Salgının ortaya çıkardığı tedarik krizi nedeniyle 2020'de yüzde 15'den fazla düşüş gösteren küresel ticaret 2021'de ciddi anlamda ivme kazandı. 28,5 trilyon dolara erişen küresel ticaret gelişmiş ülkeler ağırlıklı yapısıyla dünya ekonomisindeki büyümeye yüksek oranda katkı sağladı. Çin, Endonezya ve Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler de süreçten yarar sağladılar. Çin dış ticaret hacmini 1 trilyon dolar artırarak 6 trilyon dolarlık ticaret kapasitesine erişti. Türkiye'de ihracat merkezli büyüme modelini benimseyerek hem ihracatını hem de rekabet gücünü geliştirdi. ABD ve AB önemli tüketim merkezleri olarak salgından ve etkilerinden negatif anlamda etkilendiler. Gelişmekte olan ekonomilere kıyasla henüz kendilerini toparlamayan gelişmiş ülkeler enerji, iklim ve gıda krizleriyle mücadele ediyorlar. Ayrıca Ukrayna Savaşı sebebiyle AB'nin ekonomik toparlanmasının daha uzun yıllar alması da ihtimal dâhilinde. Türkiye, Endonezya ve Çin gibi ülkeler ise yaşanılan kriz ortamından üretim kapasiteleri ve altyapılarıyla yarar sağlayarak çıkabilirler.
Pandemi Sonrası Küresel Ticaret
2021'de küresel ticaret 2019'a göre yüzde 13 ve 2020'ye göre yüzde 25 artış gösterirken toplam dış ticaret dünya ekonomisinin yüzde 29,65'ini oluşturdu. Tüketim malları başta olmak üzere en fazla ticareti yapılan ürün olan enerjinin toplam dış ticaretteki hacmi de artış gösterdi. En büyük ihracatçı ülkeler arasında sıra ile Çin, ABD, Almanya, Japonya ve İngiltere yer alırken ithalatta da benzer ülkeler ilk sırada bulundular. Salgının etkilerinin azalması ve ulusal kısıtlamaların gevşetilmesinin etkisiyle artan küresel talebin bir yansıması olarak dış ticaret yükseliş trendine girdi. Ancak enerji, gıda, tedarik ve iklim krizleri nedeniyle 2022'de aynı performansın yakalanması zor görünüyor. Enerji ve gıdada yaşanılan fiyat artışlarının ortaya çıkardığı küresel enflasyon ise dünya ticaretini negatif etkiliyor. Tüketicilerin alım güçlerinde düşüş yaşanması sonrası 2022'de ekonomik büyüme rakamları aşağı doğru revize ediliyor. Ukrayna Savaşının devam etmesi ise Rusya yaptırımlarının devam edeceğini ve AB'nin yaşanılan süreçten ekonomik olarak kötü etkileneceğini işaret ediyor. Küresel ekonomiye ve ticarete tehdit oluşturan mevcut problemler ekonomik resesyon ihtimalini de artırıyor. Ancak küresel ticaretin yılın ilk çeyreğinde yüzde 15'e yakın oranda artması talebin yaşanılan sorunlara karşın canlı olduğuna işaret ediyor.
Türkiye'nin Dış Ticareti ve İhracat Merkezli Ekonomik Yaklaşım
2021'de 213 milyar dolar olan ihracat 2020'ye göre ciddi artış gösterdi. Türkiye'nin toplam dış ticareti 474 milyar dolara çıkarak küresel ticaretin yüzde 1,66'sını oluşturur hale geldi. Kamunun benimsemiş olduğu ihracat merkezli ekonomik yaklaşım dış ticaret hacminin geçmiş yıllara kıyasla daha fazla genişlemesine neden oldu. Genişleyen ticaret hacmi 190'dan fazla ülkeye ihracat yapılmasını ve 5500'den fazla Türk üretimi ürünün dünya pazarlarına sunulmasını sağladı. Özellikle küresel talebin canlı oluşu ve tedarik krizi nedeniyle Türk ürünlerinin tercih edilmesi salgının ortaya çıkardığı istihdam yönlü olumsuzlukların daha hızlı şekilde telafi edilmesini sağladı. Haziranda 30,7 milyon seviyesine ulaşan toplam istihdamı bu açıdan değerlendirmek mümkündür.
