Türkiye'nin en iyi haber sitesi
CEM SANCAR

Aydın Sadizmi-2 Adsız Hazkolikler

Peki aydınların hâli ne hesaptı?
Muhteşem Süleyman devrinde muhteşem olmayan şeyler de olmuştu. Ebussuud, müdânâsız ârifleri, has âlimleri sıraya koymuş kesmişti. Sümbül Sinan nasıl olmuşsa canını kurtarmıştı. Kurtarmıştı da Merkez Efendiyi yetiştirmiş, o da mesir macunuyla sultanları iyileştirmişti. Merkez Efendi kimdi? O dünya ahvali sorulunca "Her şey merkezinde" diyen adamdı. Her şey merkezindeydi, olup biten ıstıraplar idrak ehli insana birer uyarıydı..
Yüzeysel, sathi akla tapınanların dünyası insan-ı kâmil medeniyetinin küllenmesiydi. Rahman dersini veriyordu, verecekti. Merkantilist-iskeletor-simsar akıl gezegene hükümdar olmuştu.
Bugünkü dünya böyle oluştu. Bu dünyanın ruhsuz entelektüelleri de...

***

Kendilerine istedikleri kadar şu bu, muhafazakâr, İslamcı, devrimci, ilerici desinler herkes bu mış gibi yapan tiyatronun merkezindeydi. Kafeler tıklım tıklımdı, kadehler siyasi bir aidiyetle kalkıyordu, alkolsüz şampanyalar baby shower'larda gümlüyordu. Ultra modern bir hayat yaşanıyordu. Ondandır makama arabaya mala mülke ve göbek altı organlara secde edildi. Hakkaniyet unutuldu, altın buzağı heykeli yeni sistemin gözbebeği oldu. Sağcılık solculuk filan da bu işin mayoneziydi, ketçabıydı. Ki ketçap Amerikan uydurmasıydı. Güneşte kurutulmuş Hatay salçası varken esamesi okunmazdı.
"Adsız Hazkolikler Cemiyeti" dört yanı ele geçirmiş, millet mide ameliyatı olmaktan bîtap düşmüştü.
İsteyene Rus salatası ile Çin böreği veriliyordu. Mutaassıp baklavanın endüstriyel şerbetinde diyabet görülmüştü. Onun için beyaz leblebi ile modernite içiliyordu, kafalar kırık, kafalar bi'dünyaydı. Çalsın sazlar oynasın kızlardı.
Kabul edilmiş masonlar locasının post moderni aydınlar, zaten İslamofobik tişörtleri çoktan çekmişlerdi. İslam nedir bilmiyorlardı ama olsun, Yunus Baba onlar için türkücü gibiydi. Ezanlara ve camilere mesafeliydiler, cem evleri bile onlar nezdinde folklorik ve de etnik-sentetik zamazingolardı.
Karşı mahalledeki feveran ana dalga için ise Kaygusuz Abdal kâfir, İbn Arabi mülhit, Mevlâna öhöm, Niyazi Mısri zındık şeklindeydi. Bir takım hazirun şöyle örttün böyle örttün tarzında başımıza tüccar terzi kesilmişlerdi. Holding cemaatleriyle, "asabı bozuklar tarikatı", ehli hiddet uleması falan homurdanıyorlardı ama aynı pozitivist-selefi gelenekten DEAŞ çıkmıştı, FETÖ çıkmıştı, öteki beriki, CİA çıkmıştı. Hepsi aynı damardan besleniyorlardı. Damar tamamen tıkanmıştı. Tıkalı damar sorunu tabuydu, konuşulması yasaktı. O damara anjiyo yapıp açmayı kimse becerememişti. O yüzden ezkaza bile beyinlere kan gitmiyor, etrafta maskeli ajitatörler cirit atıyordu.

***

Finalde de Beyaz Adam esmer toprakları işgal ediyor, Filistin'i 75 yıldır yakıyor, yeni bir Nazizm; Siyonizm ve başka nasyonal isimlerle yayılıyor, mazlum ruhlar direniyor ve de maalesef yenilip duruluyordu.
Buna da kader deniyordu... "Yeşil vadi varken, Kolera vadisine sapmayın, gitmeyin!" demişti Hz. Ömer. Körlemesine gidilmişti. Kader bunun neresindeydi? İşler karışıktı "sadrialışıktı!"
Bütün mevzu akıl meselesinden çıktı. Akılcılık kelimesine hayran olundu bayılındı.
De neydi bu akıl? Hangi akılcılıktı bu? "Akıl akıl, gel bana takıl" şeklindeki sokak lisanıyla söylersek, "Elektrik süpürgesiydi!" Oysa Kuantum maddenin ardındaki metafizik gerçeği göstermişti. Maddi olan adeta yok olmuştu. Meselenin özünde dinlerin söylediği bir Mutlak Aklın, şaşırtıcı bir gerçeğin olduğu anlaşılmıştı. Aydınlanma aklı demodeydi, prematüreydi, dardı, sıkıntılıydı. Öyle bir noktaya gelinmişti ki "sezgi" bile anormal bulunmuştu. Hissikablelvuku kocakarı ilacı sanıldı. Metafizik denince bunların aklına Alaattin'in Lambası geliyordu.

***

O kahrolsun bu kahrolsun tarzında sloganlarla bir cacık olmayacağı belliydi belli olmasına da holiganları aydın sanan Karakafalar kendi kendilerine bağırıp duruyorlardı.
Hakikatin yolu yokuş, duvarların kulakları sağırdı.
Bilmiyorlardı...

Meralısına:
Zamanın efendisi isterse haftaya devam.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA