Şu sıralar arkadaşlarıyla aynı masa etrafında toplanıp, "Bir türlü kış gelmedi" geyiği yapmayan yoktur. Ocak sonu oldu hala trençkotlarla işe gidiyoruz, gram kar görmedik, açık havada yemek bile yiyebiliyoruz. Eee bu nereye kadar böyle gidecek? Küresel ısınma dedikleri bu mu? Nerede o eski kışlar? Yazın başımıza neler gelecek?
Herkesin kafasında deli sorular... Ben de Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama Merkezi Direktörü Prof. Dr. Levent Kurnaz'ın kapısını çaldım... Kafamdaki tüm soruları sordum,
- Hocam, sözde kış mevsimi geldi ama hissedemiyoruz... Havalar niye bir türlü soğumuyor?
- Ortaokul ve lisede bize ne öğretmişlerdi Türkiye'nin iklimi konusunda; yazları sıcak ve kurak, kışları serin ve yağışlı... Şimdi onu revize ediyoruz, yazları çok sıcak ve çok kurak, kışları da ılık ve az yağışlı... Bizim artık bu değişime alışmaya başlamamamız gerekiyor, bundan sonraki normalimiz bu. Bu yıl yaşadığımız bu yeni normale daha yakın bir kış yani. Gelecek sene böyle mi olacak? Hayır! Bu, biraz daha uç bir sene. Her sene bu kadar sıcak ve kurak olmaz kışlar muhtemelen... Ama gelecekte bu tür senelerin varlığı artacak.
- Geçen yıl yağdı ama epey kar... Yollarda kaldık, insanlar işten çıkıp evlerine ulaşamadı... Bu yılın sorunu ne?
- Eskiden İstanbul'a çok kötü kar yağardı. Biz son senelerde o kadar çok kar yağışı görmediğimiz için, yağan normal kar yağışını da fazla sanıyoruz. Geçen sene normal bir kar yağdı aslında. Şu anda o kadar çok insan, sıkışık vaziyette yaşıyor ki İstanbul'da, tüm bunlar nedeniyle kar yağışı bizi zorladı ama bu İstanbul'un probleminden kaynaklıydı, karın çılgınlığından değil. Ben öğrenciyken üç metre kar gördüğüm oldu İstanbul'da. Yani çılgın kar üç metre olur. Şu anda yeri kapatsın yeter noktasına düştü kar yağışı.
- 50 yıl öncenin iklimiyle karşılaştırırsak, ne değişti ki bu zaman içinde?
- Son 50 yıl içinde ülkemizin ortalama sıcaklığı yaklaşık, 1-1.2 derece kadar arttı. Konuşurken hep ortalama sıcaklık lafı ediyoruz ve benim annem gibi "Bir derece ısınmışız ne var bunda?" diyen çok insan var. Yaklaşık bir derecelik ısınma üç-dört derecelik aşırı olaylarda artışa neden olur. Yani kışın en düşük sıcaklık 50 sene önce -5'se, şu anda -1 oldu. Yazın da 50 sene önce en yüksek sıcaklık 35'se, bu yıl 40 oldu. Dağılım sıcak tarafa doğru kayıyor ve baskınlaşıyor. Sıcaklar daha da artıyor.
Çok küçük derece görünen şeyin etkisi büyük... Çok sıcak günlere baktığımızda, o günlerin sayısı çok arttı. Yağışta da benzer şekilde. Eskiden bir karış kar senede dört- beş ayrı kez yağardı. Şimdi bir boşanıyor, büyük bir tabaka oluyor.
BU YAZ, EN İYİ TATİL ROTASI KARADENİZ
- Turizme etkisi ne olacak tüm bunların? Ege, Akdeniz hattında şekillenen yaz turizmi nasıl etkilenecek durumdan?
- Benim büyük bir param var ve turistik bir otel yapacağım diyelim. Gidip Antalya'ya yapmam! Antalya'ya yapacağıma gidip Cide'ye yaparım. 30 sene sonra "Dedem nasıl da akıl etmiş" der torunlarım. Antalya'da bir kere yapılacak yer kalmadı, onun ötesinde turizm ikliminden çıkıyor. Otelleri de doğru tasarlamıyoruz, plaj ve açık havuz üzerine planlıyoruz. Halbuki hava sıcaklığının artmasıyla sezon Mart'ta başlayıp Aralık'a kadar gidecek ama arada da yağışlı günler çok olacağı için misafirleri kapalı alanlarda da eyleyebilecek bir otel anlayışı lazım. Açık alan kadar kapalı alana da önem vermek gerek, iklim bunu söylüyor.
- Suda yavaş yavaş ısınan kurbağalara benzetiyorsunuz bizi... Neden?
- Canlıların hayat refleksidir. Bir canlıyı çok aykırı bir ortama koyarsanız hemen kaçmaya çabalar. Ama yavaş yavaş değiştirirseniz koşulları aynı refleksi göstermez. Kurbağayı kaynayan bir suya atacak olursanız hemen kaçar. Ama kurbağayı soğuk suya koyup yavaş yavaş kaynatırsanız, pişer... Dışarı sıçramayı düşünmez. Bizim de hayatımız böyle, yavaş yavaş değiştiği için, o değişikliklere alışıyoruz. Sonunda kaçmak için fırsatımız olmayacak.
