Türkiye'nin en iyi haber sitesi
CEM SANCAR

İçimdeki sazlar başka

Yaz tatillerinde sur içinden, şehrin kalbinden, Kemal Tahir'in anlattığı nafile gayretin, 'Bir Mülkiyet Kalesi'nin peşindeki gariplerin derme çatma evlerinin, yol geçmez su akmaz gaz lambalı varoşlarına geldiğimde nasıl da yanardı gözlerim yeşille! O çoklu yeşille...
Çam korularıyla kaplı yamaçlar ve benekli kelebekler. Ve buz gibi pınarıyla gürül gürül Soğanlı Çeşme.
Niye soğanlı? Soğan çiftliği mi varmış orda ne...

***

Pilli radyolar dışında uygarlıktan uzaktı oralar. Ama bizden önce bir medeniyet varmış belli ki. Yol açmak için kazı yapıldığında incecik paslı su boruları çıkmıştı ortaya. Şaşırmıştı ahali. Nedir bu, gayrimüslimler mi yoksa? Eskiden onların çiftlikleri miymiş buralar? Hatta bizimkilerin demir filizli evinin aşağısında kadife kadar güzel bir Ermeni kızı, kızıl güllere benzeyen güvercinleri havalandırmıştı da serin bir sabah, uçmuştum ben de onlarla...
İstanbul'un o varoşu eski İstanbul'un sayfiyesiydi. Anadolu göçü gelene kadar tombul Buick'lerle her pazar Soğanlı Çeşme'ye gelirdi şehir. Piknik vesaire. Gidip seyrederdim onları. Bir ağaç altında uzak, elimde patlıcan kızartması, yarım ekmek, bir de Ankara gazozu. Bir keresinde anam tavşan almıştı da ona anlatmıştım maceramı. Düşünün ta ilkokul 2'de görmüştüm babamı. Travma derseniz, galerisiydim âdeta. Fakat beynim zehir gibi. Ateş böceklerini şişeye koyduğumda ölmüşlerdi, tavşanlar çoğalınca piliçlerimizin bacaklarını yemişlerdi. Yeni göç edenlerin arasına hayvana ve de çocuklara kötü gözle bakan yaratıklar karışmıştı. Biliyordum. Yaz düşleri çoktan çamura batmıştı.

***


Yalnızlığa sığınmış bir çocuktum, fakat zihnim saat gibi... Görmüştüm, babam akşamcılık denen illetten alkole bulanmıştı, medeniyet kadehse eğer bu medeniyet sakattı. Hem bazılarının içtikten sonra gözlerinde, eviçlerini kundaklayan yangınlar çıkıyordu. Çekip gidiyor, paralarını Beyoğlu'nda yiyor, senetlere haciz geliyor, hanelere Sibirya yağıyordu. Bu hep oluyordu...
Beynim zehir gibiydi tamam da işin içinden bir türlü çıkamıyordum. Bahçedeki asmanın altındaki tulumbanın çıkrık sesi ve çorak öğle güneşi bereketli vadiye kasvetle düşüyor, beni okul için anneanneme geri götüren annem oradaki komşulara, "biz çiftlikte yaşıyoruz, eh biraz mağduriyet var tabii!" diyor, yağmurda akan ve içinde asık suratlar dolanan evi düşünüyor, anneanneme bir soru işareti olup bakıyor, o da bana AGA radyosunu açıyordu.
Radyoda, "Kaderimde hep güzeli aradım / İçimdeki sazlar başka, söz başka," çalıyordu...

***


"Anâneme" ve onun tığ işi dantellerine benzettiğim Küçük Valide Camiinin oralarda, elim onun tarçın kokulu güvenli avuçlarında, "çiftlik evi" hafızamdan siliniyor, bu kez ilkokulun taş koridorlarında bir başka problem başlıyor, çizgi roman okuduğum için azarlanıyordum.
Ama çok aptaldı bu çocuklar! İlk haftaların sonunda benim için dersler heyecanını yitiyor, o şımarıklar hâlâ tekliyor, beni sinir ediyorlardı. Ne yapacağımı bilemiyordum, nasıl anlaşacaktım ben bu dünyayla?
İçimde başka türlü sazlar çalıyor, fakat beni şık evlerine davet eden Nuran (büyük aşkım) tuhaflığıma acıyor, bu âsabımı bozuyor, neler neler anlatmak istiyor ama konuşamıyordum.
Bir de üstüne peltektim...

***


Şimdi buradan, dünya sinemasının ikinci yarısında finale doğru yürüyen bir adamın durduğu yerden bakınca...
İçimde çalan sazları daha bir net duyuyor, soyutlama gücüyle doğan ve kaderinde hep güzeli arayanların ıstırabını daha berrak anlıyorum. Onlar özgür ve istidatlı güvercinler... Bir gün toplanıp güneşe doğru uçuyor ve insan aslen nedir, mevzu nereye gider, anlıyorlardı. Onlar ellerinden tutacak bilge bir şefkate muhtaçtı...
O sıkıntılı anlarda anneannemin bana öğrettiği duanın; "ya vedud ender maksut mabudum sensin sen ver muradımı" sözü, bir masal treni gibi geçiyor şimdi beynimin ovalarından. Dumanı tüten kelimelerle vuruyor kalbimin aynasına.
Bilmiyorum, muradımı anlatabildim mi? Çünkü artık içimdeki sazlar başka söz başka... değil!
O sözleri, bağrımda çalan orkestra için yeniden yazdım...


Meraklısına:
Avni Anıl'ın İçimdeki Sazlar Başka eseriyle birlikte okumanızı istirham ederim.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA