Türkiye'nin uzun yıllardır savunma ve güvenlik alanlarında yaptığı yatırımlar, başlatılan projeler tek tek meyvelerini vermeye devam ediyor. Mavi Vatan'daki hak ve menfaatlerimi korumak için ortaya konulan vizyon neticesinde hayata geçirilen yeni gemi inşa projelerinde başka bir seviyeye gelindi. Gök Vatan'da ise geleceğin muharebe sahasının merkezinde yer alacak yüksek teknoloji platformlar Türk Hava Kuvvetleri'ne kazandırılmaya hazırlanıyor. Yakın geçmişte Milli Gemi (MİLGEM) projesi kapsamında inşası planlanan İstif (İ) sınıfı fırkateynler ardı ardına denize indirildi. TUSAŞ'ın uçan kanat formundaki insansız savaş uçağı ANKA-III gövde için silah istasyonunda yine yerli mühimmatla başarıyla hedefini vurdu.
Dünya Denizlerinde Görev Yapabilmek
Üç tarafında denize kıyısı bulunan Türkiye'nin denizcilik anlamında arzu edilen seviyeye gelmesi için önemli projeler hayata geçirilmektedir. Bu yolda Türk Donanması'nın güçlendirilmesi oldukça kıymetlidir. Başta çevre denizlerdeki hak ve menfaatlerimizi korumak olmak üzere Türkiye'nin ilgi ve etki alanlarındaki varlığını korumak ve güçlü kılmak gerekmektedir. Etki alanı genişleyen Türk Donanmasına, dönüşen ve değişen muharebe koşullarında etkin hizmet edecek yeni platformlar için farklı projeler hayata geçirilmektedir. Dünyada çok az örneği olan (Çin) ve Avrupa'da başka örneği bulunmayan Türkiye'nin inşa programı dikkat çekmektedir. Türk tersanelerinde otuzdan fazla geminin inşa süreci eş zamanlı gerçekleştirilmektedir. Bu kapsamda yakın zaman önce MİLGEM projesinin İstif sınıfı fırkateynlerinden İZMİT ve İZMİR gemileri ardı ardına denize indirildi. Türkiye'nin ilk yerli ve milli fırkateyni olan İstif sınıfın ilk gemisi TCG İSTANBUL (F515) geçtiğimiz yıl törenle hizmete alınarak Mavi Vatan'daki mesaisine başladı. Önümüzdeki süreçte ise İstif sınıfında yedi adet fırkateynin daha Türk Deniz Kuvvetleri'ne teslim edilmesi hedefleniyor. Bahse konu yedi fırkateynin ise eş zamanlı olarak farklı Türk tersanelerinde inşa, donatım ve test faaliyetleri gerçekleştirilmektedir. Planlanan takvimde Türk Deniz Kuvvetleri'ne teslim edilecek fırkateynlerin yerlilik oranının daha da arttırılması ve yeni silah ve sensör sistemleriyle donatılması hedeflenmektedir. Proje aşamaları bittikten sonra gemilerde konuşlandırılacak hava savunma ve seyir füzeleri ile fırkateynlerin faydalı yükleri güçlendirilecektir.
Gök Vatan'ın 'Görünmez' Bekçisi
Türkiye'nin insansız hava aracı (İHA) sistemlerinde oldukça kısa sürede dünya pazarında başat aktör konuma gelmesi yeni projelere olan ilgiyi arttırmaktadır. Bayraktar TB2'den ANKA, AKINCI ve AKSUNGUR'a kadar çeşitli kabiliyetlerde İHA sistemlerini hem kendi güvenlik güçlerinin hem de dost ve müttefik ülkelerin kullanımına sunan savunma sanayii sektörümüz çok daha gelişmiş sistemleri üretmek üzere projeler hayata geçirmektedir. BAYKAR tarafından Bayraktar KIZILELMA muharip insansız uçak sistemi (MİUS) geliştirilirken Türk Havacılık ve Uzay Sanayi (TUSAŞ) tarafından ANKA-III insansız savaş uçağı geliştirilmektedir. KIZILELMA çok rollü görev profiline sahip olsa dahi hava-hava görevleri için yüksek performanslı olacak şekilde tasarlanmıştır. ANKA-III ise uçan kanat formuna sahip, yani kuyrukta dikey kanatçıkları yok. Böylelikle radar iz düşümü çok daha düşük olacak. Tasarım felsefesi derin darbe uçağı olarak ifade edilirken; hasım bölgenin derinliklerine yüksek irtifalarda uçuş yaparak görünmeden girmek, hedefini vurduktan sonra yine görünmeden çıkmak şeklinde kabaca özetlenebilir. Yani iki insansız savaş uçağı projesi de farklı ve spesifik rollerde olacak şekilde geliştirilmektedir.