- Siz kişisel olarak iklim değişikliğine dair nasıl çözümler ürettiniz? Mesela yaz tatilinde ne yapıyorsunuz?
- Güneyin tüm soru işaretlerinden kaçmak için gelebildiğim kadar kuzeye geliyorum. Burhaniye ile Ayvalık arasında bir yazlık aldım. Gelecek hafta gidip, o yazlığın her noktasında izolasyon yaptırıyorum. Hem sıcağa hem soğuğa karşı. Çatısına güneş enerjisi koyuyorum. Isıtmasını ve soğutmasını ısı pompasıyla yapıyorum. Olabildiğince gölgelendiriyorum. Kendimi kendi yaşam sürem boyunca ölmeyecek şekle getirmeye çalışıyorum. Aile olduğumuz için, çocuklar için deniz dediğimiz için bu lokasyon. Yoksa bana kalsa, gideceğim yer Artvin olurdu yaz tatillerinde. Kişisel çözümde buldum seçeneği çünkü büyük problemi çözmek için büyük güçlerin harekete geçmesi gerekiyor. büyük güçlerde de o istek yok! Dolayısıyla kendi hayatımızı düzeltmemiz, onun üzerine düşünmemiz gerekiyor yakın zaman içinde.
- 100 yıl sonrası için nasıl bir dünya öngörüyorsunuz?
- Bunu duymak istediğinize emin misiniz! Yazmayın, çünkü yazdığınızda "Adam da uçtu!" diyorlar. 100 yıl sonra ortalama deniz seviyesindeki yükselti 4-5 metre civarında. Bunun İstanbul boğazına, İzmir'e, Samsun'a, Trabzon'a ne yapacağını düşünmekte fayda var. Türkiye'de bugün kişi başına düşen su miktarı 1240 metreküp senede. Bu yarıya inecek. Şu anda yaptığımız tarımın çok önemli bir kısmı mümkün olmayacak. Adana, Antalya, Urfa çizgisindeki şehirler yaşanmaz olacak. orada hayat olmayacak! Çok özel donanımlı evlerde yaşamayı planlıyorsanız eyvallah ama onun dışında insanların o şehirlerde yaşaması mümkün olmayacak çünkü ölümcül sıcaklıklar olacak. Türkiye inanılmaz göçe maruz kalacak iklim yüzünden. Nüfus çok kısa vadada 140 milyona çıkacak, o kadar kişiyi besleyecek halimiz yok bizim. Bugün her neden şikayet ediyorsak, yüz seneye de kalmadan bunları mumla arar olacağız.
AĞUSTOS, EYLÜL ÇOK SICAK OLACAK!
- Bu yaz için modern zamanın en sıcak yazı olacak deniyor. Öyle mi?
- Bu yaz modern zamanların en sıcak yazı cümlesi azıcık abartı. Bunun arkasında geçtiğimiz üç senenin çok serin geçmiş olması gerçeği var.
- Serin mi geçti?
- Tabii. Dünyada son üç sene beklenenden serin. Pasifik Okyanusu'ndan bizi çok da ilgilendirmiyormuş gibi görünen bir okyanus akıntısı var. Bu Peru'nun açıklarındaki okyanus sularını normalden sıcak yaptığı zaman, bu da El Nino, normalden soğuk yaptığında La Nina deniyor. Bu okyanus akıntısı El Nino'da olduğu zaman, normalden sıcak olduğu zamandır... Dünyanın ortalama sıcaklığı da normalden sıcak oluyor. Son üç senedir beklenmedik biçimde La Nina'dayız biz. Yani dünya beklenenden serin bir zamandan geçiyor. Biz küresel ısınmanın kötü etkilerini son üç senede fazla görmedik Türkiye'de. Ama bu yaz El Nino'ya dönüyoruz, o yüzden bu yaz geçtiğimiz yazdan çok çok daha sıcak olacak. Ama öyle insanlık tarihinin görmediği sıcaklık falan değil. 2016 çok sıcaktı, 2020 de çok sıcaktı. Bu yaz, onlardan azıcık sıcak olabilir. Etkisini yazın sonuna doğru hissedeceğiz. Haziran-Temmuz o kadar sıcak değil ama Ağustos-Eylül biraz sıcak olacak gibi duruyor.
- Haziran'ı artık yazdan saymıyoruz sanki... Havalar bir türlü ısınmıyor.
- İstanbul'da öyle hissediyoruz. Dünyanın her yanı öyle değil. Pakistan'ın bir şehrinde Haziran'da 51 derece ölçüldü.
- Yangınlar seller ne olacak bu yaz?
- Daha şiddetlenecek. Yangın, sel, kuraklık bunların hepsi bu sene daha şiddetlenecek. Yaza kadar inşallah İstanbul'da suyumuz kalır...