Bazılarımız edebiyat sanat kültür üstüne düşünüyoruz. Felsefenin anıt filozoflarından, bilgelerden dem alıyor, tasavvufun, İslam kültürünün kalbine, o muazzam külliyata girmeye cüret edip medeniyetimizin atar damarlarından beyin kabuğumuza ışıklı hikmetler taşıyoruz.
Batıya ve Doğuya birlikte bakmanın, insanlığın ortak mirasına hürmette kusur etmemenin ariflerimize bir kırlangıç yüksekliği sağladığını artık idrak ediyoruz. Ne var ki, hayat dersine çalışan herhangi birinin, bir kırlangıcın gözüyle bakmaya cesaret ettiğinde göreceği kuşbakışı fotoğraf pek de hoş değil...
Kültür hayatımız; içine kapanmış havasız çevrelerin, hadi bir adım ileri gidelim, "körlerle sağırlar birbirini ağırlar" korosunun bitmez tükenmez konseriyle bunaltıcı...
Bunu görmek için insana hiperaktif bir zekâ lâzım değil. Her şey ayan beyan.
Hatta geçenlerde yazar bir insan sosyal medyada "gençler çetelerden şikâyet etmeyi bırakın, kendi çetenizi kurun" diye yazdı... Bu lafı bilmeyenler için söyleyelim:
90'ların lafı bu. O vakitler yukarı mahallede epey prim yapmıştı. Bana kalırsa, ilk elde sonradan görme bir tecessüs, ikinci elde vakti geçmiş anlamsızlık...
Neyse konu bu değil.
Konu sakil vaziyetler alan dar alanda kısa paslaşmalar, insanların kanal değiştirmesine yol açacak bir istiap haddini zannımca çoktan aştı.
Mesela kimse kimsenin romanını, öyküsünü, şiirini, sözünü, güzel tarafını görmüyor, görse de burun kıvırıyor.
Her iki mahallenin muhtarlıklarına asılan bültenlerde 'vay be!' diyebileceğimiz, işte bu diyeceğimiz yeni bir isim çıkmamasının arkasında bence bu var. Uykucu kolaycılık, ilgisizliğin yarattığı mecalsizlik, tembel neme lazımcılık, semt asabiyeti...
Kültür gündeminde olan hiçbir şeyin artık bizi heyecanlandırmadığını söylemek belki de oksijen israfı...
Tamam da bu durumun üstünde oturup konuşmanın zamanı gelmedi mi?
Bu noktada problem: Medeniyetimizin çoğul birikimlerine bakarken, Cumhuriyet dönemi dahil tüm dönemlerin kurucu kültür profillerine şevkle, anlayışla yaklaşmamız gerekliliği.
Yüksek bir zaviye hepimiz için elzem...
Ha diyeceksiniz ki bütün tarihimizi flulaştırıp her şeyi 1923'ten başlatan 'Seküler Rahiplere' ne diyeceğiz!
Paçalarından hâlâ darbe akan emekli askerlerin karşısında vuruşa vuruşa büyütmeye çalıştığımız demokrasiyi nasıl koruyacağız?
FETÖ belasıyla uğraşırken aradan ekranlara sızan yaygaracı pancar motorlarını ne edeceğiz?
***
Bence lafı dolandırmaya hiç gerek yok. Eski vesayet günlerini özleyenler suçlusu oldukları darbe kültürünü temize çekmeye uğraşan kurnaz sinsilerdir ve biz onları enselerinden tanırız...***
Öte yandan bulanmış zihinlerimizi, uyuşmuş kanatlarımızı da açmalı.***
(Meraklısına Katatoni: