1707'den beri Birleşik Krallık'ın parçası olan İskoçların bağımsızlık talepleri yeniden gündemde. Konuyla ilgili önemli bir dönemeç olarak Eylül 2014'te gerçekleşen bağımsızlık referandumunda İskoçların yüzde 55'i Birleşik Krallık'ta kalma yönünde irade göstermişti. Dönemin David Cameron hükümetinin İskoçya'ya daha fazla özerklik vermeyi ve İskoçya üzerindeki vergi yükünü azaltmayı teklif etmesi, beklenen bağımsızlık kararının aksine böyle bir sonucun çıkmasında önemli bir rol oynamıştı.
Dahası Birleşik Krallık'ın o zamanlar Avrupa Birliği'nde (AB) yer alması, İskoçların referandumdaki tercihine yön veren asıl nedendi. Nitekim İskoçların yüzde 62'si, Haziran 2016'da gerçekleşen AB referandumunda İngilizlerin aksine AB içerisinde kalma yönünde oy kullanarak ayrılığa (Brexit) karşı çıkmıştı. Yine de Brexit'in önüne geçemediler. Günümüzde bu durumu, yani İskoçların AB üyesi olan Birleşik Krallık'ta kaldığı gerçeğini, bahane eden ayrılıkçı kesim ikinci kez referandum (indyref2) talebinde bulunuyor.
Önemli bir husus olarak belirtmek gerekir ki mevcut hukuki düzenlemeler itibarıyla İskoçların bağımsızlık referandumuna gitmesi için Birleşik Krallık Parlamentosu'nun iznine ihtiyaçları var. Nitekim Birleşik Krallık Yüksek Mahkemesi, İskoçya bölgesel hükümetinin 19 Ekim 2023'de bağımsızlık referandumu düzenleme talebiyle ilgili 23 Kasım 2022'de verdiği kararla Parlamento'nun onayı olmadan ikinci kez referandum düzenlenemeyeceğini bildirdi. Yani İskoçların yeniden referanduma gidebilmesi için illa Birleşik Krallık Parlamentosu'nun onayı gerekiyor.
Parlamentoda grubu bulunan en büyük üç parti konumundaki Muhafazakâr Parti, İşçi Partisi ve Liberal Demokrat Parti ise yeni bir referanduma tamamen karşı çıkıyor. Aynı şekilde Başbakan ve Muhafazakar Parti'nin lideri Rishi Sunak da tıpkı selefleri gibi ikinci bir referanduma karşı çıkıyor. Dolayısıyla mevcut siyasi şartlar değişmediği müddetçe İskoçlar açısından ufukta bağımsız bir devlet görünmüyor.
İskoçların büyük önem atfettiği AB de taraflar arasında bir mutabakat sağlanmadan gerçekleşmesi muhtemel bir ayrılığa tamamen karşı çıkıyor. Nitekim Birliğin siyasi elitleri, daha önce yaptıkları açıklamalarda İskoçya'nın bağımsız olması durumunda hayalini kurdukları AB üyeliğinin o kadar kolay olmayacağını vurgulayarak aslında ayrılmayın mesajını vermişti. Bundan dolayı İskoçlar açısından en sağlıklı yol, muhtemel bağımsızlığı tamamen hukuka uygun şekilde gerçekleştirmek. Bunun içinse evvela Parlamento'daki çoğunluğu elinde tutan Muhafazakâr Parti'yi ikna etmeleri gerekiyor. Aksi taktirde Parlamento'dan yeni referandum kararı çıkmaz ve İskoçlar yeniden referanduma gidemez.
Ayrıca 2022 boyunca çeşitli araştırma şirketleri tarafından yapılan anketlerin neredeyse tamamı gösteriyor ki İskoçların kahir ekseriyeti hala Birleşik Krallık içerisinde kalmaktan yana. Bundan ötürü ayrılıkçı İskoçların ortaya attığı iddiaların aksine halkın çoğunluğu bağımsızlık istemiyor. Bu açıdan yakın zamanda bir referandum gerçekleşse bile 2014'tekine benzer sonucun çıkması durumunda İskoçların bağımsızlık hayali tamamen sona erebilir.
Öte yandan 23 Kasım'daki kararın ardından İskoçya Bölgesel Hükümeti Başbakanı ve ayrılıkçı İskoç Ulusal Partisi lideri Nicola Sturgeon'un sonraki genel seçimi de facto bağımsızlık referandumu olarak nitelemesi, bu konuda ısrarcı olacaklarını gösteriyor. Bu noktada İskoçların tek taraflı bağımsızlık ilanında bulunabilecekleri tartışılıyor. Ancak bunun gerçekleşmesi mümkün ve sağlıklı değil. Çünkü 2014'teki referandumu bizatihi yerinde takip etmiş biri olarak söyleyebilirim ki ayrılık yanlısı İskoçların geneli, böylesi bir bağımsızlığa karşı çıkıyor. Yani İskoçlar, 2017'de tek başlarına bağımsızlık ilan eden fakat sonrasında İspanya hükümetinin gerçekleştirdiği müdahaleden sonra geri adım atmak zorunda kalan Katalanlar kadar radikal değil. Bu nedenle ayrılık yanlısı İskoçlar, riskli bir adım atıp tek taraflı bir bağımsızlık ilanında bulunursa Londra'nın buna karşı sert müdahale etmesi söz konusu. Daha açık ifadeyle böylesi riskli bir karar, tıpkı 2017'de İspanya hükümetiyle Katalonya arasında cereyan eden olaylarda olduğu gibi Londra ve Edinburgh arasında şiddetli çatışmalara yol açabilir.