- Türk sinemasının günümüzde en önemli sorunu ne?
- En büyük sorun finans sorunuydu, şu anda para bulmakla ilgili sinemamızın bir sıkıntısı kalmadı. Asıl sıkıntı içerik bulmakta. Sinemanın temeli senaryo, o sağlam olmazsa doğru bir bina inşa edemiyoruz. Türk sinemasının en büyük sorunu senaryo. Değir tarafta Türk sineması dünyada çok önemli bir yere geldi. Remake yaptığımız Aras Bulut İyinemli'ninbaşrolünde oynadığı Yedinci Koğuştaki Mucize filmi 62 ülkeye satıldı. Güney Kore kendi orijinal filmini bu kadar ülkeye satamamıştır. Ciddi bir döviz girdisi oldu ülkemize. Dizilerimiz 150-160 ülkeye satılıyor. Bir milyara yakın izleyici kitlesi var. Türkiye dünya piyasasında tanınan bir noktada. Dijital platformlar da geldi. Eğer başarılı işler yapmasaydık bu platformlar da gelmezdi. Biz de dijitale iş yapıyoruz... Sen Yaşamaya Bak diye bir işimiz vardı, Aslı Enver ve Kaan Urgancıoğlu oynamıştı. 78 ülkede ilk 10 'a girdi ve orijinal olup 50 milyon saat izlenen tek Türk filmi...
- Dijital platformlar sinema seyircisinin önünü kesmedi mi? Gişe yapması beklenen birçok film hayal kırıklığı yarattı sanki.
- Pandemi de alışkanlıklarımız değişti ve evde oturmaya alıştık. Televizyondan film seyretmeye de alıştık. Bu bir süreç, böyle süreçleri sinemanın yüz yıllık tarihinde çok yaşadık. 70'lerde, 80'lerde, 90'larda yaşadık. Sinemanın öleceğine hiçbir zaman inanmıyorum. Sinema hep kalıcıdır. Sinemada bir filmi seyretmek çok farklı bir zevktir ama doğru içerikleri yaratmamız gerekiyor. Pandemi öncesi ulusal sinemamız 180 film üretiyordu. Ben hep, Türk sinemasının 180 film üretecek bir ekonomisi olmadığını söylerdim. Fazla, çok fazla. Bu sayının azalması gerekiyor. Gereksiz yer kaplayan filmler oluyor.
- Şu anda iyi film kaç gişe yapıyor?
- Çakallarla Dans 6 son olarak 850 bin kişiyi geçti. Bu iyi bir gişe şu şartlarda. Ama 1.5 milyondan düştük buraya, normalde yapması gereken bu. İnsanların artık dijital platforma iş yapma sebebi bu. Sinema risk barındırır. Hiçbir şeye dair öngörü tutmayabilir. Bergen mesela 5.5 milyon seyirciye ulaştı demek ki izleyici açtı sinemaya. Bu rakamları öngörebilsek daha çok film yapılır. Pandemi öncesi 500 film çıktı vizyona, 71 milyon gişe yaptı bu filmler. Bir milyonu geçen sadece yedi filmdi ama... Beşyüz'de yedi...
- Önemli isimler de sinemadan önce dijitale verdi işlerini, bu trend döner mi peki, sinemaya geri dönüş olur mu?
- Kesin olacak. Şahan Gökbakar da, Cem Yılmaz da sinemaya dönecek diye umut ediyorum. Ben işe duygusal bakamıyorum, ticari bakıyorum. Ben de Şahan'ın yerinde olsaydım dijitale yönelirdim tamamen ticari baktığım için. Gönül isterdi sinemaya yapmak ama bu riski almak kolay değil. Ama geçecek bu süreç... Gönlümde yatan aslan hep sinema. Sinema en geç iki sene içinde kendi eski ritmine kavuşacak. 2022 yılını 35 milyonla gişeyle kapattık, 2023'ü 55-60 milyon gibi öngörüyorum. Hollywood bile yeni yeni toparlanıyor. Bilet fiyatlarımız da iyi bir kıvamda.
- Oyuncular açısından bakarsak konuya... Yeterince oyuncu var mı?
