 Haziran tarihlerinde Bakü'de düzenlenen "Global Dünya Nizamına Yönelik Tehditler" başlıklı, 53 ülkeden eski siyasetçi, devlet başkanları ya da bakanlar yanında hali hazırda görev yapan devlet adamlarından müteşekkil 450 katılımcının iştirak ettiği "9. Qlobal Bakı Forumu"nda konuşan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Karabağ zaferi sonrası yeni dönemde Azerbaycan'ın dış siyasetinin temel unsurlarını dile getirmiştir. Özenle hazırlanmış söz konusu konuşma metnine bakıldığında yeni dönemde Azerbaycan'ın dış politika önceliklerini şöyle sıralamak mümkündür:
- Azerbaycan güvenliği ve Karabağ sorununun (Zengezur geçidinin açılması, Karabağın yeniden inşası, Ermenistan ile sınır meseleleri gibi) çözümü,
- Ermenistan ile ilişkilerin normalleştirilmesi,
- Bölgede barış ve istikrarın sağlanması,
- Güney Kafkasya'da istikrarlı ve sürdürülebilir kalkınmanın temini,
- Enerji arz güvenliği ve transferinin sağlanması,
Güney Kafkasya'nın istikrar ve kalkınması konusunda inisiyatif almaya aday olan Azerbaycan, bir taraftan Güney Kafkasya bölgesinde liderlik pozisyonu üstlenirken, diğer taraftan da Türk Devletleri Teşkilatı içinde aktif rol üstlenme çabasındadır. Bu konuda da Türkiye ile yoğun bir iş birliği içindedir. Aslında Azerbaycan'ın Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile iş birliğini geliştirmesi ve aktif diyalog tesis etmesi ülkenin yeni dönem dış politika hedefleriyle de doğrudan örtüşmektedir. Özellikle Rusya-Ukrayna savaşı sonrasında Rus enerjisine alternatif enerji kaynağı arayışına giren Avrupa'nın başvuracağı yer kuşkusuz Hazar Bölgesidir. Bu bölgenin en önemli aktörü de kuşkusuz Azerbaycan'dır. Azerbaycan'ın diğer Türk Cumhuriyetleri ile enerji alanında oluşturacağı iş birliği sonucu bu ülkelerin enerji kaynaklarını mevcut boru hatları üzerinde Türkiye'ye taşıyarak Avrupa pazarına ulaştırması bölge için yeni bir jeostratejik-jeopolitik durum oluşturacaktır. 2021 yılında Türkmenistan ile Hazar statüsüne ilişkin yıllarca süren anlaşmazlığı önemli ölçüde çözen Azerbaycan, yakın zamanda Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov'u (19-20 Nisan 2022) misafir ederek Türk Dünyasına yönelik yeni hamlelerine devam etmiştir. Ardından Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, yakın zamanda Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı (29-30 Mart 2022) misafir etmiş ve çok sayıda iş birliği alanı yolu açan Özbekistan'ı ziyaret ederek hem yeni iş birliği imkanları hem de doğalgaz üretiminde dünyada 14. sırada yer alan Özbekistan'ın doğalgazı Azerbaycan üzerinden TANAP ve TAP boru hatlarıyla Avrupa'ya sevki için ortam oluşmuştur.
Azerbaycan-Özbekistan ilişkilerine bakıldığında, her şeyden önce her iki ülke de Türk soylu olup, ortak tarih ve ortak medeniyete sahip, Sovyet işgali altında uzun süre yaşamış ve bunun doğal sonucu olarak benzerlik arz eden bir çok soruna maruz kalmış ülkelerdir. O nedenle iki ülke arasında sosyo-kültürel ve ekonomik alanda ilişkiler mevcuttur. Her iki ülke de Türk Devletleri Teşkilatı üyesidir. Her iki ülke de Rusya'nın liderlik ettiği güvenlik örgütlerinde yer almamaktadır. Azerbaycan sahip olduğu enerji kaynakları ve jeopolitik konumu itibariyle Güney Kafkasya'nın en önemli ülkesi iken, Özbekistan Orta Asya'daki tüm devletlerle komşu olan, 35 milyon nüfusuyla en kalabalık nüfusa sahip olan, aktif işgücü ve girişimcilik yeteneğiyle temayüz etmiş, ipek yolu üzerinde yer alan Orta Asya'nın kalbi hükmünde bir ülkedir. Coğrafi konun olarak her iki ülke ipek yolu üzerinde yer almaktadır. Azerbaycan, Orta Asya'yı Avrupa'ya bağlayan koridorun kapısı konumunda iken, Özbekistan ise Avrupa'yı Çine bağlayan koridorun doğu kapısı olan Türkistan coğrafyasının önemli bir bölgesidir. Bu haliyle her iki ülke coğrafi olarak birbirini tamamlamaktadırlar. Bu nedenle Azerbaycan – Özbekistan soy, tarih ve coğrafi açıdan doğal olarak müttefiktirler. Nitekim basın açıklamasında Özbekistan Cumhurbaşkanı Şavkat Mirziyoyev'in "…Ben bir hususu bildirmek isterim ki, ekonomi ve siyaset elbette çok önemlidir. Ancak bizi birleştiren esas değer kuşkusuz ortak medeniyetimiz olduğunu düşünüyorum" şeklindeki açıklaması da bu hususun önemini vurgulamaktadır.
Azerbaycan ile Özbekistan arasında dış ticaret hacmi oldukça düşük bir düzeydedir. İki ülke arasındaki dış ticaret hacmi 2020 yılı istatistiklerine göre 82,3 milyon dolar civarındadır. Azerbaycan'ın Özbekistan'a ihracatı 23,1 milyon dolar, ithalatı ise 59,2 milyon dolar civarındadır. Bu rakamlar gerçekten potansiyel değerin çok altındadır. İki ülke arasında iş birliği potansiyelinin hayata geçirilmesini kolaylaştıran ve zorlaştıran etkenler mevcuttur. Her şeyden önce iki ülkenin ortak etnik kökten gelmeleri, ortak tarih ve medeniyete sahip olmaları yanında coğrafi anlamda yakın olmaları ekonomik iş birliğini kolaylaştırmaktadır. Ancak iki ülkenin Sovyet geleneğinden gelen ekonomik yapı ve benzer ekonomik üretim yapısına sahip olmaları iş birliği imkanlarını sınırlamaktadır. Zira SSCB'nin dağılması sonrasında bağımsızlıklarını kazanan yeni devletler, Sovyet mirası ağır sanayi, hantal ekonomik yapı, benzer ürün imalatı, ekonomik yapılanma ve işleyiş süreci kısmen de olsa devam ettirmiş olmaları, Post-Sovyet ülkelerinin benzer alanda üretim yapmaları ya da tek düze ekonomik yapıya sahip olmaları sonucunu doğurmuştur. Bu da ülkelerin birbirine arz edecekleri ürün çeşitliliği oluşması önünde büyük engel oluşturmuştur. Aynı şekilde her iki ülkede de yüksek teknoloji ürünü imalat sanayinin oluşmamış olmasının dış ticareti sınırlayan en önemli engel olduğunu söylemek mümkündür.
Karabağ zaferi sonrası işgal altındaki topraklarını ülkesine katan Azerbaycan'ın bu başarısı aynı zamanda Azerbaycan'ın Türk Dünyası ile ilişkilerinde de yeni bir dönemin başlamasına neden olmuştur. Cumhurbaşkanı Aliyev'in ifade ettiği gibi Zengezur boğazının açılması, Türk dünyasında coğrafi parçalamayı ortadan kaldırarak, coğrafi bütünlüğü sağlayacaktır. Bu gelişme yeni bir anlayışa da neden olmuştur. Azerbaycan'ın 30 yıldır işgal altında olan ve AGİT-Minsk grubu tarafından sürüncemede bırakılan topraklarını Türkiye ile iş birliğine girerek işgalden kurtarması Sovyet'in menfi mirası sonucu benzer sorunlarla karşı karşıya kalan Türk Cumhuriyetlerinde pradigma değişmesine neden oldu. Yıllarca Karabağ sorununa karşı tarafsız durmaya çalışan ve bu sorunun devlet başkanları zirvesinde tartışılmasına taraf olmayan Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, Karabağ zaferi sonrası 12 Kasım 2021'de İstanbul'da toplanan Türk Konseyi 8. Zirvesinde, Teşkilatın isminin "Türk Devletleri Teşkilatı" olarak değiştirilmesi, Karabağ Zaferi dolayısıyla Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'e "Türk Dünyası Ali Nişanı" verilmesi ve Azerbaycan'ın Karabağ'ı işgalden kurtarmasının takdir edilmesi yönünde ortak irade sergilemeleri Türk devletlerinde yeni bir paradigmanın oluştuğunu göstermektedir. Özbekistan'ın Karabağ'da tam teşekküllü bir okul yaptırması da yeni paradigmanın bir ürünü olmuştur. Dolayısıyla Karabağ zaferinde Azerbaycan-Türkiye iş birliği diğer Türk Cumhuriyetlerinin sorunlarının çözümü yönünde rol model olmuştur.
Cumhurbaşkanı Aliyev'in Özbekistan ziyaretinin Azerbaycan Umumi Lider Haydar Aliyev'in Özbekistan ile diplomatik ilişkilerinin kurulması anlamına gelen ilk ziyaretinin 25. yıl dönümüne rastlanması ve Özbekistan'da umumi lider adına "Haydar Aliyev Anıtı"nın açılması bu ziyarete ayrı bir önem katmıştır. Cumhurbaşkanı Aliyev'in Özbekistan'da üst seviyede karşılanması, iki ülke arasında 19 civarında işbirliği protokolünün imzalanması ve cumhurbaşkanlarının karşılıklı olarak ziyaretlerini artırmaya karar vermeleri iki ülke arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesi kadar Türk Devletleri Teşkilatının etkinliğinin artırılmasını da sağlayacaktır.
Sonuç olarak, Türk Devletleri Teşkilatına üye ülkelerin ikili ilişkilerinin artması, Teşkilatı daha güçlü hale getirecektir. Türkiye ile Özbekistan arasında yüksek düzeyde devam eden bu ilişkiler halkasına Azerbaycan'ın da katılmış olması bölge güç dengesi açısında da önemli sonuçlar doğuracaktır. Bu husus Azerbaycan medyasında da yüksek sesle dillendirilmektedir. Diğer taraftan Kerimov sonrası iktidara gelen Şevket Mirziyoyev'in bölge ülkeleri ile sorunları çözmedeki dirayeti ve Türk Devletleri Teşkilatına üye olmak konusunda gösterdiği irade dolayısıyla Türk Dünyasının medeniyet başkenti olan Özbekistan'ı yeniden Türk Dünyasının kaderini belirlemede önemli aktör haline getirmiştir.