Beşer, merhametin zarafetiyle insan olur. Yoksa mütemadiyen barbar!
Kavram aslında netameli. 'Barbarlar' bilindiği gibi kendini merkez ilan eden Avrupa'nın, dışındaki tüm halkları barbar ilan etmesiyle tanınır.
Batı uygarlığı sanıldığı gibi sadece Müslümanları, Türkleri barbar ilan etmemiştir. Amerikan yerlileri Kızılderililer de barbardır. Astragotlar da, Afrika da.
Antik Yunan anlamadığı lisanları 'kekeleme' olarak görmüş ve 'barbar' demiş. Sonra Romalılar Saksonyalılara, elbette Hunlara.
Barbar meselesi oradan geliyor.
Yani kaba milliyetçiliğin bu egoist, giderek vicdansız halini, kökünü bilmeden kavramlar üstüne düşünmek imkânsız.
Batı bilincinin kökünde 'barbar' denilen bir 'öteki' daima var.
Tabii bugünkü modern küresel dünyanın madde perestliğine, İslam fobisine bakarsak, bundan ileri barbarlık mı var?
***
Kelimenin kökeni böyle, fakat bugün geldiği anlamla mutabıkız:
Kabalık!
Bir insana 'öbürkü' deyince ona her şeyi yapmak mümkün. Nasılsa 'öteki' o! Tak boynuna zinciri köle et, döv, bıçakla, öldür.
Kadınlar bu çağın ötekisi. Birini 'öteki' ilan etmek adeta vahşete çağrı!
Düşünüyorum bar bar bağırıp durmak da bir tür barbarlık. Yanımızdaki insanla öyle bir mesafe, öyle bir uzaklık hissediyoruz ki, kendimizi duyurmak için bağırıyoruz.
Bendeniz bağırılan bir evde delikanlı oldum. Anam babam ara ara birbirine bağırırdı. Daha çok babam.
Bağırtıdan nefret ettim. Ama sonra şunu gördüm, usul konuşana ehemmiyet vermiyordu kimse. Bağırmayana erkek denmiyordu. Bir de çocuğunu, karısını darp etmeyene.
Neyse...
Siz şimdi barbarlığı cinsiyet bilen şu 'kabalık' çağında, yok İstanbul Sözleşmesi, yok aile elden gidiyor, yok erkek düşmanlığı gibisinden çıkarılan çıngara kulak asmayın. Kadınlar kıtır kıtır doğranırken dırdır etmek insaf dışı bir hareket.
Öte yandan, gerçeğin diğer yüzü:
Yarattıkları 'öteki'yi iteleyip kakalayanlar, onu da kendisine benzetip barbarlaştırdığı zaman mutlu oluyorlar.
Cadılaşmış kadınlar ve barbarlaşmış erkekler birbirini arayıp buluyor.
Bunda bir sıkıntı yok. Sıkıntı medeniyet kavramında!
"Medeniyet, kültür, adet ve geleneklerin ötesinde, varlığa ilişkin tutum ve davranışlar bütününü ifade eder" diyor 'Barbar Modern Medeni' kitabında
İbrahim Kalın. Cumhurbaşkanlığı sözcülüğünde sıkı bir entelektüel...
Varlık tüm yaratılan demek. İlahi nefesin 'vücud' bulması. Kadınlar ve erkekler şüphesiz dâhil buna. 'Zihnî, ahlaki, estetik değerler' insanı insan yapan prensipler.
Yani insanın zirvesi, nezaket ve zarafet. Erkek veya kadın, yaratılana yaratandan dolayı hürmet etmek.
Tam karşıtı medeni olmamak, 'Medine' zihniyetine cahil kalmak.
Medine: Medeniyet, ümran, erdemli şehir. Erdemli insanlar...
Ahlak dediğin ise kıyafetin şekli değil, beşerden çıkmak, insan olmak.
***
Öte yandan cahil, CHL (cehl) kökü İslam öncesi Arap dili kullanımlarına göre 'hoyratlık, nobranlık, saldırganlık, barbarlık' gibi mânâlara geliyor. 'Cahil' nitelemesi öncelikle hoyrat, nobran, saldırgan kimseleri belirtiyor. Buna göre cahilin karşıtı âlim değil. İtidalli, teenni ehli, ağırbaşlı, ahlâklı, medeni. Yani hilm sahibi. Hilm, kalbi yumuşak olan 'Hâlim' kişi.
Halim selim bir insan olmak...
Birkaç lisan bilen cahil Barbarlar ve halim selim nazik insanlar arasındaki ayrım, erdemli bir toplumla 'kabalık' toplumu arasındaki fark.
İşte o fark, bizi 'Medeniyete' âşık ediyor...