Çin ile birlikte dünya ülkeleri arasında sayılı aktörlerden biri olarak Türkiye toplam dış ticaret kapasitesini geliştirdi. Hem hacim hem de ticaret yapılan aktör sayısını artıran Türkiye'nin 2022'de de aynı performansı yakalaması beklenebilir. 2022'de 530 milyar doları aşması öngörülen toplam dış ticaret imalat sanayi üretimini daha fazla teşvik edebilir. Toplam dış ticaretin yüzde 75'den fazlasını oluşturan imalat sanayi üretim ve rekabet gücüyle ekonomik büyümeye ciddi katkı sağlayabilir. Türkiye'nin dış ticarette yakalamış olduğu ivme 2022'de küresel ticaretten yüzde 1,74 pay alınabileceğine işaret ediyor. Küresel ekonomiden yüzde 1 pay alan bir aktör olarak Türkiye'nin dünya ticaretinde daha etkin oluşu üretim gücünün geliştiğini ve uluslararası ticari altyapıyla bağlantıyı gösteriyor. İmalat sanayine ek olarak tarım sektöründe de Türkiye'nin dış ticaret ve ihracat gücünün arttığı anlaşılıyor. Son bir yıllık süreçte 33 milyar dolara yaklaşan tarım ihracatı Türk çiftçisinin küresel gıda enflasyonun arttığı dönemde üretim kapasitesinin geliştiğine işaret ediyor.
Türkiye'nin benimsemiş olduğu ihracat merkezli ekonomik yaklaşım yüksek teknolojik ürünleri daha fazla öncelerken dış ticaret yapısının henüz ekonomik dönüşümü yakalayamadığı anlaşılıyor. Toplam ihracat içinde yüksek teknoloji payının yüzde 3 olması bu alana yoğunlaşmanın daha fazla olması gerektiğini gösteriyor. Salgın nedeniyle Doğu Asya'dan Batı Asya'ya kayan tedarik ve üretim merkezlerine ileri teknoloji açısından yaklaşılabilir. Kamunun verdiği teşviklerde verimliliğin daha fazla gözetilmesi de sürece ciddi anlamda katkı sağlayabilir.
Resesyon, Ekonomik Kriz ve Küresel Enflasyon
Salgının ekonomik etkilerini azaltmak için merkez bankaları tarafından verilen likidite, üretimdeki zorluklar ve tedarik sürecinde yaşanılan aksama dünya genelinde enflasyonun yükselmesine sebep oldu. İstihdamın korunması için alınan önlemlerin bir sonucu olarak fiyat dengesi bozulurken ülkeler enflasyon ile mücadele etmeye çalışıyor. Ukrayna Savaşının başlaması da gıda ve enerji üzerinden küresel enflasyonun artmasına sebep oldu. Gelişmekte olan ülkeler süreçten diğerlerine kıyasla daha çok etkilenirken ekonomik kriz ve resesyon ihtimali yükseldi. FED ve Avrupa Merkez Bankası faiz artırımlarıyla enflasyonu dizginlemeye çalışırken salgının başından itibaren korunmaya çalışılan istihdam resesyon nedeniyle tehdit altında. Bunun bir sonucu olarak ülkeler hem enflasyon hem de işsizlikler mücadele etmek zorunda kalabilirler. Ancak seçilmişlerin hangisini tercih edeceği ve krizi nasıl çözecekleri henüz belli değil. Sonuç itibarıyla küresel ticaret resesyon ihtimalinden ciddi anlamda etkilenebilecek potansiyele sahiptir. Türkiye'nin rekabet gücünü ileri teknolojide geliştirmesi mevcut sürecin daha rahat atlatılmasına yardımcı olabilir.