- Öyle bir sıkıntımız var gerçekten. Sinema önemli bir mecra. Onu es geçmemek gerekiyor. Eğitimli oyuncu lafına inanmıyorum ben. Seyirciyle empati kurdurabileceğimiz oyuncuyu bulmak çok önemli. Dijital platformlar genel anlamda olduğu gibi oyuncu açısından da kalifiye insan bulmayı zorlaştırdı. Eleman bulamıyoruz, kurguda, seste vs... Yeni nesil çok çalışmaktan yana değil, onlar hızlı yoldan Ferrari'ye binmek istiyor. Önce bir Murat 124 kullan, yok! Sosyal medya yeni neslin kafasını çok karıştırıyor, onlar emek harcamak istemiyor, kolay yoldan paraya ulaşma derdindeler.
- Biyografik filmler furyası da devam ediyor... Yakınları devreye girince olaylar büyüyor ama...
- Ailenin onayını almak önemli konu. Bunu es geçmeyeceksiniz bu işlerde. Ahmet Kaya yapıldı, ne oldu, ailenin rızasını almayınca olmuyor. Biraz daha hassas olmak gerekiyor bu işlerde.
SEKTÖRÜN KALİFİYE ELEMAN EKSİKLİĞİ VAR
- Türsak Vakfı başkanı olarak sizi en çok heyecanlandıran projeniz hangisi?
- Kısa film çeken gençlere hem vakıf adına hem de yapımcı olarak destek veriyorum. Çünkü geleceğin sineması benim en sevdiğim proje. O gençlerden daha iyi yönetmenler ve oyuncular çıkarabileceğimize inanıyorum. Ozan Açıktan mesela... O bana projesiyle geldiğinde, ona filmler verdim, çekmek için teşvik ettim, laboratuvarımı ücretsiz açtım ve Türkiye Ozan Açıktan gibi bir yönetmene kavuştu. Geleceğin Sineması'nda çok gence destek oluyoruz. Ama asıl hayallerimden biri akademi yapmak. Türsak Akademi projemiz önümüzdeki yıllarda devreye alacağımız bir proje. Çünkü gençlerin bu iş için iyi ellerden geçmediklerime inanıyorum. Sektöre kalifiye eleman yetiştirmemiz gerekiyor çünkü sektörde çok eksik var. Dijital platformlarla birlikte üretim çok arttığı için eleman bulmakta sıkıntı yaşıyoruz.
- 2023 planlarınız neler?
- Randevous İstanbul'un 24.'sünü seçime bağlı olarak Mayıs'ta yapacağız. Konuk ülkemiz İspanya. İspanyol sineması çok iyi gidiyor, oradan yapımcı ve yönetmenler gelecek. Türk yapımcılarla onları biraya getireceğiz. Çocuk Filmleri Festivali'miz var. Bunu 12 aya yaymak istiyoruz. Türkiye'de gezmedik il bırakmayarak, köylere giderek insanları sinemayla buluşturup, bilinçlendirmek istiyoruz. Hayatlarında sinema görmemiş insanların ayağına, yönetmenleri, oyuncuları görüyor. Bunları senede bir değil, her aya yaymak istiyoruz. Denizbank'la yürüyen İlk Senaryo İlk Film yarışmamız var, bu yıl altıncısını yapacağız. 150 sinema senaryo, 60'ın üzerinde dizi senaryosu geldi. Daha önce dizi yapmıyorduk, bu sene devreye aldık. Amiral gemilerimizden biri bu proje.
BİHTER BİR DÖNEM İŞİ
- Sizin yapımcı olarak projeleriniz neler bu yıla dair?
- Zülfü Livaneli'nin Serenad'ını yapıyoruz 2024'e yetişir. Barış Manço filmi yapıyoruz, Kazım Koyuncu'nun hayatını yapacağız. Lefter Küçükantonyanis projemiz var... Ve herkesin konuştuğu Bihter var. Onu sinemaya mı, dijitale mi karar vereceğiz. Bihter'i gencecik bir kızımız yazdı, sipariş verdik ona yazsın diye.
- Biraz fazla tükenmiş bir konu değil mi sizce?
- Biz dönem işi yapacağız ama günümüz yapmayacağız. Bihter hikayesi bu. Farklı bir durumumuz var. Farah Zeynep Abdullah Bihter'imiz oldu ve Boran Kuzum da Behlül...