Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'nın bir araya gelerek oluşturdukları BRICS grubu Batı dünyasına alternatif olarak öne çıkıyor. Dünyanın imalat sanayi üssü olan Çin, enerji açısından zengin Rusya, insan kaynağı ve yazılım sektörüyle Hindistan, doğal kaynaklarıyla Brezilya ve Güney Afrika iş birliğini uluslararası arenaya taşıyorlar. G-20 ve G-7 gibi uluslararası oluşumlara alternatif olarak beliren BRICS siyasi, ekonomik ve kültürel alanda ilişkileri güçlendiriyor. Dünya Bankasına benzer şekilde kurulan Asya Altyapı Yatırım Bankası ve IMF'e alternatif olarak BRICS bünyesinde oluşturulan Yeni Kalkınma Bankası küresel arenada farklı sistemlerin kurulmaya çalışıldığına işaret ediyor. Ukrayna Savaşının başlamasıyla daha da görünür hale gelen BRICS üyeleri arasındaki iş birliği Rusya'ya karşı yaptırımlara karşı çıkılmasıyla belirginleşiyor. Çin ve Hindistan yaptırımlar sonrası Rusya ile ticaretlerini artırırken Brezilya ve Güney Afrika uluslararası kuruluşlarda Rusya'ya karşı olan oylamalara katılmadılar. 2009'da kurulan bir grup olarak BRICS kısa sürede kazandığı etkiyle küresel yönetişimde önemli bir yer edindi. Küresel ekonominin yüzde 25'inden fazlasını oluşturan BRICS ülkeleri dünya ticaretinin de önemli bir kısmını gerçekleştiriyorlar.
Ukrayna Savaşı ve Zirvenin Önemi
24 Haziranda Çin'de gerçekleştirilen BRICS zirvesi uluslararası iş birliğine vurgu yapılmasıyla son buldu. Rusya Devlet Başkanı Putin'in Ukrayna Savaşı sonrası ilk kez uluslararası bir toplantıya katılmış olması da önem taşıyor. Kiev ve Moskova arasındaki barış görüşmelerini desteklediğini açıklayan BRICS grubu Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi gibi kuruluşlar üzerinden insani yardımların artırılacağı vurgulandı. Çok taraflılığa, kapsayıcı küresel yönetişime ve daha adaletli temsilin güçlendirilmesi gerektiğine dikkat çekilen zirvede genişlemeci bir perspektif benimsendi. Mısır, Endonezya, Kazakistan, Nijerya, Senegal, Suudi Arabistan ve Tayland dış işleri bakanlarıyla yapılan geçmiş dönem toplantılarla bağlantılı olarak İran BRICS'e katılım için resmi başvuruda bulundu. Yükselen ekonomilerle ortak çalışmaların artırılması hedefiyle harekete geçen oluşum yükselen enflasyonist dalga ve küresel durgunlukla mücadele için birlikte hareket edilmesi gerektiğini açıkladı. Enerji fiyatlarının arttığı bir dönemde dünyanın en büyük ikinci doğalgaz rezervine sahip İran'ın gruba katılmak istemesi BRICS'in önemini artırabilir. BRICS'in kapasitesinin artmasını temel hedef olarak belirleyen üyeler salgın sonrası küresel yönetişimin daha adil hale gelmesini savunuyorlar.
Çin ve BRICS
14. zirvede BRICS Dijital Ekonomi Ortaklık Çerçevesi onaylanarak devreye alındı. Dünya ekonomisinin hızla dijitalleşmesinin bir getirisi olarak BRICS ülkeleri iş birliğini farklı alanlarda derinleştirmeyi hedefliyorlar. Geçtiğimiz günlerde G-7 ülkeleri de bir araya gelerek Çin ve Rusya'ya karşı neler yapılabileceğini görüştüler. 600 milyar dolarlık küresel yatırım paketi açıklayan G-7 ülkeleri Rusya ve Çin'e karşı birlikte hareket edilmesi gerektiğini vurguladılar. Özellikle Çin'in küresel yatırımlarının ulaştığı 2,1 trilyon dolarlık hacim ve Yeni İpek Yolu projesi G-7 ülkelerini hareket etmeye teşvik etti. Ancak son 3 yılda 400 milyar doların üzerinde dünya genelinde yatırım gerçekleştiren Çin az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri etrafında toplayarak alternatifleri güçlendirmeye çalışıyor. Dünya Ticaret Örgütü ve IMF gibi uluslararası kuruluşların reform edilmesiyle daha da öne çıkan Çin küresel etki sahasını farklı kıtalara taşıyor.
3,2 trilyon dolarla dünyanın en büyük döviz rezervlerine sahip ülkesi olan Çin 6 trilyon dolarlık dış ticaret hacmine ulaştı. Küresel ticaretin yüzde 15'inden fazlasını gerçekleştiren ülke yıllık 150 milyar dolar yabancı yatırımcı çekmeye devam ediyor. Çin'deki yabancı yatırım stoku 2 trilyon doları aşarken BRICS ülkeleriyle iş birliği gelişiyor ve Asya merkezli küresel yönetişim için alternatifler Pekin öncülüğünde geliştiriliyor. Ancak Çin yaptığı yatırımlarda borç tuzağı eleştirilerine maruz kalıyor. Sri Lanka, Kenya, Tacikistan ve Mozambik örnekleri de dile getirilen eleştirilerin güçlenmesine neden oluyor. Çin'in ekonomik yükselişinin bir sonucu olarak ülkenin dâhil olduğu girişimler dünyada etki kazanıyor ve gelişmekte olan aktörler alternatif oluşumlara katılım gösteriyorlar. IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlardan finansman almakta zorlanan ülkeler Çin'e ve BRICS oluşumuna yöneliyorlar. Dünyanın en büyük dış ticaret fazlası veren ülkesi olarak da Çin finansman sağlamaktan çekinmiyor. Yeni İpek Yolu projesiyle Asya'dan Avrupa'ya eski ticaret yolunu canlandırmak isteyen ülke küresel altyapının geliştirilmesini istiyor.
Batıya karşı etki kapasitesini artırmak için BRICS, Şangay İşbirliği Örgütü ve Asya Altyapı Yatırım Bankasıyla daha görünür olan Çin'in küresel niyetleri uluslararası iş birliğini daha fazla öne çıkarıyor. 2030'lu yılların başında dünyanın en büyük ekonomisi olması beklenen ülkenin ABD ve AB ile rekabet etmesi de kaçınılmaz olarak görülebilir. Bu rekabetin boyutu NATO'nun son toplantı notlarında görülebilir. Ancak kendi içerisinde gelir adaletsizliği, bölgelere göre gelişmişlik farkları ve borç tuzağı eleştirileri Çin'in küresel düzene getirdiği eleştirilerin işlevini ve etkisini azaltabilir. BRICS'e dâhil edilecek yeni üyeler arasındaki uyumsuzluk ise Çin'in küresel niyetlerine ve hedeflerine zarar verebilir. Hindistan ile yaşanılan sınır çatışmalarını mevcut risklere örnek olarak vermek mümkün.
Sonuç itibarıyla 14. BRICS zirvesi kurumsallaşma ve ekonomik iş birliği için önem taşıyor. Rusya-Ukrayna Savaşının getirmiş olduğu yaptırım tehdidine karşı birlikte hareket etmekten çekinmeyen üyeler Batı merkezli küresel sisteme alternatifleri geliştirmek için çabalıyorlar. Çin de küresel değişim için öncü ülke olarak öne çıkıyor.