Dünyada Çin'den Latin'e İslam bilgeliğinin, tasavvuf düşüncesinin, İbn Arabi'nin, Mevlâna'nın adına kürsüler açılır, onların kuantum fiziğini önceleyen dizeleri, fikirleri tartışılırken...
Bizde "Tasavvuf da moda oldu abicim ya!" diyerekten kikirik dudak bükme halleri dillerde sakız.
Kim bunlar derseniz, yekten; parayı bulmuş selefi kafalar derim size. Eğer siz selefi sefaletini sadece Selmangillerin arasında, Vahabî dekadansta* arıyorsanız pek yanılıyorsunuz.
Sanata, müziğe, mimariye, edebiyata, tekâmüle karşı olan bu zihniyet ta içimizde.
Onlara göre her şey bidat, günah.
Farklı fikirlerin tümü toptan küfür.
Bir tık ilerisi, gördük DEAŞ kafası.
Ermişleri İbn Teymiye. Teymiye'ye göre al kılıcı, kes kendine benzemeyenlerin kafasını.
Şekilci, donmuş bir fikriyat.
Rotasını kaybetmiş bir varoluş. Bunların Neo-selefi olanlarının kısa çorap, takım elbise tiplerini görürseniz sakın yanılmayın, beyin aynı beyin.
Foyalarını itinayla ortaya çıkarmak ise çok kolay! Bu arkadaşlara uzaktan Yunus Emre göstereceksin, morarırlar! Niyazi Mısri desen tansiyonları çıkar. Arabi, Mevlâna filan bahsi geçse bıçaklarını bilerler.
Şems-i Tebrizi'yi hiç söylemiyorum, hüccetten kalpten giderler maazallah.
Bir keresinde Celaleddin Rumî'den bir şey paylaşmıştım da Adnan hocanın kedicikleri, mercimek beyinliler hareketi, bin bir hakaretle üstüme yürümüşlerdi. Yok, şu kadının öyküsünü anlatmış, yok böyleymiş diyerekten pis dedikoducu, bel altı salvoları...
Adnancılar, FETÖ'cüler, adı henüz bilinmeyenler, hepsi aynı hikâye.
Ariflerin, hikmet sahiplerinin, velilerin, bilgelerin, Hz. Muhammed'in ayağının tozunu takip edenlerin yoludur irfanın yolu. Biz tasavvuf da deriz buna.
Her dilden konuşur o. "Arabi Farisi bilmem, dile minnet eylemem" diyen bir yüksek erdem.
Ahlak yani evrensel değerler, İslam maneviyatının değerleridir ve unutulmuştur. Burada soru şudur:
Suçlu kim? Kemalizm mi, yoksa İslam bilgeliğini içerden çökertenler mi? Derin mevzu, bu köşenin sınırlarını aşar, geçelim...
Anadolu'yu, Balkanları Müslüman edenler Sufi öncülerdir. Abdal Musa Antalya'dan, Sarı Saltuk bize Bosna'dan bakar...