ANKA-III insansız savaş uçağının geliştirme ve test faaliyetleri yoğun bir şekilde TUSAŞ'ın Ankara'daki tesislerinde devam ederken son açıklanan test faaliyeti projede önemli bir olgunluğa erişildiğini göstermektedir. Test faaliyetinde ASELSAN tarafından üretilen yüksek hassas vuruş kabiliyetine sahip TOLUN mühimmatı, ANKA-III'ün gövde içi yani dahili silah istasyonundan bırakılarak hedef imha edildi. Böylece ANKA-III uçağının hasım radarlarındaki iz düşümü önlenebilmektedir. Başarıyla icra edilen test ile projenin hedeflerine istikrarlı ilerleyişi gösterildi. Yakın zaman içinde projede öncül sistemlerin Türk Hava Kuvvetleri'ne teslim edilmesi ve kullanıcıyla birlikte projenin daha da olgunlaştırılması hedeflenmektedir.
Türk Deniz Kuvvetleri 'Gençleşecek'
Savunma sanayiinde projelerin başlangıcı ile çözüm olarak kullanıcısıyla buluşması arasındaki süreç yılları bulabilmektedir. Projelerin yapısı temelde belirleyici olurken gelecekteki savunma ve güvenlik yapısı planlaması etkili olmaktadır. Türkiye, eş zamanlı olarak otuzdan fazla geminin inşasını yaparken bu durum gelecekte Türk Deniz Kuvvetleri'nin görev ve sorumluluklarının daha da artacağını göstermektedir. İstif sınıfı fırkateynler TCG ANADOLU gemisinin ve hizmete alınması planlanan Milli Uçak Gemisi'nin (MUGEM) görev gruplarında yer alacaktır. Görev grubu olarak hareket bu yapılarda ayrıca hava savunma harbi muhribi TF-2000, denizaltı (MİLDEN / Reis sınıfı) ve destek gemileri (DİMDEG) yine yerli ve milli platformlar olarak yer alacaktır. Bu noktada Türk Deniz Kuvvetleri'nin platform yaş ortalamasının düşürülmesi yani daha genç yapıya kavuşturulması amaçlanmaktadır. Günümüzde halen görece dışa bağımlılığın olduğu gemi sınıflarında da mümkün olduğu kadar milli tasarım ve yerli inşa ile donatım kabiliyetlerinin geliştirilmesi hedeflenmektedir. Henüz inşa aşamasına geçmeden İstif sınıfı fırkateynlerin yakın hava savunma ve dikey atım sistemlerinde yaşanan örtülü ambargolar, bağımsızlığın ve yerli sistemlerin önemi göstermiştir. Bahse konu ambargolar karşısında ROKETSAN tarafından milli dikey atım sistemi (MİDLAS) ve ASELSAN tarafından Gökdeniz hava savunma sistemi çözümleri yerli ve milli olarak geliştirilip TCG İSTANBUL fırkateyni ile Türk Deniz Kuvvetleri'nin envanterine kazandırılmıştır. Gelecekteki tedarik ve idame gibi sorunların doğurabileceği riskin yönetimi açısından da bağımsız, milli teknolojiler önemli olmaktadır.
İnsansız Savaş Uçakları 'Olgunlaşacak'
Türkiye'nin İHA sistemlerindeki konumu güçlendiren insansız savaş uçağı projelerinde gelinen noktada artık son kullanıcıya teslimat için geri sayım yapılmaktadır. Gerek KIZILELMA gerek ANKA-III projelerinin en kısa TSK envanterinde operasyonel olgunluk sürecine girmesi hedeflenmektedir. TSK'nın gerçek muharebe sahasında edineceği tecrübeler ve işletim konseptleri projelerin çok daha olgunlaşmasını sağlayacaktır. Gelecekte Deniz Kuvvetleri'nin hem TCG ANADOLU hem de MUGEM görev gruplarında, bahse konu insansız savaş uçaklarının konuşlandırılması planlanırken öncesinde Hava Kuvvetleri'nin envanterinde olgunlaşması beklenmektedir. İki kuvvetin de farklı operasyonel konseptleri olmasına karşın platformların olgunlaşması ilk seri üretim teslimatlarından sonra bir süre daha devam edecektir.
Türkiye'nin 15 yıl öncesine kadar parasıyla edinemediği MALE sınıfı İHA teknolojisinde günümüzde dünyada önemli bir konumda olması yapılan istikrarlı ve doğru zamanlı yatırımlarla mümkün olmuştur. İHA sistemleri için çizilen yol haritasında hedeflere tek tek ulaşıldı. Bayraktar TB2 ve ANKA ile adını duyuran Türkiye, daha sonra AKINCI ve AKSUNGUR ile konumunu güçlendirdi. Hatta Bayraktar TB3 SİHA ile kısa pistli bir gemiden kalkış ve iniş yaprak bir ilki gerçekleştirdi. Günümüzde KIZILELMA ve ANKA-III ile dünyada sadece birkaç ülkenin çözüm ortaya koyabildiği yüksek teknoloji insansız savaş uçaklarında boy göstermektedir. Bayraktar TB2 ve ANKA gibi sistemlerinde yer aldığı harekatlarda edinilen başarılar, "muharebe sahasını dönüştüren SİHA'lar" olarak tartışmaları başlattı. İnsansız savaş uçaklarının da ortaya konacak yeni operasyonel konseptlerle benzer bir dönüşümü ve yeni tartışmaları başlatması uzak olmayan bir gelecektir. Türkiye SİHA geliştirmenin ötesinde yeni ve etkin kullanım konseptleri ile insansız sistemlerdeki konumunu güçlendirecektir.