Sana gençliğimizi veriyoruz, sana terimizi, kanımızı, hayallerimizi veriyoruz.
En büyük aşkımız Allah, ondan kalan ne varsa hepsi sana...
Ey vatan, ey gözümüzün nuru. Ey ovaların, nehirlerin, kuğuların ülkesi, sana diyorum.
Duy sesimi.
Duy beni kahramanların diliyle konuşuyorum, kahraman değilim. Terörü bertaraf etmenin, sınırları korumanın, o imanın, o nidanın, o cesaretin, al kanlara bulanmış yiğitlerin kolundayım.
Oradan konuşuyorum...
Mütefekkir bir âlim gibi ardında vasiyet bırakan koçlar, birer papatya gibi düşen evlatlar, analar, babalar, eşler, sevgililer, alnında süssüz bir şeref ile damarımızda akanlar...
Gönlü güzeller, kükremiş fırtına, canımın yongası, eşref-i mahlûkat.
Eski yarasalar, ortaya çıkan küflü dimağlar, şu an bile senin milli ferasetine laf sokuşturanlara, o sansarlara gösterdiğin sabırla esaslı aile! Toprağım, vatanımın dibi.
Ah dünyanın bütün sokaklarında ezilenleri temsil eden vakar. Anadolu'm, irfanım, erenlerim. Çoğul türkülerim, en tepeden uçmayı bilenim, bırakılmışım, kendini bulmuşum, ayağa kalkmışım!
Anka kuşum, sürme gözlü cânân. Ah benim evlâtlarım...
***
Binlerce saldırıyı bertaraf etmiş bir milletin efradıyız.
İblisleri püskürten nasırlı ellerin tırnağı.
Topuklarından öpüyoruz bu deli yürek milleti. Türk Milleti sözünü odur budur kara kalplere bir endişe olarak yazanı.
Dağların yamaçlarındaki sarp kayalar kadar dayanıklı gencecik filizlerin, o Mehmetçiğin, o delikanlıların kokusunu çekiyorum ciğerlerime. Rahmet, rahmet, rahmet. Hepsine.
Haklı bir celal siniyor hücrelerimize...
Sözlerim sadece bir kır çiçeğidir belki, ayağa kalkmış koca ülkenin cebbar avuçlarında.
Sözlerim bir teskin, velev ki hatırlatmak bu gazi-derviş medeniyetin sırrını. Sözlerim ne ki, senin yanında!
Öyle bir şahlandın ki kudurdu ecnebi gökdelenlerin bilinçaltı keçileri. Biliyoruz!
Ruhunu zulme satan hainlerin, halkını katleden faşistlerin, Esad'ın, o Drakula'nın, onlarla ittifak eden kiralık katillerin tarihi endişesisin sen. Herkes biliyor.
Hem çok kalabalıksın hem de çok köklü. Biriz, bir elde sıkı bir yumruk.
Biliyorum. Korkusun sen, zalimlerin taşikardisinde!
4 Milyon göçmene çorba dağıtan, yatak seren bir merhametin çocuklarıyız biz.
Sen kalabalıksın işte yoksulların, kalbi kırıkların şu muhteşem sevgisinde.
İncinmiş bedenler sana bakıyor, Araplar, Afrikalılar, Suriyeli mazlumlar...
İnsaf sahipleri seni gözlüyor, umutsun sen.
Bir ümitsin, yeni ve mutedil bir dünya.
Onun için kendine mukayyet ol diyorum. Kıymetini bil, bir araya gel, birleş. Kendini sakın, dinlerin ve kimliklerin evi ol, peygamberler tarihi kadar mütebessim, Hz. Ali kadar Zülfikâr, çift ağızlı bir kılıç ve baştan ayağa sevda.
Ve kötülüğü çökerten gürzüyle bir 'gazi derviş', fütuhatta bir Abdal Musa!
Ve biliyorum, şehadete yürüyen civan gençler kadar, kelimelerle kazanılacak bu kıyam.
Kelimeler, sihri mazimizde yatan bir definedir bize. Kelimelerimizin şehri, el yazması bir kitap kadar mukaddestir kavlimizce.
Şehir derken kalp diyorum, ümran diyorum, medeniyet diyorum. Evet, Türkiye Cumhuriyeti diyorum.
İrfan ve ilim çıkartsın yeniden kanatlarımızı, bir Fâtıma, ak tülbentlerde garipler için göz yaşı. Hacı Bayram, Edebali, Ahmet Yesevi diyorum ve bize maşallah.
Bak, bayrağa bir harmani gibi sarınmış, insanlar dolaşıyor sokaklarımızda...
***
Yaralarımıza tuz basarak aslan gibi dikiliriz, genimizde bu var, helal olsun sana.
Helal olsun belkemiğimizi yakan inanca, o derin aşka.
İçim yana yana, içim cezbelene şahlana sesleniyorum:
Cehennemi yaşatacağız inşallah masumlarımızın canını yakanlara.
Ama aşk olsun şehidim, civanperçemim, kandil çiçeğim.
Aşk olsun sana...